İKİNCİ CUMHURİYETÇİLERİN FİKİR BABASI

İKİNCİ CUMHURİYETÇİLERİN FİKİR BABASI

Olcayto ŞAHİN Yazdı...

İkinci Cumhuriyetçilerin Fikir Babası: İdris Küçükömer

İdris Küçükömer, yakın tarihimize ilişkin geliştirdiği “ilginç” ve “yerleşik kabulleri tersyüz eden” tezlerle, 1970’li yıllardan günümüze, bilhassa “sol” çevrelerde yoğun fikirsel tartışmalara sebep olmuş bir akademisyendi. Küçükömer geliştirdiği tezlerle, günümüzde “İkinci Cumhuriyetçiler” olarak adlandırılan liberal çevrelerin fikir babası ve teorisyeni olmuştu. Ürettiği “ezber bozan” tezleri, bilhassa Turgut Özal’ın iktidara geldiği ve liberal politikaların zirve yaptığı 1980’li yıllardan günümüze, aydınlarımız arasında oldukça yoğun ve sert tartışmalara sebep olmuş, birçok akademisyeni etkilemiş ve fikirleri liberal çevreler tarafından adeta “bayrak” yapılmıştır.

            Fakat geliştirdiği yakın tarihe ilişkin şemalar, bilhassa radikal sol çevreler tarafından “tutarsız”, “anlaşılmaz” ve “çelişkili” bulunmuştu bir dönem.1970’li yıllarda Türkiye İşçi Partisi’nde ve 12 Eylül 1980 darbesinden sonra SODEP’de (Sosyal Demokrat Parti) politika yapan Küçükömer’in düşünceleri, bilhassa radikal sol çevreler arasında kabul görmemiş ve uzunca bir süre “yok” sayılmıştır. 

            Günümüzde İkinci Cumhuriyetçilerin “fikir babası” olarak görülen Küçükömer’in, yakın tarihimize ilişkin çok tartışılan tezleri nelerdi ? “Yerleşik” değerlendirmeleri tersyüz eden fikirleri neden bilhassa Marksist çevreler tarafından “tutarsız” ve “çelişkili” bulunmuştu?

            “İkinci Cumhuriyetçilik” kavramının siyasal literatürümüze girmesi, 1991’de “Marksist Liberal” Mehmet Altan vasıtasıyla olmuştur.1990’lı yıllarda liberal çevreler, bürokrasiye ve ordunun üstünlüğüne, devletçi ekonomi anlayışına dayalı Birinci Cumhuriyetin terk edilerek, halk egemenliğine, çoğulculuğa ve demokrasi anlayışına sahip “ikinci bir Cumhuriyetin” kurulması gerektiğini öne sürdüler.

            İkinci Cumhuriyetçilerin fikirsel önderi olan İdris Küçükömer’in yakın tarihimize ilişkin çok tartışılan tezleri nelerdi ?

  • Türk Milli Kurtuluş Savaşı antiemperyalist değildir. Bir Türk-Yunan savaşıdır. 
  • Yakın dönem tarihinin yeniden yazılması gerekecektir. 
  • Türkiye’de “sivil toplum” ilişkilerinin kurulmasının önündeki engeller Türkiye’nin ilerici olduğu sanılan güçleridir. 
  • Türkiye’nin “solcuları” gericidir. Üretim güçlerinin gelişmesinden yana değillerdir, tek merkezli, yukardan aşağı otoriter bir örgütlenmenin savunucusudurlar. Halkı -yönetilecek bir topluluk olarak görürler. 
  • Türkiye’nin ilericileri “sağ” cenahta görülen geniş İslâmcı halk kitleleridir. Onlara bu niteliği kazandıran, onların değişmeye ve gelişmeye, dönüşmeye açık olan sosyal, ekonomik istekleridir. Bu istekler üretim güçlerini geliştiricidir, toplumdaki monolitik (yekpare-tek parçalı) iktidar yapısını çatlatıcı ve çoğulcudur. 
  • Türk halkının demokratik yaşamı seçebilmesinin önünde genetik engeller olabilir. Çünkü, yüzyıllar boyu sürekli merkezi, topak bir iktidar gücünün önünde “teba” veya “kul” olagelmiş insanlarla demokrasi kurulabilir mi? Bu nitelikteki bireyler demokrasiyi isterler mi? (1)

     İdris Küçükömer’in “başyapıtı” sayılabilecek “Batılaşma-Düzenin yabancılaşması” kitabı 1969 yılında yayımlanır. Kitapta yer alan kimi bazı orijinal tezler, günümüze kadar aydınlar, akademisyenler arasında oldukça yoğun tartışmalara sebep olmuştur. Eserde yer alan en bilindik ve en tartışılan tez, şüphesiz o zamana kadar bir “şablon” haline gelmiş Türk yakın tarihine ilişkin bilindik “sağ/sol”  kategorilerini yerle bir eden şemaydı.

      Küçükömer’in, yakın tarihimize ilişkin yerleşik “sağ/sol” sınıflamasını “tersyüz” eden yeni şeması aşağıdaki tabloda verilmektedir:

 

            SOL YAN       

 

   SAĞ YAN

Yeniçeri-esnaf-ulema birliğinden gelen doğucu-İslamcı halk cephesine dayanan:

Batıcı-laik bürokratik geleneği temsil eden:

JÖN TÜRKLERİN PRENS SABAHADDİN KANADI

JÖN TÜRKLERİN TERAKKİ VE İTTİHAT KANADI

HÜRRİYET VE İTİLAF

İTTİHAT VE TERAKKİ (Önce cemiyet, sonra fırka)

İKİNCİ GRUP

(Birinci Büyük Millet Meclisi’nde Müdafaai Hukuk Cemiyeti’nde)

BİRİNCİ GRUP

(Birinci Büyük Millet Meclisi’nde Müdafaai Hukuk Cemiyeti’nde)

TERAKKİPERVER FIRKA

C.H. FIRKASI(PARTİSİ)

(SERBEST FIRKA)

C.H.P

 

DEMOKRAT PARTİ

C.H.P-M.B.K(Milli Birlik Komitesi)

 

ADALET PARTİSİ

C.H.P.(ORTANIN SOLU)

?

           ?

 

 

 

Tablo1.İdris Küçükömer’e göre yakın tarihimizdeki toplum bölünmesini gösteren tablo. (İdris Küçük-ömer, “Batılaşma” Düzenin Yabancılaşması, İstanbul, Bağlam yayınları, 1994, s.72)

            Küçükömer’in “Batılaşma-Düzenin Yabancılaşması” eserinde verdiği ve büyük tartışmalara sebep olan “sağ/sol” sınıflamasına göre; yakın tarihimizde sağ yan olarak bilinen ve “Yeniçeri-esnaf-ulema birliğinden gelen doğucu-İslamcı halk cephesinde dayanan” Jön Türklerin Prens Sabahaddin kanadı, Hürriyet ve itilaf Fırkası, İkinci Grup, Terakkiperver Fırka, Serbest Fırka, Demokrat Parti, Adalet Partisi çizgisinin aslında sol tarafta, 

            “Batıcı-laik bürokratik geleneği temsil eden”  Jön Türklerin Terakki ve İttihat kanadı, İttihat ve Terakki Partisi, Birinci Grup, Cumhuriyet Halk Fırkası, Milli Birlik Komitesi, Cumhuriyet Halk Partisi çizgisi sağ tarafta yer almalıydı.

            Küçükömer tarafından verilen bu sınıflamanın analizinin yapılabilmesi için, önce “sağ/sol” kavramları tarihsel süreç içerisinde nasıl ortaya çıkmıştır? ve kavramsal olarak neleri ifade etmektedir? sorularının yanıtlarının verilmesi gerekmektedir:

            “Sağ/sol” kavramları, dünya siyasal literatürüne 1789 Fransız İhtilalinin Birinci Cumhuriyet Meclisi’nden dolayı geçmiştir: Bu meclisin yarımay biçimindeki toplantı salonunun solunda eşitlik ve köklü değişme yanlısı üyeler, sağında ise devrim öncesindeki statükonun devamından yana olan ılımlılar ve soylular otururlardı. Bu nedenden dolayı, meclisin sol tarafında oturanlar “solcu”, sağ tarafında yer alanları ise “sağcı” olarak adlandırılmışlardır.

            Wikipedia’da “solculuk” ve “sağcılık” kavramları şöyle tanımlanmaktadır:

            Politika dilinde, “sol”, “sol kanat” ve “solcu” terimleri, genel olarak “daha eşitlikçi bir toplum yaratmak için” sosyal değişimleri destekleyen kişiler veya görüşler için kullanılır.

            Politika dilinde, “sağ”, “sağ kanat” ve “sağcı” terimleri, sosyal hiyerarşiyi kabul eden ya da destekleyen kişiler ya da görüşler için kullanılır. 

            Şimdi Küçükömer’in “sağ/sol” sınıflamasını, hangi kriterleri esas alarak yaptığının analizine geçebiliriz: 

            <<(…) C.H.P bazılarına göre soldu. Oysa üretim güçlerinin geliştirilmesi açısından bakarsak ve daha büyük kitlelere mutlak olarak bir şeyler verebilmeyi dikkate alırsak Demokrat Parti daha soldu denilebilir belki. Harpten sonra (İkinci Dünya Savaşı) iki partinin emperyalizmle ilişkilerinde, ana hatlarıyla önemli bir fark görülmemiştir. Laik olarak, batıcı olmak ya da olmamak, dindar olmak ya da olmamak, Türkiye’de sol olup olmamaya yetmez. Batıcılık, laiklik gibi ilkelerle de emperyalizmin emrine girmek kabildir Türkiye’de. Kompradorların büyük kısmının ve bazı bürokratların böyle olduğundan emin değil miyiz? Aynı şey, İslamcı gözüken bazı kimseler içinde söz konusu değil midir ?>>( 2 ) 

             “Batılaşma-Düzenin Yabancılaşması” eseri dikkatli bir şekilde incelendiğinde, İdris Küçükömer’in yakın tarihimize ilişkin “sağ/sol” sınıflamasını oluştururken “hangi kıstasları gözettiğini” belirleyebilmek oldukça güç gözükmektedir. Batıcı-Laik bürokratik gelenek, ‘üretim araçlarının gelişimini engellediği veya yavaşlattığı’ için mi, ‘halka dayalı bir tabanı olmadığı’ için mi, ‘halka bir şeyler veremediği için mi’, yoksa yaşam tarzı itibarıyla ‘halka ters düştüğü’ için mi ‘sağ yandadır? Küçükömer’in tezlerine bir bütün olarak baktığımızda, kısaca ‘sol’ diye tanımladığı siyasal tutumun, toplumun daha fazla özdeşlik kurabileceği, toplumsal refahın artmasına daha fazla katkıda bulunan siyasetlerden ibaret olduğu söylenebilir. Ancak bu tür ibarelerin son derece muğlak ve tartışmaya açık olduğu açıktır.(3 )

            İdris Küçükömer “sağ/sol” sınıflama kıstaslarını;  “üretim güçlerinin geliştirilmesi” ve “daha büyük kitlelere mutlak olarak bir şeyler verebilme” olarak veriyor ve sözlerini “belki” diye tamamlıyor. Bir partinin  “geniş kitlelere bir şeyler verebilmeyi” amaçlaması, o partinin “sol” çizgide sayılması için gerek şarttır, fakat yeter şart değildir.

           Aynı şeyler “üretim güçlerinin geliştirilmesi” için de geçerlidir. Nitekim, yakın tarihimizdeki kitle partilerimiz “daha büyük kitlelere mutlak olarak bir şeyler verebilmeyi”; sermayeyi daha adil bölüşmüş bir toplum yaratmak için değil, “kendi iktidarlarını gerçekleştirmek ve iktidara geldikten sonra durumlarını sağlamlaştırmak” için seçmişlerdir çoğu zaman. Ayrıca Küçükömer’in cümlesini “belki” diye bağlaması, tezlerini kendisinin de “muğlak” bulduğunu kanıtlamaktadır ve bilimsel olması gereken bir esere yakışmamaktadır. 

            Yukarıda saydığımız kıstaslar tek başına bir partiyi “sol” yapmaya yetmez. Eğer öyle olsaydı, “üretim güçlerini geliştirmeye ve toplumun çoğunluğuna refahı ve serveti dağıtmaya çalışan” A.B.D’deki kapitalist ve sağcı Cumhuriyetçi Parti’nin “sol” bir parti olması gerekirdi. Bir partinin “sol” sayılması için bu kriterlerin yanında, “ideolojik” olarak da bazı sol değerleri benimsemesi ve bunları programına alması gerekir.

            Yakın tarihimize ilişkin “orijinal, fakat iç tutarlılığı olmayan” tezler geliştiren İdris Küçükömer hakkında  “ironik fakat son derece güzel bir eleştiri getiren”, Osmanlı ve İslam tarihi hakkında özgün Marksist tezler ileri süren, yakın tarihimizin önemli düşünürlerinden Hikmet Kıvılcımlı’nın sözleriyle bitirelim yazımızı: “İdris Küçükömer sağıyla solunu karıştırıyor; sağına sarımsak, soluna soğan bağlasın” !!!!!!!

 

 

DİPNOTLAR:

 

(1) İdris Küçükömer, “Batılaşma” Düzenin Yabancılaşması, İstanbul, Bağlam yayınları, 1994, s.7-9

(2) İdris Küçükömer, a.g.e, s.107

(3) Nuray Mert, “İdris Küçükömer ve Düzenin Yabancılaşması”, Doğu Batı, sayı 11 (Mayıs, Haziran, Temmuz 2000), s.71