KENDİNE YÜRÜMEK

KENDİNE YÜRÜMEK

KENDİNE YÜRÜMEK

?Nice âşıklar düştü derdine

Nice yürek yandı, kül oldu gitti

 

Bu tutkuyla toprak bile kavruldu

Terk etti yeşili, çöl oldu gitti

 

Nedir bu caziben ey siyah güzel

Her örtünü kaldıran lâl oldu gitti

 

Göz yaşıyla yıkandın asırlar boyu

Eteğinden rahmet sel oldu gitti?

Sürünür emekler ve yürür insan. Durmaksızın yürür sonra. Nereye yürüdüğünü bilmez çoğu, niçin yürüdüğünü de. Evren yürür aslında, evren yürür aslına. Gözeler yürür deryaya, bulutlar toprağa, tohumlar meyveye.

**

Ve insan yürür adım adım. Gözünün gördüğüne, elinin erdiğine, dilinin döndüğüne yürür. Seraba yürür çölde. Pişmanlığa yürür ve hasrete.

Kendine yürümez nedense. Yetinmez kendisiyle. Aç gözlüdür, açıkgözlüdür. Dünyalar doldurmaz ambarını, deryalar söndürmez ateşini. Her bir şeye yürür, kendinin olsun diye. Bir tutam ota gider yardan aşağı, bir sahte gülüşün olur aşığı. Akıl etmez bastığı yere yürüdüğünü;  yılanlara, çıyanlara, solucanlara...

**

Sararmış bir yaprak olmağa yürüdüğünü ve zerre zerre  toprak olmaya... Altınlara yürür, gümüşlere, mücevherlere. Şan ve şöhrete yürür, desinlere, demesinlere... Uçarcasına yürür, kaçarcasına kendinden. Yalım yalım ateşe yürür, öbek öbek günaha, köşe bucak utanca. Hep elinde olmayanı ister, hep olmayanda arar doygunluğu.

Zor gelir içine yürümek; çetin ve çetrefilli gelir. Küçülmesi gerektir içine yolculukta, oysa bedeni hep büyümekte, semirmektedir.

**

Büyüklenir büyüdükçe. Heveslenir, hırslanır. Gözü yukarılara kayar git gide, ayağı çukurlara. Dikildikçe başı göğe, kesildikçe gözü yerden, uzaklaşır kendinden, uzaklaşır kendiliğinden.

Bilmez ki küçüldükçe düşer prangalar ayağından, küçüldükçe geçilir iğne deliğinden, sırlardan, sevdalardan. Küçüldükçe sığınılır, saman çöplerine sellerden. Küçüldükçe, zirvelere yol bulunur, yellerden..Küçüldükçe konulur gönül tellerine, küçüldükçe anlamlanır zerreler. Bir  olur atomlarla gezegenler. Küçüldükçe yürünür kendi içine.

**

Bilinmez nice sırlar bekler seyyahı, nice defineler. Nice işaretler dizilidir yollara, belki  nice tuzaklar... Sevdalar, sevinçler ve hüzünler.

Kolay mı sonsuza yürümek bir ölümlüye. Islak toprak kokusu gelirken burnuna, çağlayanın çağıltısı tırmalarken kulak zarını.Toprağa düşmeden düşüne ermek, uçmadan yardan yari bulmak kolay mı ? İçinin dehlizlerinde kaybolmadan, boğulmadan dışının azgın sularında menzile varmak ...

**

Bir acayip bilmecedir, bir sualsiz imtihan. Söyleyen bilmez , bilen söylemez. Durmaksızın yürür insan. Pazara yürür ana rahminden. Nice iksirler doldurur delik filesine, nice sevdalar. Nice ışıltılı hülyalar yığar eteklerine ve nice dünyalar düşürür gönlüne.

Bir kefene değişeceği nice destanlar.  Bir yol bulur da kendine yürürse eğer  ve erişileceğe ermiş  bir rehber...

**

İnsan olmanın vakti gelmiştir. Mezara yürüdüğünü bilmenin, incik boncuğu bırakıp götürü pazar etmenin vakti...

Dalgalar boğmaz onu, boranlar devirmez. Solanlar soldurmaz yüzünü, köpükler doldurmaz gönlünü. Kaybettiğine üzülmez bırakıp gidilecekleri ve bulduğuna sevinmez...

Ne bulursa içinde bulur, ne bilirse kendinden bilmez. Kefene sığmayacaklara, mezara girmeyeceklere seğirtmez. Gönül dehlizlerine yığar sonsuzlukları.

Elle tutulmayana sevdalanır, gözle görülmeyene... Bir kendine yürümeye görsün insan;  gerçeği kuşanmanın vakti gelmiş, her bir şey muradına ermiştir.



Anahtar Kelimeler: 0