Tarih: 24.11.2023 04:59

İrfan TÜRK İle SÖYLEŞİ...

Facebook Twitter Linked-in

Günümüzde popüler kültür sanat kültürü sanılıyor!

--İrfan Bey sizi tanıyabilir miyiz?

 Ben Giresun Eğitim Fakültesi Resim Öğretim Görevlisi olarak görev yaptım. 2000 yılından buyana Antalya´da yaşıyorum. Bu kent bir metropol kent değil. Ama her türlü sanat etkinliği var. Sinema, tiyatro, opera- bale, edebiyat söyleşileri, şiir dinletileri, konserler, sergiler sanat adına ne ararsanız var ve ben oradan oraya koşturarak yaşamaya çalışıyorum.

--Sanat adına söz söyleme konusunda yetkin bir insansınız? Günümüzdeki sanat ve toplum ilişkisine bakış açınız nedir?

 Sanat adına söz söyleme konusunda yetkin olup-olmadığımı bilmiyorum. Ama düşüncelerim var tabi. Bunun için sanatın ne olduğuna bakmak gerekiyor. Öncelikle gerçek sanatın ne olduğu toplum tarafından anlaşılmalı. Bunun içinde sanat eğitiminin doğru verilmesi gerekiyor. O zaman sanat-toplum ilişkileri daha doğru gelişecektir. Günümüzde popüler kültür sanat kültürü sanılıyor. Doğuştan getirdiği yatkınlık ve ilgiyle müzik yapan, ezgi söyleyen bir kişi hele eğitimini de almışsa ona sanatçı diyoruz. Fiziği güzel olduğu için mankenlik yaparken, sen bu fizikle şarkıcı da olabilirsin deyip onu sahneye çıkarıyorlar ve bu toplum ona da sanatçı diyor. Kısaca bu topluma ne verirseniz o size dönüyor. Topluma sanat doğuştan getirilen yetenekle yapılabilir düşüncesi yerleştirilmiş. Sanatın eğitim yoluyla öğrenilebileceğini ve öğretilebileceğini öncelikle kabul etmeliyiz. Çünkü yeterli zekaya sahip her insan sanatın hangi dalına ilgi duyuyorsa o dalda üst seviyelere kadar gelebilir. Toplum yeterli sanat eğitimi almamışsa bireylere gerçek sanatla ilgisi olmayan şeyleri yutturmak kolay olur.  Durum öyle hale gelmiş ki, artık sanatla uzak ya da yakın hiç ilgisi olmayanlar sanatın toplumdaki yeri ve işlevini belirliyor.

--Siz bir makalenizde ?Sanat ve Eğitim? arasındaki ilişkinin öneminden bahsediyorsunuz? Hocam sanat ve eğitim arasındaki ilişkinin önemi nedir?

  Bu öyle derin bir konu ki,  sınırlı sözlerle ne kadar ifade edebilirim bilemiyorum. Öncelikle şunu söylemek gerek, eğer eğitim sürecinde sanat yoksa o toplumda insani duygular cılız kalır. Bencillik, düşmanlık duyguları gelişir. Çünkü sanat insanın duygu yönünü güçlendirir. Birbirini sevmesini, saygı duymasını, hoşgörülü olmasını, katlanmayı bilmesini?vb sağlar. Şimdi basit bir örnek; okullarımızda sanat derslerine ayrılan zaman o kadar az ki bu sürede beceri geliştirmek çok zor. Buna rağmen bu derslerde bile matematik, fen bilgisi dersler yapan öğretmenlerimiz az değil. Toplum sanat eğitimi deyince sanatçı eğitimi anlıyor.  Sanat eğitimi ile sanatçı eğitimini ayırmak gerekiyor. Sanat eğitimi toplumun tüm bireylerine verilir. Sanatçı eğitimi ise bu genel eğitim sürecinde sivrilen, öne çıkan, seçtiği sanat dalını meslek edinmeyi düşünen bireylere verilir. Bizi asıl ilgilendiren genele verilen sanat eğitimidir. Çünkü bu yolla sanatın ne olduğunu bilen sanattan anlayan bireyler yetişir ve toplumu kandıran insanlar amacına ulaşamaz. Gerçek sanatçılar toplumda hak ettiği yere gelir. Daha da önemlisi sanatın meyveleri olan doğruluk, dürüstlük duyguları gelişir. İnsan sevgisi artar, saygı, sevgi, hoşgörü gelişir. Bu arada gerçek sanat eğitimcileri de yetiştirmek gerekiyor. Eğer sanatın eğitimini verecek sanat eğitimcileri yetiştirmezseniz, nasıl sanat eğitimi uygularsınız? Kısaca her iki ucu kirli değnek olmuş sanat ve eğitim ilişkisi.

--Birçok sanat ekinliğine hep içinde oldunuz. Unutmuyorum biz ilk defa Üniversitede dergi çıkarmak için uğraşırken, sizin desteğiniz hep yanımızda oldu. Hatta derginin ilk kapak resmini çizerek bize manevi destek verdiniz? Güzel çalışmaların yanında olmak nasıl bir duygu?

Bir çocuğu diktiğiniz bir ağacın bakımı ile görevlendirirseniz bu görevi hakkı ile yapmadığını görürsünüz. Ama ona bir fidan verip, dikeceği yeri gösterirseniz o fidan en iyi şekilde bakılır, büyütülür. Ne fark var? Biri sizin fidanınız, diğeri onun fidanı da ondan. Peki onun fidanı olmasında sizin katkınız var mı? Evet o fidanı ona siz verdiniz. Ama o dikti. Demek ki insanlara sanatsal etkinliklerde beceri kazandırmak, sorumluluk vermek gerekiyor.  Tabi sanat eğitimi ile genel eğitim arasında bir denge kurmak gerekiyor.  Bu dengeli beslenme gibidir. Nasıl ki insan et ürünleri yiyerek veya hep tatlı yiyerek dengeli beslenmiş olmuyorsa sadece sanat eğitimi almakla ya da sanat eğitimi almadan bilim adamı yapılmaya çalışılırsa bu doğru olmaz. İşte bu denge kurulmayınca Bilim adamı dediğimiz insanlar kendini toplumun dışında görürler ya da sadece sanat eğitimi alanlar kendi ulusunun kültürü ile çelişkiye düşerler. Bu çelişkilerin sona ermesi adına şahsıma düşen görev neyse yerine getirmeye çalıştım. Çalışmaya devam ediyorum. Sanata- sanatçıya destekle  sevgiye, saygıya, hoşgörüye hizmet ettiğimi düşünüyorum. Sanat eğitiminin doğru verildiği bir toplumda savaş olmaz. Dostluk ve sevgi gelişir diye düşünüyorum. Bu çalışmaların yanında olmanın nasıl bir duygu olduğuna gelince, yıllar sonra sanatsal, kültürel ve mesleki emekleriniz Sivas´tan ? Antalya´ya, belki de Edirne´den Hakkari´ye köprü oluyor. Kendimi güzel ülkemin bir kentinde değil, her yerinde hissediyorum. Sanki bir uçakla güzel ülkemin üzerinde, çok yükseklerde ülkeme baktığımda  her köşesinden bana el sallayan insanlar var. İşte bu kadar yüksekte uçmam mutluluktan olsa gerek. 

--Hocam, binlerce öğrenci yetiştirdiniz. Emeğiniz yabana atılamaz. Hayatınız boyunca unutamadığınız, aklınızın bir köşesine demirleyen hatıralarınızı var mı? Bizimle paylaşır mısınız?

Bir gün odamda çalışırken kapı tıklatıldı ve içeri son sınıfta okuyan bir kız öğrencim girdi. Aylardan mayıs. Hocam size bazı şeyler danışmak istiyorum dedi. Anlatmaya başladı. Ben dört yıldır bu okulda okuyorum. Okullarda uygulamaya da katıldım. Ama öğretmenlik mesleğini yapabileceğime inanmıyorum. Nedenini sorduğumda; ben çocukları sevemedim, onlara faydalı olacağıma inanmıyorum. Gider belli bir süre çalışırsın olmazsa bırakırsın dediğimde hemen itiraz etti. Olmaz bu sırada ya onlara zarar verirsem, vicdan azabı çekerim dedi. Ben yeterli cevabı almıştım. Kendisine okulu bitirince bakanlığa başvuruyu yapacağını, atamasının Batman a çıkacağını söyledim. Orada seni okul giysileri bile olmayan, bakımsız sümüklü çocuklar bekliyor. Bir yarıyıl onlarla beraber olduktan sonra; yarıyıl tatiline gideceksin ve tatilin son günleri o sümüklü çocukları özleyeceksin dedim. Bana biraz sitemkar neden Batman dedi. Daha faydalı olursun dedim. Okul tatil oluncaya kadar birkaç kez daha sohbet ettik. Bir sonraki mart ayında Ankara dan postalanmış bir mektubu geldi. (ailesi Ankara da oturuyordu) Mektupta  özetle şunlar yazıyor. Hocam dilediğiniz gibi atamam Batman a çıktı. Çocuklar tanımladığınız gibi. Tatilimin son günlerindeyim ve o sümüklüleri çok özledim. Ama merak ediyorum; bütün bunları nereden biliyordunuz? Nereden mi? Tabi ki Batman bir tesadüf. Nereden bilebilirim ki? Ama diğerleri; onların hepsi tecrübe.

 SÖYLEŞİ: SİVAS TİMES GAZETESİ




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —