Tarih: 11.10.2023 20:23

İsrail’in Ortadoğu’da “Hayatta Kalma” Stratejisi Ne?

Facebook Twitter Linked-in

İsrail’in Ortadoğu’da “Hayatta Kalma” Stratejisi Ne?

 

Bu yazıyı başından sonuna kadar dikkatli bir şekilde okuyup bitirdiğinizde “şok” olacağınızdan eminim. Metni, okuyucuların “hayretler içinde kalarak” bitirecek olmalarının  sebebi de muhtemelen; henüz ortada hiçbir emare ve belirti yokken, 1982 yılında MOSSAD’a yakın bir Siyonist analist tarafından hazırlanan ve “Irak, Suriye, Mısır, Libya, Sudan, Lübnan, Ürdün, Suudi Arabistan” gibi Müslüman halklı Ortadoğu ülkelerinin “geleceklerinin” analiz edildiği bir raporda yazılanların, yazıldığı tarihten yaklaşık 40 yıl sonra neredeyse “birebir” ve “tamamıyla” gerçekleştiğini görmek olacak herhalde!!!!!!

            1982 yılında “Dünya Siyonist Örgütü’ne” bağlı Enformasyon Dairesi’nin İbranice olarak yayımlanan yayın organı ‘Kivunum’ dergisinde Oded Yinon adlı bir Yahudi analist tarafından “1980’lerde İsrail İçin Strateji” başlıklı bir değerlendirme raporu yayımlanır. Rapor, muhtemelen İsrail derin devleti (MOSSAD) tarafından hazırlattırılmıştı ve İsrail Devleti’nin 1948 yılında kurulmasından itibaren takip ettiği “resmi Ortadoğu politikasının” özetlenerek kağıda dökülmüş haliydi sanki.

            İsrail Devleti’nin kurulduğu 1950’li yılların başından günümüze değin Ortadoğu’da varlığını devam ettirebilmek ve “hayatta kalabilmek” için takip ettiği temel politika, çok basit ve öz biçimde şu temel şiara dayanmaktadır: “divide et impera (böl ve yönet)”!!!!!!! Bu politikaya göre; İsrail Devleti’nin bu coğrafyada ayakta kalabilmesi için kendi  “yaşam sahasını (Lebensraum)” çevreleyen ülkelerin, mümkün olduğunca etnik ve mezhepsel olarak “atomize edilmesi” ve “giderek daha küçük parçalara bölünmesi” zorunluydu. Bu ülkeler, Türkiye, İran, Suriye, Mısır, Irak, Libya, Sudan, Lübnan, Suudi Arabistan, Bahreyn, Katar gibi ülkelerdi.

            1982 yılında Siyonistlerin yayın organı “Kivunum” dergisinde yayımlanan rapor şu değerlendirmeleri içeriyordu:

            Bu olağanüstü önemli raporu hazırlayan analist Yinon, Ortadoğu ülkeleri için yaptığı analizlerinde bu ülkelerin “demografik (nüfus) yapılarını” temel alıyor, bu ülkelerin hiçbirinin “homojen birer ulus-devlet” olmadıklarını, aksine “etnik ve mezhepsel” olarak “zoraki” ve yapay biçimde bir araya getirilmiş birer “ mozaik” yapılar olduklarını ileri sürüyordu. 

            Ortadoğu’yu (bu arada buradaki devasa enerji sahalarını) 19. yy’ın sonunda ve 20 yy’ın ilk çeyreğinde kendi aralarında taksim edip bölüşen ve sömürgeleştiren küresel sömürgeci güçlerin, I. Dünya Savaşı (I. Emperyalist Bölüşüm Savaşı) sonunda,  bölgesel bir düzenleme yapmaları sonucunda bu coğrafyada bugün bildiğimiz sınırlar ortaya çıkar. Küresel sömürgeci güçler, Irak, Suriye, Lübnan, Ürdün gibi Ortadoğu ülkelerinin sınırlarını masa başında adeta cetvelle çizerek oluşturmuşlardır. Dolayısıyla, bu ülkelerin hiçbiri, sosyolojik bir “yekpare bir millet yapılanmasına” sahip olmayan, yapay olarak oluşturulmuş- bir araya getirilmiş ve nihayetinde kolaylıkla çözülüp dağılabilecek yapılanmalardır, devletlerdir. Suriye ya da Irak vardır, ama “Suriye milleti” ya da “Irak milleti” gibi sosyolojik bir gerçek yoktur !!!!!. Dahası, bu devletlerin sınırları içinde birbirlerine pek de “dostça” bakmayan farklı dini, mezhepsel ve etnik gruplar ve dolayısıyla “keskin yarılmalar-fay hatları” vardır. Yinon, raporuna şöyle devam ediyordu:

            “Müslüman Arap Alemi, buralarda yaşayan insanların dilek ve arzuları hiç dikkate alınmadan yabancılar tarafından bir araya getirilmiş, iskambil kağıtlarından yapılma geçici bir ev gibidir.”

            Yinon, yapay olarak oluşturulmuş bu Ortadoğu ülkelerinin etnik, mezhepsel ve siyasi durumlarını sırasıyla analiz eder ve bu ülkelerin “nasıl parçalanabilecekleri” konusunda fikir yürütür. Lübnan konusunda şunları söyler:

            “Lübnan zaten fiilen var olan beş bölgeye bölünecektir. Bu bölgeler, bir Maruni-Hıristiyan bölgeyi, bir Müslüman bölgesini, bir Dürzi bölgesini ve bir Şii bölgesiyle, İsrail’in denetiminde olacak bir bölgeyi içerecektir”

            “Sonradan Suriye ve Irak’ın da Lübnan’da olduğu gibi etnik ve dini bakımdan ayrı ayrı bölgelere bölünmesi, İsrail’in uzun vadede doğu cephesindeki birinci hedefidir. Kısa vadedeki hedefi ise, bu devletlerin askeri gücünün zayıflatılmasıdır.”

            Yinon, Suriye hakkındaki öngörülerini ise şöyle detaylandırıyordu:

            “Suriye etnik yapısına uygun olarak, bugünkü Lübnan’da olduğu gibi çeşitli devletlere ayrılacaktır. Böylece kıyıda bir Şii devleti, Halep bölgesinde bir Sünni devleti, Şam’da buna düşman bir başka Sünni devleti, ve Havran, kuzey Ürdün ve belki bizim Golan’da bir Dürzi devleti.”

            Siyonist analiste göre Yahudi devletinin önünde Suriye’den de öncelikli bir hedef vardır: Irak’ın parçalanması. Yinon, 1991’de ABD’nin “Körfez Hareketi” sonrasında fiili olarak gerçekleşmiş olan “Irak’ın Parçalanması” hakkında şunları söylemektedir:

            “(…) Irak, etnik ve mezhepsel temeller üzerinde bölünecektir; kuzeyde bir Kürt Devleti; ortada bir Sünni ve güneyde Şii devleti.”!!!!!!!!!

            Mısır hakkında ise şu analizleri yapıyordu:

            “Öte yandan Mısır’da ülke genelinde çoğunluğu oluşturan Sünni Müslüman Araplara karşılık, Yukarı Mısır’da yedi milyonluk güçlü Hıristiyan azınlık yaşamaktadır. Bunların hepsi de kendi devletlerini kurmak isteyeceklerdir ve bu da Mısır’da ikinci bir “Hıristiyan Lübnan” yaratacaktır.”

            Yinon, Mısır hakkındaki bu kehanetlerinin !!!!!! ardından, Suudi Arabistan, Kuveyt, Bahreyn gibi petrol zengini ülkelerin de son derece istikrarsız, kırılgan ve zayıf bir yapıya sahip olduklarını, çok kolay bir şekilde kaosa sürüklenebileceklerini ve dolayısıyla İsrail için engel oluşturma gibi bir şanslarının olmadığını belirtir. Gerçekten de, bu anılan ülkeler için, mezhepsel farklılaşmalar bu ülkelerin toplumsal yapılarını “aşırı kırılgan” bir hale getirmektedir. Bu ülkeler bu büyük handikapı, yönetimlerinin İslami görünüşleri ardında aşırı Amerikancı olmalarıdır. Yönetimlerini, Batılı ülkelere (temel olarak ABD) daha çok yaslanarak “sürdürme” stratejilerini hayata geçirmektedirler. Örneğin, Suudi Arabistan ABD’den her yıl oldukça külliyatlı miktarlarda silah alımı yaparak, hem kendi güvenlik ihtiyacını ilerletmekte, hem de ABD silah sanayini “finanse” etmektedir. Ayrıca  ABD Suudi Arabistan devletini, gelecekte ortaya çıkması muhtemel ve CIA’ya bağlı analist Samuel Huntington tarafından öne sürülen  “İslam/Batı” çatışmasını öngören  “medeniyetler çatışması” tehlikesini kontrol etmekte kullanmak istemekte, anti emperyalist yönü güçlü “Radikal Selefi” akımını kontrol altında tutmaya çabalamaktadır. Bilindiği üzere, dünyada büyük yankılara sebep olan “11 Eylül” saldırılarını gerçekleştiren kişilerin büyük çoğunluğu, “Radikal Selefi” mezhebine mensup, Suudi kökenli kişilerden oluşuyordu!!!!!!!

            Siyonist analist Sudan hakkında şu iddiaları dillendirir:

            “Bugün Müslüman Arap dünyasındaki en parçalanmış devlet olan Sudan, birbirine düşman dört gruptan oluşur. Arap olmayan Afrikalılar, Paganlar, Hıristiyanlar ve bunların oluşturduğu çoğunluk üzerinde bir azınlık egemenliği kurmuş olan Sünni Müslüman Araplar.”

            Bütün bu çarpıcı analizlerden sonra okuyucularımız, İsrailli analistin Türkiye hakkında hangi “bölünme senaryolarını” gündeme getirdiğini merak etmiştir gayet doğal olarak. Hemen söyleyelim. Ortadoğu’daki Puzzle’ın (yapboz-bulmaca) en temel ve önemli parçası hakkında “Siyonist” analist hiç kalem oynatmıyor. Bunun en önemli sebebi ise, raporun yazıldığı tarih olan 1982 yılında, ülkemiz ile İsrail arasındaki “oldukça yakın ve sıkı-fıkı sayılabilecek !!!!!!” ilişkiler olsa gerek.!!!!!

            Fakat, asla saklanamayacak gerçek, Suriye, İran, Türkiye ve Irak’tan koparılacak parçalarla kurulması düşünülen “sözde Büyük Kürdistan” projesine, 1960’lı yılların sonundan itibaren en büyük desteği veren ülkelerden birisinin İsrail olduğu hemen herkesin malumudur. İsrail, 1970’li yıllardan itibaren Irak’ın kuzeyinde bir Kürt devleti oluşturmak için çok gayret göstermiş ve geniş faaliyetler gerçekleştirmiş, şu anda Kuzey Irak Bölgesel Kürt yönetiminin lideri Mesut Barzani’nin babası olan Mustafa Barzani’ye silah, mühimmat, danışman desteği vermiş, Kürt peşmergeler İsrailli subaylar tarafından eğitilmiş ve sonuçta Mustafa Barzani’nin Irak yönetimine karşı isyan etmesi sağlanmıştır. 

            “Sözde Birleşik Kürdistan” oluşumunun ortaya çıkması, Ortadoğu bölgesinin sırtına İsrail’den sonra saplanmış ikinci hançer olacak, İsrail devletine büyük bir “hava deliği” ve “yaşam alanı” açacaktır. Nitekim, İsrailli Think-Tank kuruluşları (düşünce üretim merkezleri), 2000’li yıllarda yaptıkları analizlerde; “Bu şekilde giderse, İsrail devletinin “ilanihaye!!!” varlığını devam ettiremeyeceğini, burada mutlaka yeni oluşumların ortaya çıkması gerektiği ve Ortadoğu haritasının yeniden oluşturulmasının elzem olduğu ” analizleri yapmaktaydı.!!!!!

            Yakın zamanlarda internet sitelerine düşen haberlerde; İsrailli analistlerin “Ortadoğu’da kurulacak ‘sözde Kürdistan’ oluşumunun İsrail’in çok yararına olacağı” şeklinde yorum yaptıkları anlatılıyordu.

            Oded Yinon’un 1982 yılında “İsrail İçin Strateji” başlığı altında yazdığı tüm bu senaryoya baktığımızda, çok ciddi, kapsamlı ve uzun vadeli bir “Ortadoğu stratejisi” ortaya çıkmaktadır. Bu, aynı zamanda, İsrail’in bu bölgede “beka” ve “varlığını devam ettirebilme”, “hayatta kalabilme” stratejisidir. Ortadoğu’nun, Yahudi Devleti’ni çevreleyen “düşman denizi” olmaktan çıkarılıp, Yahudi Devleti’ne güvenlik ve istikrar sağlayacak bir “hinterland”, bir tür “yaşam sahası” haline getirilmesi temel görüşü hedeflenmektedir.

            Küresel emperyalist güçlerce yazılan ve her gün hayata geçirilmeye çalışılan bu senaryoların ve projelerin bölgemizde etkisiz hale getirilmesi ancak ve ancak bu coğrafyada yaşayan tüm insanların “din”, “mezhep”, “etnik köken”, “dil”, “siyasal düşünce” ayrımına bakmadan, aynı topraklarda yaşamanın getirdiği “kardeşlik”, “komşuluk” ve “arkadaşlık” hukukunu azami seviyede geliştirerek, tüm bu küresel güçlerin “senaryolarının” ve “projelerinin” boşa çıkarılmasından geçiyor. Bu coğrafyada “birlik, beraberlik ve kardeşliğe” her zamankinden çok ihtiyacımız olduğu gün gibi aşikardır.!!!!! 

            Çözüm, “Kurtuluş Savaşında” olduğu gibi, “Kürt, Türk, Çerkez, Laz, Boşnak, Sünni, Alevi” bu topraklarda yaşayan bütün yurttaşlarımızın güçlerini birleştirerek emperyalist güçlerin ve siyonistlerin coğrafyamıza ilişkin planlarını ve emellerini boşa çıkarmaktan geçiyor gerçekten de!!!!! 

            Kaç gündür devam eden İsrail’in “Gazze” saldırısı bu planın neresinde duruyor hep birlikte düşünelim?!!!!!!!!!

 




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —