İŞÇİ BAYRAMI
Yorulduğunu bilmezdim babamın; kimin işi olsa yapar, nereye çağırılsa giderdi. Odun kırar, kömür çeker, işçilik amelelik ederdi, para kazanınca da çiftlikten bir külek pekmez alır gelirdi. Ne zaman arabamla bir yere gitsem, yol kenarında bir gariban görsem mutlaka alırım yanıma. Bilirim ki babamda yonca biçtikten sonra anayola çıkar kendini ilçeye götürecek vasıta arardı.
On iki nüfuz olan bir evde ekmek baş mı gelinir? Bunların sekizi çocuk, dokuzuncu hala, onucu amca. Üç gözlü damda bir sofa; sol yanı tandırlık, sağ başta bir'de samanlık. Anam gece yarılarına kadar hamur yoğurur; üzerini de ekşisin diye sıkı sıkı örterdi. Gün doğmadan er saat uyanır, tandıra alamaçı atar sonra kızları seslerdi. “Şükran, Türkan uyanın! Alaf geçiyor yavrummm kuzumm uyanın!” Sabahtan kavaklığımızı sulamaya gidince yolda Abbas emmi çevirirdi. “Kız Melek, İpek! Çocuklara çökelekli ekmek dürün” Geceleri tarladan eve dönerken Rahmetli Güle kooperatife kadar gelir karşılardı bizi.
Ne yapsın eksik etek korkardı canavardan, yırtıcıdan, çekinirdi zifiri sessizlikten... Alıcı hortumun ardını ben taşıdım yaşım on, dereden su kaçmasın diye kürek sırtımda on bir, yabaya yetmez gücüm on iki, koyunları anam sağar kızlar tutar yaşları on beş. Günler geçti ardı ardına yirmibeş, otuzbeş, kırkbeş... Ardıçları bir bir dizer dama Hüseyin Nurtaş, çalışırken yorulmaz Hasan kirifim, besili olur Niyazi dayımın inekleri, kuvvetlidir.
Dılo dayının atları… Pancar çapasının neşeli işçileri; Ali Gamo, Cenne halam bu senede tarlalarda gülme sesi gelecek mi? Her Pazar erkenden gİdiyor musun alışverişe Sarı emmi? Şavrole de şavrole haaa! Şoförlük devam mı Hacı Yalçın?
Durmayın öttürün Zurnayı yarın 1 Mayıs Cemal emmi, İsmail dayı.