Bu günlerde başımıza sık sık gelen depremler ve diğer afetlerdaha büyüklerinin habercisi olabilir mi? Felaket tellallığı yapmak istemiyorum ama yaklaşan İstanbul depremi için gerekenler yapılmaz ise korkarım bu sadece bir afet değil büyük bir felaket olabilir.
Olası İstanbul depreminde yıkılması beklenen 48.000 adet bina (tahminen 350 bin konut) tespit edilmiş. Öyleyse bunlara neden acilen müdahale edilmiyor ve yıkılmıyor. Devlet re´sen bu binaları yıkabilir, yıkılanın yerine çok hızlı bir şekilde aynı yere sağlam binalar yaptırabilir. Bu tür yerlerde arsa bedeli söz konusu olmadığıiçin sadece bina yapım maliyeti ortaya çıkar. Bu maliyetin toplamı 10-12 milyar dolar civarında olabilir diye tahminde bulunabilirim.Yapılması gündemde olan Kanal İstanbul´un maliyeti kadar bir bedelden bahsediyorum?
Aslında devlet bir şeyler yapmadı değil, 2012 yılında çıkarılan 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkındaki Kanun ile bir şeyler yapılmaya çalışıldı.Ancak söz konusu kanun,bu güne kadar afet riskini bertaraf edecek yaptırımlardan ziyade belediyeler tarafından adeta yeni rant alanları oluşturmak için kullanıldı.
Örnek mi? Sivas´tan bir iki örnek verirsem konu daha iyi anlaşılabilir.2015 yılında SivasEsentepe ve Yunus Emre mahallelerini içine alan 975 dönümlük bir alan, 6306 sayılı kanuna dayanılarak bakanlar kurulu kararı ile riskli bölge ilan edildi. 2015 yılı Mart ayında ilgili bakan İdris Güllüce ile Sivas Belediyesi arasında kentsel dönüşüm protokolü imzalandı ve hatta Bakan Güllüce´ye belediye meclisi tarafından fahri hemşerilik beratı bile verildi.
Aslına bakarsanız bu bölgenin depremsellik anlamında bir riski olmadığı halde, asıl amacı bölgenin sorunlu olan mülkiyet dokusunu çözmek, bölgenin kısmen niteliksiz yapılarını dönüştürmek ve yeniden düzenlemekti.
Mülkiyet dokusunda ki sorunların çözülmesi, yeni imar planı ve parselasyonlar pek ala belediye imkânları ile bir- iki yılda yapılabilecek bir iş iken, yapılmadı ve bildiğim kadarı ile birilerine epeycede para da kaptırıldı.
Fakat siyasilerin oy kaygısıyla, bu bölgeyi kanun kapsamına aldırmaları,sonuçları itibariyle verilen umutları her defasında bir sonraki bahara bıraktı.Bakanlar kurulu kararı çıkalı 5 yıl bitti. En son 2019 yerel seçimleri öncesinde Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum Sivas´a gelmişti. Yine Esentepe kentsel dönüşüm projesinden bahsetti. Yapacağız, edeceğiz dedi. Bunun üzerinden de, bir yıl geçti.Yine ses, soluk yok?
Aynı akıbet eski sanayi sitesinde de yaşanmakta.Eski belediye başkanları kentsel dönüşüm yapacağım derken şehrin göbeğini adeta viraneye çevirdiler. Sırf bu bölgeyi ranta açabilmek için bakanlar kurulu kararı ile 6306 sayılı kanun kapsamına aldırdılar.İşin trajikomik tarafıise Eski sanayi sitesini afette riskli alan ilan ettirip sonra da yirmi-otuz katlı binalardan oluşan projeler yaptırmalarıdır. Hatta ?muazzam? bir başkan yardımcısını da daimi olarak işin başına koydular.Hava atan o belediye başkanlarımızın şimdi kulakları çınlıyor mudur, acaba?
Hani bu kanun deprem ve benzer afetler için önlem maksadıyla çıkarılmıştı?
Sivas özelindedepremin zemine bağlı olarak ortaya çıkarabileceği, yıkıcı ve/veya kalıcı hasar oluşturabileceği bölgeler aslında bellidir. Bu bölgeler, Kızılırmak havzasında ve Aksu (Mısmılırmak) hattında bulunan suya doygun milli-killi gevşekzeminlerdir. Gerçekten bir önlem alınacaksa bu bölgelerde ki zeminler ve özellikle 2000 yılından önce yapılmış binalarincelenmelidir ve olası bir deprem etkisiiçin alınacaksa buralarda bir önlem alınmalıdır.
Biz, Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi kanunun bile arkasından dolanıp kentsel dönüşümü ?kentsel bölüşüme? çevirmiş bir milletiz. Bu depremler, bu afetler,ülkeyi, şehirleri yönetenler ve milletimiz için varış noktasından önce ki son çıkış olabilir?
Her şeye rağmen yine de elimi yüzüme dolayıp dua ediyorum ki, Allahyine de milletimize, devletimize zeval vermesin?
Tacettin KEPENEK