"KADİR GECESİ"

Ömer Yıldız Yazdı...

Allah, insanlığı kurtuluşa götüren, insanın doğruyu yanlıştan ayırmasını sağlayan hidayet ve şifa rehberi Kur´an´ı Ramazan ayında indirmiştir. (Bakara/2: 185) Ramazan ayının merkezinde Kur´an bulunmaktadır. Bu bağlamda Müslüman için Ramazan, Kur´an´ı anlamak ve yaşamak için seferber olması gereken önemli bir fırsattır.

 Kadir gecesi Türkiye´de genellikle Ramazan´ın 27. gününe, hatta gecesine sabitlenmiş bir özel zamandır. Ramazan´ın 27. günü olması sadece bir ihtimaldir, kesinliği yoktur. Konu ile ilgili rivayetlerden hareketle, Ramazan´ın son on gününde olması da kuvvetle muhtemeldir. Aslında Kadir gecesi belirsiz bir zaman dilimidir. Bu nedenle Ramazan´ın son on günü dışındaki herhangi bir günde olma ihtimali de söz konusudur.

 Peygamberimiz ve Selef-i salihin hiç bir kandil kutlamadığında herkes hem fikir.  Peygamberimiz Kadir Gecesi hakkında bile "Onu bütün bir yıl içinde arayınız" demiştir. Eğer Peygamberimiz Kadir Gecesinde farklı bir ibadet etseydi veya yoğunlaştırılmış bir ibadet yapsaydı, bunu mutlaka Hz. Aişe Annemiz veya diğer hanımları fark eder ve bize naklederlerdi. Zira Peygamberin Kur´an´ın inmeye başladığı Ramazan Ayındaki o geceyi unutması mümkün değildir!

 İbadetlerin kabul edilmesi için iki şart vardır; Birincisi: Yalnızca Allah rızası için yapılmasıdır. Yani; niyetimiz mutlaka halis olmalı, riya ve gösterişten uzak olmalı, şirke bulaşmamalıdır.  İkincisi ise: Allah´ın emrettiği şekilde peygamberimizin sünnet pratiğine uygun olmalıdır.  Bu bağlamda peygamberimizin yapmadığı bir şey ibadet olamaz. Dindar olmak adına yeni ibadetler icad edilemez. Zira ibadetler tevkîfidir. Allah´ın bildirdiği Resulünün pratiğini gösterdiği şekilde yapılmalıdır. Allah´a meşru yollarla, ibadet edilir. O, dinini, bizim nasıl ibadet edeceğimizi öğretmek için göndermiştir. İbadetler teabbüdîdir. Yani akıl yürütmeye/içtihada ve kıyasa kapalıdır. Resulullah´ın yapmadığı ibadetler ibadet olamaz. Peygamberin takvası az bulunamaz! Eksiltme ve arttırma yapılamaz. Yeni ibadetler icad edilirse bid´at olur. Bırakın sevap kazanmayı, sahibini dalâlete sürükler.

 Kandil kutlamaları ile ?Kadir Gecesi ve İsra Olayı?nı sıradanlaştırıyoruz. Farkı fark edemez hale getiriyoruz. Bu kutlamalar psikolojik ve kültürel bir tatminden öteye gitmeyen, din yerine ikame edilen bir geleneğin inşası, sosyo-politik bir gösteriden başka anlamı olmayan ritüellerdir!

 Kadir gecesi ve İsra gecesi Müslümanlık açısından kutlanmaya değer iki ?kutlu? gecedir. Kadir gecesi bütün insanlık ve kâinat ile ilgili planlamanın yapıldığı, değeri yüce, ilâhî kudretin ve rahmetin çokça tecelli ettiği ve Kur´ân´ın inmeye başladığı bin aydan hayırlı, esenlik dolu bir gecedir. (97/Kadr: 1-5) Geceyi kutlu kılan Kur´an´ın bu gecede inmeye başlamış olmasıdır. İsra gecesini kutlu kılan olay ise: Hz Peygambere kâinatın işleyiş kanunlarından bir kısmını göstermek için Mescid-i Harâm´dan, mahiyetini tam olarak bilemediğimiz bir şekilde, çevresi mübarek kılınan Mescid-i Aksâ´ya (en uzak mescide), noksan sıfatlardan uzak, işiten ve gören Allah tarafından yürütülmüş olmasıdır. (17/İsra: 1)

 ?Kutsal gün kültü?nün bizim kültür ve geleneğimize yansıması mübarek aylar, kandil günleri veya geceleri şeklinde tezahür etmiştir. Bu günlerden bir deKadir gecesidir. Bilindiği gibi kültür ve geleneğimizde kutsanmış Kandil günlerini ve Kadir gecesini yoğunlaştırılmış ve hızlandırılmış ibadet ile ihya etme âdeti vardır ama Kadir gecesi hariç diğer kandil günlerinin Kur´anî bir referansı yoktur. Bu günlere ilişkin referanslar hadislere dayanır veya dayandırılır. Sahih kabul edilen pek çok rivayette Hz. Peygamber´in Kadir gecesinin faziletinden bahsettiği görülse de bu hadisler fırsatı ganimete çevirme anlayışının getirdiği ?bedavacılık? şeklinde anlaşılmış, yıl boyu pervasızca işlenen günahlardan temizlenme vesilesi olarak görülmüştür.

 Anadolu İslam kültüründe ?Kadir gecesi? işlenen günahlardan ?arınma günü? olarak kabul edilmiş, bu gece için bir takım vird ve ibadetler uydurulma yoluna gidilmiştir. Yıl boyu her türlü fuhşiyatı işleyip yalnızca kandil gecelerinde namaz kılarak tesbih çekip, bütün günahlarından kurtul ve pür-i pak ol. Böyle bir mantık kabul edilemez. Böyle bir Müslümanlık ta yoktur. Hayrettin Karaman Hoca bu şekilde düşünenlere şöyle diyor:  Bazı gafillerin bin geceden hayırlı olduğu bildirilen Kadir Gecesi´nde beş vakit namaz kılarak veya bu geceyi ihya ederek yıl boyu veya ömür boyu ibadetlerden muaf olma hesabı yaptıklarını işitiyoruz. Bir gecenin şu veya bu kadar hayırlı ve değerli olması, müminin yükümlü olduğu ibadetlerin yerini tutacağı manasına gelmez. Böyle bir düşüncenin kulluk şuurundan ne kadar uzak olduğu apaçık ortadadır.

Aliya İzzetbegoviç´in çarpıcı ifadesi ile Kadir geceleri de dua etseniz yılın 365 günü sabahtan akşama yalvarsanız Allah, kulun eyleme geçme sorumluluğunu yerine getirmeden yaptığı bu dualara cevap vermez, vermiyor da zaten; zira ?sünnetullah?a aykırı bu dualar.  Miskin miskin oturduğumuz yerden her şeyi Allah´tan bekliyoruz, dille dua etme dışında harekete geçmiyoruz.

 Türkiye´de büyük bir iştahla ve teveccühle   ?kutlanan? ve ?kutsanan?  Aşure günü, Berat, Mevlid, Regaib, Miraç kandilleri ve Kadir gecesi Adem Çaylak´ın ifadesi ile, Kur´an´ın özüne ve Hz Peygamberin örnekliğine aykırı bir şekilde tarihsel süreç içinde ortaya çıkartılan ?icat edilmiş geleneklerdir? ve Geleneksel İslam´ın ?yortu günleri?dir. Bu şekilde Müslümanlık, aşırı bir ?ritüel dini? haline dönüştürülerek bağlam ve özgünlüğünden kopartılıp yerine bir ?kandil dini? tesis edilmiştir. Kandil dini Hıristiyanlıkta olduğu gibi, belirli gün ve gecelerde ifa edilecek ibadetlerle bir ?günah çıkarma dini? haline dönüştürülen bir Müslümanlık yaratmayı da başarmıştır. Din bu haliyle zulüm ve haksızlık karşısında susan direniş gösteremeyen kitlelerin ?afyonu? haline dönüştürülmüştür. 

Kitlelerin ?afyonu?haline getirilen ?kandil dini? söz konusu günlerde bol keseden sevap dağıtmak ve bedavadan cennet için sabırları zorlayan sayıda çok rekâtlı namaz uydurma yoluna gitmiş olup çekilecek tesbihatla da cenneti garanti etmiştir. Ancak ortalama bir Müslüman bilir ki; Müslümanlıkta ibadetler teabbüdîdir. Kul ibadet ihdas edemez. İbadet ve ibadetlere zaman mekân keyfiyet ve sayı belirleme de sadece Din´in sahibinin/Allah´ın hakkıdır. Bu alan akıl yürütmeye/içtihada ve kıyasa da kapalı bir alandır. İbadetlerde eksiltme ve arttırma da yapılamaz. Resulullah´ın örnekliğini yapmadığı ibadet, ibadet olamaz. İlave ibadetler icad edilirse Allah´a iftira edilmiş bir bid´at olur. Kandil dininin uydurduğu ibadetlerle bırakın sevap kazanmayı, uyduranını dalâlete sürükleyen bid´atlardır.

 Peygamberin takvası az bulunarak Onun ağzından uydurulmuş olan bid´atlar, uyduranı cehenneme sürükleyen büyük günahlardır. Tüm bid´atler sapıklıktır, dalalettir. Her sapıklık ta sahibini cehenneme sürükler. 

 Kadir gecesi kutlamanın anlamı; sair zamanlarda Allah´a güvenmeyen ve Ahirete inanmıyormuş gibi yaşayan huhafaza"kâr" insanımızın, belki de ahiret vardır kaygısıyla, 100 rekâtlık namaz kombinasyonu ve başı sonu belli olmayan vird ve tesbihatla, bir gecelik zahmete katlanıp, tüm günahlardan arınmak suretiyle cenneti bedavaya ve Allah(cc)´ı katakulliye getirme uyanıklığıdır.

 Kur´an´da müminlerden söz edilirken; ?Aklıselim sahipleri ayakta dururken, otururken, yanları üzerine yatarken Allah´ı anarlar, göklerin ve yerin yaratılışı hakkında derin derin düşünürler? denilir (3/Al-i İmran: 191). Kur´an´ın bu ifadesinden hareketle, ayetten mü´minlerin Allah´ı sadece bu üç durumda değil, hayatlarının her safhasında zikrettikleri veya zikretmeleri anlamını çıkartmak mümkündür. Şu halde Allah´a ibadeti ve pişmanlığın emaresi olan tövbe etmeyi belli gün ve gecelere tahsis etmek doğru bir yaklaşım değildir. Müslümanlar Ramazan ayında, Kadir gecesinde ve Cuma gününde de ?mü´min? olmanın gerektirdiği ahlakî duyarlığı hayatın her alanına ve her gününe taşımakla sorumludurlar.

 Şayet Ramazan ayı ve Kadir gecesine mahsus bir ihya şeklinin olduğu anlayışını kabul edecek olursak, bu anlayışın pratik sonuçlarının ister istemez, Prof. Dr. Mustafa Öztürk´ün deyimi ile  ?mevsimlik müslümanlık? diyebileceğimiz dinî yaşantılarla, hatta Hıristiyanlıktaki ?günah çıkarma? geleneğini çağrıştıran anlayış ve uygulamalarla kesişmesi kaçınılmaz olabilir.

 Ramazan orucu, bir ay boyunca sabahtan akşama kadar süren uzun bir ibadettir. Cahiliye döneminde Araplar Ramazan ayında oruç tutmadıkları gibi Medine´de yaşayan Yahudiler de böyle bir oruç tutmuyorlardı. Bir insanın Allah´ın rızasını gözeterek bir ay boyunca imsaktan güneşin batışına kadar disiplinli bir şekilde çeşitli nefsanî arzulardan, yemeden, içmeden ve cinsellikten uzak durması, önemli bir terbiye yöntemidir. Ayrıca orucun bireysel ve sosyal hayatta birçok faydası da vardır.

 Ramazan ayının oruç ayı olarak seçilmesi, ilahî iradenin emirleri doğrultusunda gerçekleşmiştir. Ramazan orucu, kameri takvime göre tutulduğu için, bir insan hayatında iki ya da üç kez güneş yılının bütün günlerine denk gelecek şekilde oruç tutmuş olmaktadır. Öte yandan güneş yılına göre oruç tutulmadığı ve zamanı değiştiği için yazdan kışa her koşulda yerine getirilen bir tecrübedir. Kur´ân-ı Kerîm, Ramazan ayı içinde bulunan ve bin aydan hayırlı olarak nitelendirdiği Kadir Gecesi´nde inmeye başlamıştır. (97/Kadr: 1) Bu bakımdan Ramazan ayına Kur´an ayı dense yeridir.

 ?Kadir gecesi bin aydan daha hayırlıdır? (97/Kadr: 3). ?Kur´ân-ı Kerîm´i kalbinde taşıyan bir değerlendiriş gecesi, bir karar gecesi ve bir hüküm gecesidir.? Kur´an´da açıkça ifade edilen bu hususlar elbette doğrudur. Fakat Kadir gecesi bizatihi mi bin aydan daha hayırlıdır/değerlidir; yoksa Kur´an´ın o gece indirilmeye başlamasından dolayı mı değerlidir? Doğru ifade ile şerefli ve değerli olan Kur´an Kadir gecesinde indiği için, gece şereflidir/mübarektir. Gecenin bin aydan hayırlı olması Kur´an´ı bize taşıyan gece olmasından dolayıdır. Yani geceden değil, vahyin o gecede indirilmesinden söz edilmektedir. Buradaki değer vahyin bu gecede indirilmeye başlamasıyla alakalıdır.

 Ramazan ayına ve Kadir gecesine değer katan ve bu zaman dilimlerini diğer ay ve gecelerden anlamlı kılan şey, Kur´an´ın indirilmeye bu ayda ve bu gecede başlamış olmasıdır. Burada vurgu Kur´an´a yapılmalıdır. Aksi takdirde Kadir gecesi de gecelerden bir gecedir.

 Hz. Aişe Annemiz Peygamberimize sorar: Ya Rasulallah bir gecenin Kadir Gecesi olduğunu bilsem ne yapmam gerekir? Peygamberimiz: ?Ya Rabbi sen affedicisin affetmeyi seversin beni de affet diye dua et? şeklinde cevap verir. Görüleceği gibi peygamberimizin cevabı her zaman ve her gece yapılabilecek türden bir duadır. Şu halde Kadir Gecesine özel bir durum ve ibadet şekli yoktur.

 Ramazan ayı içerisindeki Kadir Gecesine, ?Kader Gecesi? de diyebiliriz. Zira?kadr? veya?kader? kelimeleri, ?ölçü koyma? ve ?ölçü? anlamlarına gelir. "Biz, her şeyi bir kadere/ölçüye göre yaratmışızdır" ayeti bu anlamı destekler (54/Kamer:  49). Kadir gecesi bir değerlendiriş gecesi, bir karar gecesi ve bir hüküm gecesidir. Kadir gecesi, bir yıllık ölçülerin belirlendiği ve görevli meleklere emir halinde verildiği bir gecedir. Yaratılacak her şeyin ölçüsü bu gecede kararlaştırılır (44/Duhân: 4-6). Kadir gecesinde melekler yeryüzüne iner ve önümüzdeki bir yıllık işlerin planlamasını yapıp onu bir kanuna bağlarlar.

 Hayatımızın her alanında/safhasında kendimize rehber edinmemiz gereken Kur´an´ın Ramazanda indirilmeye başlamasından ve bu ayda oruç tutulmasından dolayı Ramazan ayı önemlidir. Nitekim Kur´an bize bunu şöyle anlatmaktadır: ?Kur´ân, insanlara bir rehber, bu rehberliğin apaçık delili ve doğruyu yanlıştan ayırt edici bir ölçü olarak Ramazan ayında indirilmiştir. Bundan dolayı, sizden kim bu aya ulaşırsa, bu ayda oruç tutsun. Ancak hasta veya seyahatte olan, başka günlerde aynı günler miktarınca oruç tutsun. Allah sizin için kolaylık diler, zorluk istemez. Bütün bunlar, sayıyı tamamlamanız ve size doğru yolu göstermesine karşılık, Allah´ı tazim etmeniz ve O´na şükretmeniz içindir? (2/Bakara: 185).

 Sonuç olarak; ?İslam öğretisinde tüm günler, geceler, dakikalar Allah´ın zamana tanıklık ettiği anlardır. Bu açıdan Allah´ın/İslam´ın gecelere, merasimlere, belirli günlere hapsedilmesi ticaret dindarlığının bir ürünüdür. Lat ve Menat´ı haz ve hız olan sekülerleşmiş tüketim toplumları için kandil geceleri televizyonlarda izlenilen şölenlerin, camilerde icra edilen sıkıştırılmış ayinlerin ve GSM şirketlerinden yollanılan mesajların toplamıdır. Oysaki İslam gece gündüz durmaksızın düşünce ve eylem (ictihad/cihad) üretmenin ve yeryüzünde bir özne olmanın adıdır. Kapitalist dinin kandil gecelerinde ise simit, mevlit şekeri ve gül suyu aracılığıyla İslam tüketiciye sunulan bir nesne/maldır. Kandil geceleri muhafazakâr, içeriği boşaltılmış bir dindarlık anlayışının milli piyangosu olma işlevini görür. İslam´ı gerçekten yeryüzünde gündem yapmak istiyorsak onu sırlı dualar ve simitlerle ifade etmekten vazgeçmeli ve insanlığı sömüren, tabiatı tahrip eden zorbalara karşı onu doğasında var olan düşünen insanı rahatsız edici işlevine yeniden döndürmeli ve onu emek, adalet, ahlâk savunusu haline getirmeliyiz.?

 Allah´ın affını, bağışlamasını ve rızasını istemek için Ramazan´ın 27. gecesini beklememek gerekir. Ramazan´ın hatta bütün zamanların herhangi bir gecesi Kadir gecesi olabilir diyerek, aramaktan ve onun bilincini kuşanmaktan geri durmamak lazım.

 Selam ile.

 



Anahtar Kelimeler: KADİR GECESİ