İSMET PAŞA’NIN ÇELLOSU

İSMET PAŞA’NIN ÇELLOSU

...

İSMET PAŞA’NIN ÇELLOSU

 

Yönetimimdeki İnönü Üniversitesi Müzik Öğretmenliği Öğrenci Oda Orkestrası, 2004 Aralık ayında birkaç ilimizi kapsayan bir konser turnesi gerçekleştirdi. 

Gerek konser repertuarındaki çeşitlilik, gerekse konserlerdeki sunum biçimi ile müzik öğretmenliği okulu olmanın gereklilikleri doğrultusunda konserlerini veren kırk altı kişilik topluluk Kırıkkale, Diyarbakır, Alanya, Malatya, Çorum, İstanbul gibi illerimizde konserler gerçekleştirdi.

Daha sonra bu orkestramızla Ankara Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası Devlet Konser Salonunda İsmet İnönü’yü anma konserimizde bir eserin solosunu orkestramız eşliğinde ben “o çello ile” çaldım.

Konser için Malatya’dan Ankara’ya gelmeden birkaç gün önce rektörümüze İsmet Paşa’nın çello merakını ve çellosunun halen Pembe Köşk’te sergilenmekte olduğunu anlattım ve anma konserimizde bu çello ile bir eser çalmak istediğimi söyledim. 

Fikir, rektörümüzün çok hoşuna gitti, derhal Pembe Köşk’ü aradık.

Telefonda İsmet Paşa’nın kızı Özden Toker hanımefendi ile rektörümüz aydınlık insan Prof. Dr. Fatih Hilmioğlu bizzat konuştu.

“Hanımefendi, 25 Aralık günü Devlet Konser Salonunda İsmet Paşa’yı anma konseri yapacağız. Bu konserde izniniz olursa bizim Yakup hoca, Paşa’nın çellosu ile bir eser çalmak ister, onun anısına.” 

Özden Toker hanımefendi büyük bir memnuniyetle önerimizi kabul edince içimi büyük bir heyecan ve sevinç kapladı.

Nasıl kaplamasın ki, kırk yaşından sonra çello çalmaya heveslenip bir çello satın alıp, bir hoca bulup çello dersleri alan büyük asker, Mustafa Kemal Atatürk’ün cephelerde silah arkadaşı, büyük devlet adamımızın çellosu ile orkestram eşliğinde Gabriel Faure’un Elegie (Ağıt) isimli eserini çalacağım, onun anısına.

Konserden bir gün önce Pembe Köşk’e gidip Özden Toker hanımefendiden (sonradan çok güzel dostluğumuz olacaktır) çelloyu teslim aldım.

“Aman Yakup hoca, sağlam geri isteriz, o bizim kıymetlimizdir.”

“Hiç kaygılanmayın efendim, gözüm gibi bakarım.”

“Peki, adına ne diyordunuz, tellere sürtüp çalınıyor, şu sopası yok.”

“Arşe efendim, yay. Önemli değil, benim arşemle çalarım.”

Çok eski bir el yapımı, tam boydan biraz küçük, harika bir sesi olan çelloyu kucaklayıp evin yolunu tuttum.

Ertesi gün tıklım tıklım dolu Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası Devlet Konser Salonunda coşku, duygu ve hüzün karışık nefis bir konser gerçekleştirdik yönetimimdeki Malatya İnönü Üniversitesi Oda Orkestrası ile. 

İsmet Paşa’nın çellosu ile onun anısına, salonun en önündeki vaktiyle Mevhibe hanımefendi ile hiçbir konserde boş bırakmadığı iki koltuğa bakarak çalmak, tarifi olanaksız bir duyguydu.

*** 

1974 Ankara

Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrasının haftalık olağan konserlerini hiç kaçırmazlardı. Salonun ön orta birinci ve ikinci koltukları Mevhibe – İsmet İnönü çiftine aitti. Eğer herhangi bir nedenle gelememişlerse bu koltuklar boş bırakılır ve hiç kimse oturtulmazdı bu iki koltuğa.

Liseliydik, konser aralarında yanlarına gidip ellerini öpmek, onlarla kısacık sohbet etmek en büyük keyiflerimizdendi.

“Sen ne çalıyorsun evlâdım?”

“Çello öğreniyorum efendim. Öğretmenim Doğan Cangal.”

“Oooo çok severim çelloyu. Doğan bey de çok iyi bir çellist, tanırım kendisini. Bu salonda çok konserini dinledim. Mevhibe bak, çello talebesiymiş. Adın ne senin?”

“Yakup efendim.”

“Çok çalış enstrümanına, ben de heves ettim ama belli bir yaştan sonra olmuyor. Sen çok çalış, iyi bir çellist ol.”

“Peki efendim.”

“Mevhibe, ben heves ettim öğrenemedim. Bizim Erdal’ın boyu, parmakları uzun. Acaba benim çello ile çello derslerine başlatsak mı?” 

“Aman saçmalama İsmet! Erdal bilim adamı oldu, çelloyla uğraşacak vakti mi var allaaşkına.”

 “Hah hah hah hah. Tamam öyle olsun.”

Kahkahasını hiç unutmam, hâlen kulağımdadır.

İsmet Paşa bana dönüp ellerimi tuttu.

“Yâkup, enstrümanına çok çalış.”

“Peki efendim.”

“Memleketin umudu sizlersiniz. Çok çalışın.”

On beş yaş heyecanı ile hazırola geçtiğimi anımsıyorum.

“Peki efendim.”

***

Yıllaaaar sonra İsmet Paşa’nın o çellosu ile, onun anısına, salonun en önündeki vaktiyle Mevhibe hanımefendi ile hiçbir konserde boş bırakmadığı iki koltuğa bakarak çalmak, tarifi olanaksız bir duyguydu. 

İsmet Paşa’nın çellosuna, o konserimizde o çelloya taktığım kaliteli, çok pahalı telleri Pembe Köşk’te, hâlen o çellonun üzerindedir



Anahtar Kelimeler: İSMET ÇELLOSU