KENAN EVREN’İN “YÖK”Ü -1 (Yüksek Öğretim Kurulu)
Karacalar Köyü anılarıma bir süre ara verip bundan sonraki üniversite yıllarıma ilişkin (1981-2005) bâzı anılarımı anlatacağım. Bunların bâzıları komik, bâzıları trajikomik, bâzıları hüzünlüdür.
Özellikle günümüzde üniversiter sistemimiz içinde yer alan profesörlerin, doçentlerin, araştırma görevlilerinin ve hattâ lisans, yüksek lisans öğrencilerinin bu minik yazı dizimi dikkatle okumalarını öneririm. Çünkü yazdığım bu bilgileri başka hiçbir kaynakta, hiçbir kitapta, hiçbir ansiklopedide göremeyecekler. Çünkü bu anlatacaklarım hiç kimsenin işine gelmez. Ama bire bir yaşanmıştır.
***
Şöyle bir giriş yapayım:
Yüksek Öğretim Kurumları (YÖK) Teşkilatı Kanunu
Kanun Numarası: 2809, Kabul Tarihi: 28.03.1983, yayınlandığı Resmî Gazete tarih ve sayısı: 30.03.1983 / 18003
GEÇİCİ MADDE 10: Bu kanun kapsamına giren yüksek öğretim kurumlarında görevli 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa tabi öğretmenler ile Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsünde çalışan lisansüstü öğrenim yapmış görevlilerden ve Devlet Güzel Sanatlar Akademileri ve bunlara bağlı Sinema TV Enstitüsü ve diğer bağlı yüksekokullarda çalışan öğretim görevlilerinden, 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun öğretim üyeliği için belirlediği bekleme süresi dışında kalan şartları 1987 yılı sonuna kadar yerine getirenler öğretim üyeliğine yükseltilip atanabilirler. Ancak bu gibilerin yardımcı doçentliğe atanmaları için en az 4, doçentliğe atanmaları için en az 8 profesörlüğe atanmaları için en az 15 yıl, resmi eğitim - öğretim kurumlarında öğretim görevi yapmış veya Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsünde çalışmış olmaları gerekir. Bu öğretmenlerden ve öğretim görevlilerinden sanat dallarının birinde görev yapan ve durumları Yükseköğretim Kurulunca çıkarılacak yönetmelikteki esasları uygun olanlar 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun hükümlerine tabi olmaksızın ve bu maddedeki süreleri kendi alanlarında tamamlamış olmak şartıyla, 1983 yılı sonuna kadar müracaat etmiş olmaları halinde, Üniversitelerarası Kurulun önerisi ve Yükseköğretim Kurulu kararı ile öğretim üyeliklerinden birine yükseltilip atanabilirler.
***
Sizce de komik ve trajikomik bir kânun değil mi?
Eğer öyle bulmadıysanız tekrar dikkatle okuyun bu kânun maddesini. Ben de vaktiyle bu madde gereğince yardımcı doçent yapılmıştım.
Buna ilişkin bilgileri birinci kalemden okuyacaksınız ve çok şaşıracaksınız.
***
(***)
Sıra öğrenci affı konusundaki habere geliyor. Hepsi konunun benim için çok önemli olduğunu bildiğinden ilgiyle dinliyorlar. Haberden açıkça anlaşılıyor ki “Yâgup ortmen Angara yolcusu.”
İçim sevinçle doluyor ama lojman odasına da bir hüzün çöküyor bir anda, çok alışmıştık birbirimize.
“La niidecan Angara’ya anarşitlerin, gominislerin içine gidip? Otur oturduğun yerde. Baarözü’nün ooretmeniynen de everek seni, çıft maaş, gözel gözel otur,” diyor Seferaa.
Garpız Memed dalga geçiyor.
“Hoca okuyup böyüğ adam olacak heralım. Böyüğ adam olur bizleri unudursun deel mi?”
Eee Garpız Memed, böyüğ adam olamadık emme sizleri de unutmamışık, gördüğün gibi kırk elli sene sonra anlatıyoruz ballandıra ballandıra. (***)
Su Yangını “Vedâ” hikâyesi, sayfa 132
***
Şimdilik bu kadar. Kısmet olursa bu konuya ilişkin yaşadıklarımı önümüzdeki haftalarda sizlerle paylaşacağım. Aslında bunları SU YANGINI hikâye kitabımda ayrıntılı olarak anlattım.
Not: Gerçekten bu YÖK kânununun bu geçici onuncu maddesi hem komik, hem trajikomiktir ve faşist diktatör Kenan Evren’in ilk icraatlarından biridir. Tekrar dikkatle okuyun lütfen ey üniversite câmiamız. Bu konuda bundan sonraki yazılarımı da dikkatle okuyunuz. Bu konuda bana sorusu olanlar olursa Osman Çelik aracılığıyla bana aktarabilirler, cevaplarım.
Not: Kenan Evren ve âilesiyle de bir şekilde yolum kesişmişti o yıllarda, anlatırım.
Selam ve sevgilerimle.