Tarih: 08.07.2021 08:55

KEDİNİN BOYNUNA CİĞER ASILMAZ!

Facebook Twitter Linked-in

İnsanoğlu, kendi hal ve gidişini kendilerince anlatmak yürekliliği göstermezler de kedilerin sırtına yüklerler. Oysa kedinin eti ne, budu nedir? Kedinin uysal sokulgan olduğunu söylemez de, en zor durumdan zarar görmeden kurtulana, kedi gibi dört ayak üzerine düştü, derler. Büyük bir arzu ve hayranlıkla bakanları kedinin ciğere bakışına benzetirler. Hırsızlık yapmanın iyi bir şey olmadığını anlatmak için bile kedileri kullanmışlar: “Caminin (mescidin) mumunu yiyen kedinin gözü kör olur.” Derdi sıkıntısı olmayanlar, kimse, en olmayacak şeyleri kendisine dert ederse onlara Kedi arkasını görmüş "ne büyük yaram var" demiş, sözünü hatırlatırlar. Elde edemeyecekleri şeyi hor göstermeye kalkışanlar için de “kedi uzanamadığı ciğere pis (murdar) dermiş” derler. Bir kimseye, en çok sevdiği şey emanet edilemez diyecekleri yerde, “Kedinin boynuna ciğer asılmaz” deyivermişler. Güvenilmeyecek birine saklaması için bir şey bırakanlara, kediye peynir veya ciğer ısmarladı, derler. Kendisine zarar verenlerden korunmak için en küçük bir tepkide bulunmayanları” köpeğe hoşt, kediye pişt demez” diye eşleştirirler.

Çapkın ve azgınların adı, “mart kedisi”dir. Birçok eve gidip çıkanın lakabı, “kırk evin kedisi”dir. Parasını yiyip bitirenlerin halini de “sermayeyi kediye yükledi” diye anlatırlar. Uslu gibi duranlar, kendilerini tahrik eden durumlarda gerçek yüzlerini ortaya koyarlar. Bu durumu kedi ile anlatırlar: “Kediyi sıkıştırırsan üstüne atılır,” Ürkekler, çok sıkıştırılırsa saldırgan olurlar anlamındadır. İki dostun birbirine gücenmesini ya da aralarına soğukluk girmesini “aralarına kara kedi girdi,” diye anlatırlar. Suçunu bilen bundan utananlar tutuklaşır, süt dökmüş kediye dönerler. Hele tok evin aç kedisi vardır ki, gereksinimi olmadığı hâlde açgözlülük eder. Geçimsiz biri ile iş birliği yapanları, kedi ile harara (çuvala) girenlere benzetirler. Birbiri ile geçinemeyenler kedi ile köpek gibidir. Bir çok atasözü ve deyimde kedi ile köpek birlikte anılır. İki örnek vereyim: “ Bakmakla usta olunsa, köpekler, kediler kasaplığı öğrenirdi.”, “Davetsiz yere kedilerle köpekler gider…” Daha neleri kediler üzerinden söylemişler saymakla tükenmez: “Kedinin gideceği samanlığa kadar”, “Kedinin kabahatini önüne koyar öyle döverler.”, “Kedinin kanadı olsaydı serçenin adı kalmazdı.” İnanç dünyasında kedi özel bir hayvan. İslamiyet`te "temizlik" ile simgesi olarak kabul görüyor.

Hz. Muhammed`in bir kedi dostu olması Müslümanlar için bir övünç kaynağı. Kedi besleme sünnet olarak bilinmiş. Hz. Muhammed, Uhud seferinde, ordunun önüne yavrularını emziren bir kedi çıkınca, kedinin başına ezilmemesi için bir nöbetçi dikip koca bir orduyu o kedinin etrafından dolaştırmış. Seferden döndüğünde nöbetçiden kediyi istemiş ve sahiplenerek adını Müezza koymuş. Siyah beyaz bir Habeş kedisiymiş Müezza. Birçok fıkralara da kediler uyarlanmış. Çoğunuz bilirsiniz: Bir gün adam kediyi almış, ormanlık bir yere götürüp bırakmış. Sonra eve gelmiş. Biraz sonra kedi çıka gelmiş. Adam tekrar denemiş. Fakat sonuç aynı. En son kediyi çok uzak ve yolları karışık bir yere bırakmış. Eve dönerken yolu karıştırmış. Aramış aramış yolu bulamamış. Evi telefonla aramış: “Hanım, kedi geldi mi?” “Geldi.” “O şerefsiz kediye söyle; gelsin beni alsın.” Kediler çok nadir hata yapar aynı hatayı ise iki kez yapmazlar.

Bir kedinin öfkesinden korkulur. Tüyleri dimdik olur ve her biri cızırdayan mavi kıvılcımlar saçar. Gözleri ise içinin aleviyle ışıl ışıldır. Bir de Temel fıkrası eklemeden geçmeyeyim: Temel kediyi yıkıyormuş. Komşu Temel’i görünce sormuş: “Temel ne yapıyorsun?” “Kediyi yıkıyom daaa!” “Hiç kedi yıkanır mı? Kediyi öldüreceksin.” Bir süre sonra kedinin öldüğünü duyan komşusu Temel’e seslenmiş: “Ben sana söylemedim mi kedi ölür diye?” Temel: “Yıkarken ölmedi, sıkarken öldi daa..” demiş. Kimine göre, iç sıkıntısından üç şeyle uzaklaşabilirsiniz: Müzik, kitap ve kediler. Stuart McMiIIan: “Her miyav kalpten gelen bir mesajdır,” diye yazıyor. II. Beyazıt dönemi alim, kadı ve şairlerinden olan Mealî’nin kedi mersiyesinden bir kıta vereyim: “Her seher kalkar elini yüzini yur idi ol Katı pâk idi vü her vech ile maúmûr idi ol Kimse bilmezdi anun kadrini bir nûr idi ol N‟idelüm âh pisi n'eyleyelüm vâh pisi” Günümüz Türkçesi’ne şöyle çevirebilirim: “ Her sabah elini yüzünü yıkardı/ Çok temiz ve her yönüyle mükemmeldi/ Onun kadrini kimse bilmezdi - o bir nurdu/ N‟edelim ah kedi neyleyelim vah kedi…” Namık Kemal ‘Diyojen’ diye haftalık bir mizah dergisi çıkartmıştı. Nedim Paşa azledilince ‘Hırrenâme’ yani ‘Dişi Kedi Destânı’ şiirini yazıp yayınladı. Şiirde görüleceği gibi Nedim Paşa doymak bilmez, açgözlü, saldırgan ve yüzsüz bir kediye benzetilmişti. Son iki kıtasını almakla yetineyim: “Sokulunca yataga kogmak ile gitmez idi.

Okşamakla tokadı tekmeyi farketmez idi Yiyecek görse gözü mırlaması bitmez idi Neylemezdi daha kalsaydı eger nitmez idi Kedimi gaflet ile fâre-yi idbâr yedi Buna yandı yüreğim âh kedi vâh kedi Etmedik yer mi kodu savleti dünyâda harâb Ne imâret ne kebâbcu ne salâşu ne kasâb Hep şaşup kalmış iken bahtına akrân etrâb Akıbet eyledi devrân anı da mâh u türâb Kedimi gaflet ile fâre-yi idbâr yedi Buna yandı yüreğim âh kedi vâh kedi. Haydar Ergülen’in Üzgün Kediler Gazeli Kitabından bir bölümle yazımı sonlandırayım mı? “Hayallerimin toprağını eşele, Ahşap kalbimi tırmala, kımıldasın her şey Çünkü bir kedi kadar gövdesi var kırılmış ve yorgun heveslerin… Evler kedisiz yetim, Sokaklar kedisiz üvey sayılır, Ben budalasıyım aşkın Beni de boynu ıssız kedilerden sayın, Nasılsa ağzım var dilim yok… Kedilerimin kardeşiyim, İnceliği ve mahcubiyeti onlardan öğrendim Beni turnasız türkülerin Beni solgun bir kedinin kalbinde unuttular.

Kaynak: Sabri Koz Kedi konulu kitabı Erhan Çapraz : Folklorumuzda Kedi Ahmet Özdemir: Folklor Penceresi




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —