´İYİ´ değil; ´İYİ OLANLAR´ kazanmalı....
Siyaset bana oldukça uzak.
İşte bu sebeptendir ki hiç bir siyasi bakışta benden haz almıyor.
Sonuçta gerçek ve her gözün gördüğü doğrulardan çok uzak olan siyasetin ardında durabilmek tamamen nahoş ve sevimsiz bir durum.
Gerçek olansa küçük veya her geçen gün küçülen şehirlerin liyakatli bir bürokrasi ağına olan ihtiyacı.
2004 ve 2006 yılları arasında atını dört nala koşturan bir Sivas´ı yaşadık. İşte bu gerçekti.
Her teşvikte, her projede, her yatırımda ismi belkide en üst sıralarda yer alan bir Sivas´ı hepimiz gördük.
İşte bu zirve iki yıl sürdü.
Ama çok koşturmalı, çok kazanımlı iki yıl...
2007 sonrası ise bu şehir sürekli facialar yaşadı.
Kiminin kalfalık dönemide olsa birilerinin şehrin üzerine kara bulut olup çöktüğü adeta parlak iki yılı yok etmek için kurulmuş bir yapı gibi işleyen mekanizma hızlı bir şekilde çalışmaya başlamıştı...
Şehirden uzak bireysel hedeflerinde günlük yaşayan siyasi mekanizmanın lokomotifi olduğu bu yapının altındaki şahsi kazanım ve var olanı koruma bencilliğindeki bürokrasi zinciriyle birleşen şehrin ekonomisindeki üç beş beyaz Türk´ün kurduğu saadet zinciriyle kentten köye doğru ilerleyiş hız kazandı...
2011 biraz olsun şehre umut getirmeliydi!
Çünkü ustalık safhasının başladığı ilan edilmişti.
Tam o süreçte siyasete çokta uymayan, bürokrasinin kibar, babacan ve çalışkan yüzü bu şehre Bakanlığı cebinde gelmişti.
Heyecan vericiydi...
İyi bir insan...
Çalışkan bir yapı...
Devletin gülen yüzü...
O somurtkan şehir bir anda tebessüm eder hale geldi...
Ta ki büyütülen yıllar boyu iliklere kadar her şeyiyle bir canavara dönüşen FETÖ´nün gerçek yüzünü açık edip çirkin saldırılarına başlayıncaya kadar ki sürece kadar. Şehrin ağır aksak işleyen kollarını kendi kolları gibi kullanmalarıyla yeniden baş gösteren karamsarlık...
Bir tarafta kinle hırsla intikamla yürütülen yönetim diğer tarafta iyi olanın belki kendi bilgisinde belkide o iyiliğinin kurbanı olarak şehirde baypas edilerek tüm yanlışların mimarı olarak lanse edildiği sürecin başlaması...
Ne Haziran ne de Kasım da şehri mutlu edebilecek bir değişim yaşanmazken siyaseti parmağının ucunda oynattığını düşünen her kılıfın içerisine zorlanmadan girebilenlerin hükümleri devam etti...
Şimdi o özlem duyulan 2004-2006 yılları için bir adım olabilir mi?
Bürokrasinin tepesi o dönemden farksız...
Belki de daha heyecanlı...
Kesinlikle özverili ve aynı ölçüde de korkusuz...
Yanında da işte o babacan, o çalışkan ve herkese eşit nezaketteki güzel insan...
Şimdi bu sağlam zirvenin altı nasıl dolacak...
Siyasi iktidar ben ustaların ustasıyım deyip yine kandırılırken bu şehri yok oluşamı sürükleyecek yoksa öncülerin altını sağlam bir yapıylamı örecek...
´İYİ´ yazmakla ve ya ´İYİ´ demekle ´İYİ´ olunmuyor...
Kısa zamanda verilecek doğru kararlara ihtiyaç var...
Artık bu şehre kazandırak isimler lazım...
Ne kapı kullarına ihtiyaç var...
Ne de insan tüketen insanlara....
Bu şehrin sonunu düşünmeyecek gerektiğinde şeref, haysiyet ve onuru haricinde her şeyini ortaya koyabilecek yumruğu sert kalbi bir o kadar temiz korkusu olmayan siyasilere ihtiyacı var...
Ne kendini mercedes gibi gösteren şahinlere ne bilginlere ne ürgüplere vs vs vs...
Yılmadan çalışacak yeni yüzler en güzel beklenti.
Umarım bu defa beklenti olarak kalmaz...