HAYVANSEVER – 2
“Dô”nun Hikâyesi”
(Su Yangını otuz altıncı hikâye)
Birinci kısım: https://sivastimes.com.tr/haber/hayvansever-11826.html
Didim 2019
Kedilere öyle pek düşkünlüğüm yoktu. Yakınıma gelen bir kedi olursa şöyle bir kafasını okşardım, o kadar.
Ama bizim Nevin öğretmen öyle değil. Sanırsın Didim’deki bütün sokak kedilerinden sorumlu sağlık genel müdürü.
Çantasında ilaçlarla dolaşır, rastladığı her sokak kedisini muayene eder, yarası beresi varsa ilaç sürer, kedi hasta gibiyse alır veterinere götürür.
Onun yüzünden kedi sever oldum, şimdi benim de kedilerim var.
Birincisi Masal, sokaktan aldığımızda çok minik bir yavru idi.
Adını ne koyalım, ne koyalım, derken o günlerde Nevin öğretmenin 4 / F sınıfından Asya Ataç Didim İlçe Millî Eğitim Müdürlüğünün açtığı masal anlatma yarışmasında ilçe birincisi olunca kedimizin ismini “Masal” koyduk.
O sıralarda açtığım müzik eğitim merkezinin adını da “Masal Müzik Merkezi” olarak tescilledik. Masal yarışması için Bremen Mızıkacıları masalını seçmiştik. Çok uzun çalışmaların ardından Asya öyle bir performans sergiledi ki, çok büyük farkla ile ilçe birincisi oldu.
Ertesi yıl aynı yarışmaya Asya’yı Fareli Köyün Kavalcısı masalı ile hazırladık ve yine muhteşem bir Didim ilçe birinciliği getirdik Didim Valiler İlkokuluna.
Masal, erkek bir kediydi. Biraz büyüyünce veterinere götürüp kısırlaştırdık.
Bir yıl kadar sonra yine sokaktan alıp arabaların altında ezilmekten kurtardığım minicik yavru kedi geldi. Onun adını da Müzik koyduk.
Böylece iki kedim oldu, birinin adı Masal, öbürü Müzik. İkisi de geceleri yatağımda benimle yatıp uyuyorlar.
Müzik dişidir. Biraz büyüyünce daha veterinere götürüp kısırlaştıramadan hâmile kaldı, birkaç ay sonra dört tane birden doğurdu, hem de yatağımda.
Gecenin bir yarısında “miyk miiiiiiiyk” diye bir sesle uyandım, baktım yatağımda yeni doğmuş minicik bir yaratık dolanıyor.
Müzik’in arka tarafından bir tane daha çıkıyor, oturup seyrettim. Bir tane daha, bir tane daha… Yatağım kan içinde.
Hepsini de tepeden tırnağa yalayıp temizledikten sonra yavruları bana emanet edip mutlu bir şekilde uykuya daldı.
Bilirsiniz kediler yavrularını öyle kolay kolay hiçbir kimseye, hiçbir yaratığa emânet etmezler.
Yavrular sabaha kadar yatağımda miyakladılar, miyk miyk miyyyk.
Sabah olunca Didim’in sokak kedilerinden sorumlu sağlık genel müdürü Nevin öğretmeni aradım.
“Nevin gel, gel, Müzik dört tane birden doğurdu. Ne yapıcam ben şimdi bunları?”
“Bakarız hocam, hallederiz, merak etme hemen geliyorum.”
On beş dakika kadar sonra kucağında kocaman bir koli ile soluk soluğa geldi, suratıma bile bakmadan içeriye daldı. Kolinin içinde yaş mamalar, kuru mamalar, kedi kumları, tıbbî malzemeler.
“Hani nerdeler, nerdeler? Hocaaaam, ayyy hocaaam, şunlara bak.”
Yavrular pek güzellerdi.
İsimlerini Dô, Re, Mi, Fa koyduk.
Yavrular doğunca Müzik, erkek kedimiz Masal’ı evden kovaladı. Masal şimdi artık hiç gelmiyor, mahallenin kedisi oldu, ara sıra karşılaşsak da pas vermiyor bana.
Yavrulardan Mi’yi bir arkadaşımıza verdik. Re ve Fa ise kayboldu, ne olduklarını bilmiyoruz. Müzik ve Dô benimle yaşıyor.
Dô’yu daha doğurmasına fırsat vermeden Didim Belediyesi’nin hayvan barınağına götürüp kısırlaşma ameliyatı yaptırdık.
Müzik üç, Dô bir yaşında, ikisi de pek güzeller.
Dô, piyanomun tuşları üzerinde uyumayı çok seviyor. Uyanıp tuşların üzerinde gezindiğinde oradan çıkan seslere şaşırıyor. Yâni piyano çalmayı öğrendi, artık çelloya başlatacağım. Çok sevimli çoook yaramaz haylaz Do.
Ve Dô’yu birkaç gün önce caddede bir trafik magandası ezince Müzik ile baş başa kaldım.
Dô’nun cansız bedenini kucağıma aldığımda yanımda dostlarım Nuray – Nevin Ükil kardeşler vardı. Dô’nun ağzından burnundan kanlar akıyordu, ölmüştü.
“Hocam, bir kazma ve kürek bulalım,” dediler.
“Gerek yok,” dedim.
Ağzından burnundan kanlar akan Dô kucağımdaydı.
“Ücra bir koya götürün bizi,” dedim ağlayarak.
Dô’nun ağzından burnundan akan kanlar giysilerime dökülüyor, kırmızıya boyuyordu. Didim’in ücra koylarından birisi olan Sarıkum koyuna gittik.
Büyük büyük dalgalı deniziyle meşhurdur Didim Sarıkum koyu. Orada dalgalar yine muhteşemdi. Dô’yu ayağına bir taş bağlayarak Sarıkum koyunun o muhteşem dalgalarına gömdüm ve ağlayarak evime döndüm.
“Balıklara besin ol Dô.”