Şiddet, fiziksel veya sözlü olarak kadına yönelik yapılan ve yapan insanın, insanlığın en büyük utanç karası. Devlet olarak, millet olarak buna engel olmadıkça git gide insanlık derecemizin ibresi, vurdumduymazlıkla sıfırı bulacak.
Cinayetlere varan sonuçlarıyla sadece Türkiye?de değil, dünyanın gündeminden inmiyor. Sözlerimle kimseyi rencide etmek değil amacım, ama yapılan her türlü haksızlığı kınıyorum. Her yönüyle şiddet içimizdeki sevgiyi öldüren, trafik canavarından farksız, toplumun ve ailenin içindeki mutluluğun düşmanı. Eş ve anne olarak kadınlığımızın anlamını bilmeyen insanların gerçekten psikiyatri?ye ihtiyacı var diye düşünüyorum.
Asıl sorun erkeklerin kendi içlerindeki, erkek egolarıyla çatışan anormal düşüncelerden kaynaklanıyor. Bilinçli olarak ve bilinçsizce yapılan hareketler ve sonuçlarıyla.
Madalyon?un iki yüzü gibidir hayat, mutluluk ve mutsuzluk ve bundan dolayı da evliliklerimizde oynadığı rol ise kelimeleriyle, yaşananlarıyla eş anlamlı artık zamanımızda.
İçinden çıkılmaz derecede yaşanan hayat şartları, evlilik içinde veya boşanmalarda aile bireylerini olumsuz etkiliyor. Doğu Anadolu da kadına şiddet daha doğrusu cinayetleri töre adı altında uygularken, aklımın ve mantığımın almadığı vahşeti onlar kadınlara yaşattırıyor. Doğuda bunlar yaşanırken, Türkiye?nin batısında bundan farklı bir manzara yok aslında.
Her akşam TV.?de haber kanallarında kadına şiddeti ve cinayetleri duydukça ve o manzaraları gördükçe, evlilik + şiddet + boşanma + cinayet ve bu acının her geçen gün bilançosu artıyor. Kaybetmek olmamalı hayatın anlamı, insanca yaşayabilmek için en evvela insanı yaşatmak ve kadına hak ettiği sevgiyi, değeri verebilmektir. Sevgin, güvenin bittiği bir evlilik kurumunda, çocuklarımızın ruh sağlığı ne kadar iyi bir düzeyde olabilir ki? Annenin yaşananlara karşı acizliği ve babanın şiddete eğilimi olması, çocuklarımızı da şiddet eğitimli yapıyor. Bedenen ve ruhen öylesine etkiliyor ki her birimizi farkında olsak da, olmasak da böyle bir gençlik yetiştiriyoruz, sonuçlarını düşünmeden.
İnsan hayatı bu kadar basit değil, insanlığımıza ve adımıza yakışan bir şekilde yaşamayı ve yaşatmayı bilmeliyiz. Haksızlığa karşı susmak olmamalı silahımız, haksızlığı anlatmalıyız cahilliğe ve vicdansızlığa karşı. Bir kadın ve kadının sesi olarak bu duyarsızlığa sessiz kalanları, bu olaylara sebebiyet veren insanları ve insan dışı davranışları, bu zihniyetsizliği anlamam mümkün değil. Her kadın bir çiçek misali ve o çiçeğin ismi sevgi, tohumları da çocuklarımız. Geleceğin fidanlarını, çiçeklerini açmadan yok ediyoruz.
Şahsen şiddeti yaşamadım, fakat böyle bir olaya tanık oldum. Yaşananlar gerçekten üzücüydü, o ailenin dramı ve çocukların bende bıraktığı izlenimler. Her geçen günümüz Türkiye?sinde insanımızı istemeyen sonuçlara doğru sürüklüyor.
2013 çağında ilerlemek, bilgilenmek ve bilinçli bir insan olmak yerine şiddeti ailemize yaşatarak, vicdan yokluğumuzun içinde artı insanlığımızla, cahilliğin arasında ve girdabında savruluyoruz.