KIVRIL, ADIYAMAN, BAĞLARARASI KÖYÜNE DAİR
Bu çalışmada geçmişte Emlak nahiyesine bağlı Kıvrıl Köyü’ne, günümüzdeyse Şarkışla’ya bağlı Adıyaman (Bağlararası) Köyü’ne değinilmeye çalışılacaktır.
Günümüzde Şarkışla’ya bağlı olan Adıyaman (Bağlararası) Köyü, 1560 yılında Anka ra vilayeti, Bozok sancağı Emlak nahiyesine bağlı Kıvrıl Köyü olarak geçer.
Eski adı Kıvrıl Köyü olan, ondan sonra adı Adıyaman olan ve günümüzdeki adı da Bağlararası Köyü olan bu Köy, yerleşim yerlerinin ve Köylerin adlarının değiştirilme sinin tipik bir örneğidir.
Gerek Osmanlı döneminde ve gerekse Cumhuriyet döneminde yerleşim yerlerinin ve Köylerin adlarının değiştirilmesi başlıbaşına bir araştırma konusu olduğu için burada bu konuya değinilmeyecektir.
Kıvrıl Köyüyle ilgili olarak Emlak nahiyesinin 1560 yılına ait Mufassal Tahrir Defterine değinmekte yarar var.
Çünkü bu Emlak nahiyesinin 1560 yılına ait Mufassal Tahrir Defterinde Kıvrıl Köyü’de yer almaktadır.
Emlak nahiyesinin 1560 yılına ait Mufassal Tahrir Defteri’nin tamamı Nihat Aydoğan tarafından çevrilmiştir.
Bu Defterin çevirisinde yer alan Kıvrıl Köyü’nün Mufassal Tahrir Defteri’ne değinme den önce kısaca Mufassal Tahrir Defterleri’ne değinmekte yarar var.
M. Mehdi İlhan’ın, “Mufassal Tahrir Defterlerindeki Adların Önemine Dair Bazı Örnek ler” adlı makalesi hem Mufassal Tahrir Defterleri’nin içeriğine ve hem de Mufassal Tahrir Defterleri’ndeki adların önemine değinen önemli bir makaledir.
M. Mehdi İlhan, makalesinde Mufassal Tahrir Defterleri’ne ilişkin olarak şöyle yazar:
“… Osmanlı İmparatorluğu 'nda tapu tahrir defterlerinin, her ne kadar, vergileri topla mak için yapıldıkları ileri sürülmekte ise de tahrirler gözden geçirildiklerinde işin bu ka dar basit olmadığı hemen kendiliğinden anlaşılır. Tahrirler yapılmadan vergilerin top lanması şüphesiz büyük sorunlara yol açabilirdi. Ancak Osmanlılar bu tahrirleri yapar ken son derece sistematik bir yol takip etmişler ve bu tahrirlerden başka alanlarda da yararlanılması için vergilerin ve vergi mükelleflerinin yanında bir çok diğer bilgilere de yer vermişlerdir.... Dolayısıyla tapu tahrir defterlerini iyice incelediğimizde büyük bir ih timalle bu defterlerin diğer defterlerin (örneğin ruznamçe, kale defterleri) yanında bir çok diğer alanlarda da kullanıldıkları anlaşılır. İmparatorluk şüphesiz bu defterleri as keri gücünü, ticaret kapasitesini ve sosyo - ekonomik yapısını tespit etmede kullanı yordu. Büyük bir ihtimalle bunu bilinçli olarak yapıyordu. İmparatorluğun toprakların daki insan gücünü ve nüfusunu bilmesi daha kararlı adımların atılmasında şüphesiz yardımcı oluyordu. İmparatorluk içinde nüfus dağılımının bilinmesi her ne kadar vergi lerin toplanması açısından gerekli idiyse de nüfus dağılımı, toprakların ekilmesi ve do
layısıyla vergi gelirlerinin arttırılması açısından da gerekli idi. Osmanlının sistematik bir iskan politikası izlediği şüphesizdir. Ancak bu politikanın ne derecede bir asimilas yon amacını taşıdığı sorgulanabilir ve böyle bir sorgulamanın cevabı uzun ve yorucu bir çalışmayı gerektirdiği gibi bizi bir neticeye de ulaştırmayabilir. Zira Osmanlı için ön planda gelir kaynakları yer almakta idi. Ancak gelir kaynaklarından bahsettiğimizde aklımıza sadece doğal zenginlikler değil bu gelir kaynaklarının işlenmelerini mümkün kılacak insan gücü gelmelidir. İşte tapu tahrir defterlerinde Osmanlıların bu faktörü ön plana aldıkları ve dolayısıyla iş yapmaya muktedir her er kişinin tescil edildiklerini gö rüyoruz. Böylece Osmanlılar bize tarihin temel kaynağını teşkil eden insanın geride bı rakabileceği en temel öğeyi yani adlarını bu defterler ile miras bırakmış oluyorlar. Bu adlar hakkında araştırma yapmak ve sözlüklerde derlemek ilme yapılacak en büyük katkılardan biri olur kanısındayım…” (1)
Başkanlık Osmanlı Arşivi’nde yer alan Emlak nahiyesinin 1560 tarihli Mufassal Tahrir Defterinde yer alan Kıvrıl Köyü’nün Mufassal Tahrir Defteri bilgileri şöyledir:
“… Emlak nahiyesine bağlı, Onbeylü (veya Onbenlü) Cemaatinden Kıvrıl köyü ile be raber Yayla viranı, Kireç viranı ve Kuzu alanı mezrası. Tamamen yukarıda adı geçen Mehmet Bey zeameti.
İbrahim oğlu İsa Ekinlü
İsa’nın oğlu Süleyman Bennak
Ahmet oğlu Yusuf Ekinlü
Ahmet oğlu Karaca Ekinlü
Karaca’nın kardeşi Hüseyin Ekinlü
Nazar oğlu Demirci Ali Ekinlü
Ali’nin kardeşi Hamza Mücerred
Hamza’nın kardeşi Veli Mücerred
Karaca oğlu Mustafa Ekinlü
Mustafa’nın kardeşi Ahmet Ekinlü
Ahmet’in oğlu Yakup Mücerred
Allah Çalapverdi oğlu Kara Ahmet Ekinlü
Kara Ahmet oğlu Ramazan Mücerred
Ramazan’ın kardeşi Veled Mücerred
Çalapverdi oğlu Alikulu Ekinlü
Alikulu’nun oğlu Sinan Mücerred
Sinan’ın kardeşi Yusuf Mücerred
Veli Abdal oğlu Halil Abdal Ekinlü
Halil Abdal’ın kardeşi Hasan Ekinlü
Şahveli oğlu Hasan Ekinlü
Hasan’ın kardeşi Hamza Ekinlü
Hamza’nın kardeşi Süleyman Bennak
Üveys oğlu Deli Şahkulu Ekinlü
Deli Şahkulu oğlu Hızır Bennak
Hızır’ın kardeşi Üveys Mücerred
Üveys’in kardeşi İlyas Mücerred
Deli Mehmet oğlu Boz Ali Ekinlü
Boz Ali oğlu Ahmet Mücerred
Ahmet’in kardeşi Nebi Mücerred
Hamza oğlu Güvendik Ekinlü
Halil oğlu Ramazan Ekinlü
Ramazan’ın kardeşi Durak Mücerred
Durak’ın kardeşi Çırak Mücerred
Halil oğlu Tanrıverdi Ekinlü
Tanrıverdi oğlu Kara Ali Ekinlü
Kara Ali oğlu Şahkulu Ekinlü
Şahkulu kardeşi İbrahim Ekinlü
İbrahim oğlu Veli Bennak
Kara Yusuf oğlu Hacı Ekinlü
Hacı’nın oğlu Haydar Mücerred
Sevindik oğlu Kadirkulu Ekinlü
Kadirkulu kardeşi Aşur Mücerred
Aşur’un kardeşi Uğurlu Mücerred
Deli Mehmet oğlu Kılağuz Ekinlü
Kılağuz oğlu Mehmet Mücerred
Pir Veli oğlu Hasan Ekinlü
Hasan’ın kardeşi Hüseyin Bennak
Kara Yusuf oğlu Kara İbrahim Ekinlü
Kara İbrahim oğlu Halil Mücerred
Hacı Mehmet oğlu Satılmış Ekinlü
Satılmış’ın kardeşi İbrahim Mücerred
Kılağuzlu Cemaatinden Uluyörük topluluğu
Savcı oğlu Mehmet Ekinlü
İlyas oğlu Kulu Fakih Ekinlü
Mehmet oğlu İbrahim Ekinlü
İsa oğlu Halil Ekinlü
İlyas oğlu Abdi Ekinlü
Cafer oğlu Aykut Ekinlü
Musa oğlu Emir Ekinlü
Kişi sayısı
65
Hane Ekinlü Bennak Mücerred Uluyörük
36 38 5 22 7
Beşte birden elde edilen gelirler
4186
Hınta (buğday)
15 müd
1500
Şair (arpa)
10 müdd
800
Resm-i keten
(Keten vergisi)
100
Ekinlü vergisi
684
Bennak vergisi
60
Mücerred vergisi
132
Resmi ağnam
(Koyun - keçi vergisi)
410
Resm-i asiyab
(Değirmen vergisi)
1 bab Yarım hisse
60 30
Tapu vergisi
120
Bad-ı heva ile beraber resm-i arus
Ve Uluyörük vergileri
290
Adı geçen köyü Atayi Bey yazıp, tımara verdikten sonra, Hasan Bey tekrar yazıp, Mehmet isimli zaime verip, dört taraf sınırlarına dahil olan yerinden üç pare (parça) yeri de ayırıp tımara intikal ettirmiş. Şimdiki duruma bakıldığında adı geçen mezranın sınırları bulunmayıp, anılan köyün dört taraf sınırlarına dahil olduğu açıktır. Anılan Bo zok sancağına bağlı olmakla adı geçen köy de Bozok sancağına kayıt olunup nizaın bertaraf (çekişmenin ortadan kalkması) için mezralarıyla biriktirilip Mehmet’in zeameti ne kaydedildi. Doğrusu budur…” (2)
Görüldüğü gibi Kıvrıl köyü Onbeylü veya Onbenlü Cemaatindendir ve Kıvrıl köyü ile beraber Yayla viranı, Kireç viranı ve Kuzu alanı mezrasıdır. Bu mezralar günümüze ulaşmamıştır. Kıvrıl köyü de Mehmet Bey’in geliri yirmi bin akçadan yüz bin akçaya kadar olan tımarıdır.
Kıvrıl Köyünde Kılağuzlu Cemaatinden Uluyörük topluluğu da bulunmaktadır.
Esasen Kıvrıl Köyü’nün Mufassal Tahrir Defteri’nde yer alan bu bilgiler profesyonel ta rihçiler tarafından mercek altına alınması gereken çok önemli bilgilerdir.
Keza Kıvrıl Köyü’nün Mufassal Tahrir Defteri’nde yer alan “Allah Çalapverdi, Alikulu, Şahveli vb” kişi isimleri ve vergiye tabi olan kişilerden alınan vergiler de profesyonel tarihçiler tarafından mercek altına alınması gereken çok önemli bilgilerdir.
Murat Alandağlı’nın “Sivas Yıldız Yaylası’nın Güney Eteklerinde Nüfus ve Yerleşme“ adlı eserinde de Kıvrıl Köyü’yle ilgili veriler vardır.
Murat Alandağlı eserinde şu bilgileri aktarır:
“… Diğer taraftan Emlak Kazası’nın Yahyalı, Kümbet, Kıvrıl ve Otlun köyleri başta ol mak üzere, Kafirli, Hüseyinabad, Divriği, Gelmuğad, Hafik, Artukabad ve Gedikabad kazalarından bölgeye gelenlerin olduğu açıktır…”
Murat Alandağlı’nın eserinde yer alan bu bilgiye göre Emlak kazasının başka köyleri nin yanısıra Kıvrıl köyünden de çeşitli yerlere gidenler olmuştur.
Murat Alandağlı’nın eserinde yer alan aşağıdaki bilgiler bu anlamda önemli bilgilerdir.
“… NFS. d. 02287. 00048, Sayfa: 91
Karye-i Ak Pınar
Emlak Kazasından Kıvrıl Karyeli Kızıl Himmet Oğlu Cuma bin-i Murtaza, Sin: 30…
Kıvrıl Karyeli Kurullu Oğlu Koca Abdullahbin-i Hasan, Sin: 42…” (3)
Bu bilgilere göre Emlak kazasına bağlı diğer Köylerin yanısıra Kıvrıl Köyü’nden de Si vas’a gelenler olmuştur.
Emlak kazasından Kıvrıl Köylü Kızıl Himmet Oğlu Cuma bin-i Murtaza ve Kıvrıl Köylü Kurullu oğlu Koca Abdullahbin-i Hasan Kıvrıl Köyü’nden Akpınar Köyü’ne gelmişler dir.
Murat Alandağlı’nın eserinde yer alan bu bilgileri, Başkanlık Osmanlı Devlet Arşivi’n de bulunan Kıvrıl Köyü’nün Nüfus Defterlerindeki ve Temettuat Defterindeki bilgilerle bütünleştirmek elzemdir.
Başkanlık Cumhuriyet Arşivi’nde ise Bağlararası Köyü’yle ilgili erişilen 2 belge bulun maktadır.
İlk belge Sivas’ın Yıldızeli ilçesine bağlı Bağlararası Köyü’nü, Şarkışla ilçesine bağ lanmasıyla ilgilidir (4)
İkinci belge ise, Sivas’ın Bağlararası ve Akpınar Köyleri arasındaki sınırın tesbitiyle il gilidir (5)
Kıvrıl Köyüne dair bir bilgi, Ali Göktaş’ın “Bak Yine Aranızdayım” adlı eserinde de bu lunmaktadır.
Ali Göktaş, “Bak Yine Aranızdayım” adlı eserinde şöyle yazar:
“… GÖKTAŞ Ailesinin bilinen büyüklerinden Velidir. Velika olarak bilinen bu kişi, Kö ye geliş tarihi tam olarak bilinilmemekte olup Şarkışla ilçesinin önceki adı Kıvrıl sonra ki adının Adıyaman ve şimdiki adının ise Bağlararası olan köyden göç ederek kümbet köyüne yerleşmiştir. Bir hane olarak gelen bu aile günümüzde on üç haneye ulaşmış durumdadır. Soyadı kanunu çıktıktan sonra GÖKTAŞ soyadını almıştır. Kümbet kö yünde bu aileye Velikaal diye hitap edilmektedir. Ailenin çoğunun Ankara’da yaşamla rını sürdürdüğünü görmekteyiz...“
Ali Göktaş, bu eserinde Kümbet Köyü’nün arazi isimlerine de yer verir.
Ali Göktaş’ın eserinde yer alan “Kıvrıl Yolu” (6) adlı arazi ise günümüzde Kümbet Kö yü’nden Kıvrıl Köyü’ne giden yoldur.
Kıvrıl Köyü’nün Aleviliğine dair bilgiler ise, Ali Bektaş’ın, Ali Yaman’ın, Hamza Aksü t’ün ve Rıza Bektaş’ın eserlerinde bulunmaktadır.
Rıza Bektaş, “Gönüller Aynası” adlı eserinde şöyle yazar:
“… (Eserin orijinalinde de ilgili sayfanın baş tarafı eksiktir.) (Yazar Arzuman Ocağını kastetmektedir) bazı kısımlar ayrılarak şarkışlanın kocabey idecik - Görüldüğü gibi Rı za Bektaş eserinde Hocabey ve İğdecik Köy’lerinin adını yanlış yazmıştır. İğdecik Kö yü’nün Aleviliğine bu bölümde yer verildiği için aşağıda İğdecik Köyü’nün Aleviliğine değinilmeyecektir- ve kümbet köylerine yerleştikleri ve bir kısmı hala kıvrıl köyünde
oturmakta olduğu ve kıvrıl köyünde ayrılan bazı kısım yıldız elinde ağıl kaya köyüne yerleştikleri bilahare ağıl kayadan dağılarak hüyük köyüne karakaya ve sarıkaya köy lerine yerleştikleri ve ufak bir kısım Tokat’ın içine yerleştiği bilinmektedir…”
Ali Yaman ise, “Kızılbaş Alevi Ocakları” adlı eserinde şöyle yazar:
“… (Yazar Arzuman Ocağını kastetmektedir) Şarkışla Kocabey, İdecik ve Kümbet Köyleri, Kıvrıl, Ağılkaya ve Ağılkaya’dan da dağılarak, Hüyük, Karakaya ve Sarıkaya köylerine ve Tokat’ın içine yerleş mişlerdir. Sivas Şarkışla’nın Sultan, Aşağı Yüreğil, Yukarı Yüreğil köylerine yerleşmişlerdir. (Bektaş, 1991 23, 27)”
Hamza Aksüt’te, “Aleviler” adlı eserinde şöyle yazar:
“… -Ki, Hamza Aksüt, Arzuman Ocağının Mürşit Ocağının Dede Garkın Ocağı olduğu nu aktarır. Yani Arzuman Ocağı, Dede Garkın Ocağı’na bağlıdır- Ocağın kurucusu o lan Arzuman Yunus, Tar sus’un Bulgar dağındaki Bulgar Bozoğlan denen ziyarette yatmaktadır. Arzuman, Yunus’un obasıdır.
Ocak üyeleri Yozgat’ın Sarımbey, Hacıbektaş’ın Ayhan, Yıldızeli’nin Kıvşak köylerin de, Tarsus’un Bağlarbaşı mahallesinde ve Yüksek köyündedir… Ocağın talipleri A dana’nın Sarıçam mahallesin de, İzmir’in Narlıdere kasabasında, Yıldızeli’nin Kıvşak; Yozgat’ın Karatepe, Kababel, Kaşkışla ve Dölderesi; Hacıbektaş'ın Ünallı, Batlı, Ka nak, Ağac, Çivril ve Bağlarbaşı; Şarkışla’nın İğdecik, Kümbet, Kıvrıl ve Ağılkaya; Ço rum’un Alaca ilcesine bağlı Karatepe köylerindedir. Ağılkaya’dan dağılan Arzumanlar, Şarkışla’nın Hüyük, Karakaya, Sarıkaya, Sultan, Aşağı Yüreğil ve Yukarı Yüreğil köy lerine yerleşmiştir… Eskişehir’in merkez ilçesine bağlı Aşağı Çağlan köyünde de talip ler vardır… Ayrıca, Aksaray’ın Süleymanoyuk ve Niğde’nin Kömürcü köyleri Arzuman ocağının talibidir…”
Görüldüğü gibi Ali Yaman ve Hamza Aksüt, Rıza Bektaş’ın “Gönüller Aynası” adlı eserindeki bilgileri baz almışlar fakat Ali Yaman, Rıza Bektaş’ın “Gönüller Aynası” adlı eserindeki hatalı yazımı aynen aktararak köylerin adını “Kocabey” ve “İdecik” olarak yanlış aktarmış, Hamza Aksüt ise Rıza Bektaş’ın “Gönüller Aynası” adlı e serindeki köylerin adlarından Hocabey’i yazmamış fakat gerek Rıza Bektaş’ın “Gö nüller Aynası” adlı eserindeki ve gerekse de Ali Yaman’ın Köylerin isimlerinin yanlış yazılma hatalarını düzelterek Köyle rin isimlerini doğru olarak yazmıştır.
Burada konumuz açısından önemli bir ayrıntı bulunmaktadır.
Rıza Bektaş, Arzuman Ocağı taliplerinin Kıvrıl ve Ağılkaya’dan ayrılarak Hocabey, İğ decik ve Köyümüze yerleştiklerini ve bir kısmının hala Kıvrıl köyünde oturmakta ol duklarını ve Kıvrıl Köyünden ayrılan bazı kısımların Yıldızeli’nde Ağılkaya köyüne yer leştiklerini bilahare Ağılkaya’ dan dağılarak Hüyük , Karakaya ve Sarıkaya köylerine yerleştiklerini ve ufak bir kısmının da Tokat’ın içine yerleştiğinin bilinmekte olduğu nu aktarmaktadır.
Ali Yaman’da, Arzuman Ocağı taliplerinin Hocabey, İğdecik ve Köyümüzün, Kıvrıl, Ağılkaya ve Ağıl kaya’dan da dağılarak, Hüyük, Karakaya ve Sarıkaya köylerine ve Tokat’ın içine yerleştiklerini ve Sivas Şarkışla’nın Sultan, Aşağı Yüreğil ve Yukarı Yüreğil köylerine yerleşmiş olduğunu aktarmaktadır.
Hamza Aksüt ise, İğdecik’in, Köyümüzün, Kıvrıl’ın ve Ağılkaya’nın Arzuman Ocağı talipleri ol duklarını, Ağılkaya’dan dağılan Arzumanlar’ın da Şarkışla’nın Hüyük, Ka rakaya, Sarıkaya, Sultan, Aşağı Yüreğil ve Yukarı Yüreğil köylerine yerleşmiş olduğu nu aktarmaktadır.
Burada küçük bir parantez açarak Hamza Aksüt’ün Arzuman Ocağı’na dair görüşleri ne ve Ali Bek taş’ın Hamza Aksüt’ün Arzuman Ocağı’na dair görüşlerini eleştirmesine değinmekte yarar var.
Hamza Aksüt, “Arzuman Ocağı” adlı makalesinde de “Aleviler” adlı eserinde verdiği bilgileri aktarır.
Ali Bektaş ise “Her Yönüyle Alevilik” adlı eserinde Hamza Aksüt’ün “Arzuman Ocağı” adlı makalesin de yazdığı görüşlerini eleştirerek şunları yazar:
“…Sevgili okuyucularım. Buraya kadar belgeleriyle açıklamaya çalıştığım dede ocağı mızın Anadolu'daki en büyük kurucusu olan Karaman'ın Bolkar Dağlarının Medetsiz Tepesinde yatan dedemiz Arzuman Yunus hakkında tam bilgi sahibi olmadan bazı yazarların kulak tan dolma söylencelerle, belge ve doğru bilgilere ulaşmadan yazılar yazdığına üzülerek sahit oldum. Bunlardan birisi de Hamza Aksüt adında bir yazar ar kadaşımız. Ankara Gazi Üniversitesi'nin bir araştırma merkezi olarak kurulan Türk Kültürü ve Hacı Bektaş Veli Araş tırma Merkezi'nin yayınladığı 48. sayılı dergisinde Hamza Aksüt "Arzuman Ocağı başlığı a dı altında bir makale yayımlamış. Bu dergi nin 209’dan 214’e kadar olan sayfalarında yer alan bilgilerin maalesef Arzuman Dede Ocağı ile yakından uzaktan bir ilgisinin olmadığına üzülerek şahit oldum. Dala dede miz Arzuman Yunus'un adının bile nereden geldiğini bilmeden tahmin yürüterek kale me aldığı yazısının baştan aşağı eksik ve yanlış bilgilerle dolu olduğunu gördüm. Ya zar bu dergide Arzumanlı Dede Ocağı ile ona manevi olarak bağlı bulunan, Arzuman lı Talipler olarak bilinen topluluğu bile karıştırmış. Arzuman Yunus ve onun evlatları mevcut olan soy seceresinden de net bir şekilde anlaşıldığı gibi Hz. Zeynel Abidin'in Hüseyin adındaki oğlundan devam eden bir soydur. Bunların Hz. Muhammed'in soyu olduğu, Arzunun Yunus'un bizzat Erdebil Dergahı'ndan kendisinin aldığı soy secere sinde açıkça belirtilmiştir. Yazarın daha Arzuman Yunus'un adının bile nereden geldi ğini bilmediğini beyan ettiği yazısında "Yozgat’ın Sarımbey Köyündeki ocak üyelerin den aldığım bilgiye göre Arzumanlılar Şam Bayatı’ndandırlar. Ancak bir boya veya bir oymağa ait olmaları muhtemeldir" dive belirtmiş. Oysaki boylar veya oymaklar birçok sülalenin birleşmesinden oluşmaktadır. Arzuman Yunus'un sülalesi ise soy seceresin de de adları geçen Şam Bayatı, Kıvrıl. Çivril, Ağca Koyunlu, Ünallı, Ballı ve Kanak A ğaç Türkmen Alevi topluluklarının bağlı oldukları dede ocağıdır. Yani adı üstünde Ar zumanlı Dede Ocağı diye soy seceresinde açıkça yazılı olan ve Erdebil Dergahı’na Mürşit dergah olarak da manen bağlı, ama Anadolu’da kendi başına müstakil bir ocak konumunda bağlı topluluklara dedelik gö revinde bulunmuş bir ocak iken, yazar kalk mış, “Arzumanlı Dede Ocağı Mürşit Ocağı de ğildir. Pir Ocağıdır. Dede Garkın Ocağı na bağlıdır" gibi bir tahmin yürütmüş. Garkın 24 Oğuz Boyundan biri olan bir Türk bo yudur. Dede Garkın adıyla anılan ve asıl adı Şeyh Numan el Gargın-i olan Garkın bo yunun manevi ve siyasi liderliğini yapmış, 1200 yılların başlarında Moğol baskısının sonucunda Anadolu'ya gelmiş bir kişidir.
Araştırmacı Yazar Prof. Yaşar Ocak'ın Dede Garkın ve Emir Sultan adlı eserinde bel geleriyle ortaya koyduğu gibi Dede Garkın sülalesi klasik bir dede ocağı iken 16. Yüz yılda Şah İsmail tarafından resmen Mürşit Ocağı olarak tanınıp görevlendirildiğini yaz maktadır. Oysa ki, Arzuman Dede Ocağının kurucusu ve manevi lideri Arzuman Yu nus'un soyu ile ilgili belgesini 1300 yılların başında Erdebil Dergahı'ndan aldığını De dem Rıza Bektaş, İzmir 4. Noterinden tasdik ettirmiştir. Yani Oğuz Boyu içinde Garkın Boyunun dışında başka bir boy o lan Bayatların manevi mürşitliğini yapmış Dede Gar kın'dan çok daha sonra Anadolu'ya gelmiş. Hz. Hüseyin'in torunu Şah Arzuman Yu nus'u Dede Garkın'a bağlamak, Dede Garkın'ı Mürşit Ocağı gibi göstermek son dere ce talihsiz bir tespittir. Prof. Yaşar Ocak'ın belirttiği gibi, "16. yüzyılda Şah İsmail tara fından Mürşit Ocağı kabul edilen Dede Garkın Ocağından yaklaşık üçyüz sene önce Erdebil Dergahı tarafından Mürşit Ocağıdır" diye belirtilen Arzuman Dede Ocağını hiç tanımıyor demektir. Kaldı ki, daha Şah İsmail Safevi Devleti'nin kuruluş çalışmalarını Anadolu da başlatırken Arzuman Yunus'un torunlarından Halife Yunus'un ona Bozok-Sivas bölgesinde destek verdiğini Prof. Yazar Saim Savaş, 16. Asırda Anadolu da A levilik adlı eserinde belgeleriyle yazmıştır. Şu bir gerçektir ki, her Alevi Talip topluluğu manevi olarak bir dede ocağına kendisini bağlamıştır. Elbetteki Dede Garkın Ocağı da bir Mürşit Ocağıdır. Ama adı üzerinde Garkın boyunun bir mürşit Ocağıdır. Bayat boyu ile ya da Şam Bayatı oymaklarıyla yakından uzaktan bir ilişkisi olmamıştır. A nadolu’da halen yaşamlarını ve Alevi inançlarını sürdüren Bayatlara veya Şam Bayat Alevilerine bir sorun bakalım. Dede Garkın dedelerinin hangisine tabi olmuşlardır? Mümkün değil, bir örneğini bile gösteremezsiniz. Yazar, "Yozgat’ın Sarımbey Köyün deki Arzumanlı Dede Ocağın dan biriyle yaptığım görüşmelerden öğrendiğim bilgiler şunlar demektedir” diye belirtiyor ama kim olduğunu beyan etmemiştir. Yazısının kay naklar kısmında da bu kişinin adı geçmemektedir.
Oysaki, adı gecen köyde ocağımızın gerçek tarihin bilen veya anlatacak, o köyde de delik yapan ocak mensubumuz da yoktur. Geçmişte o köyde dedelik yapmış değerli ocak dedeleri vardı. Onların da kimler olduğunu yukarıda belirttim. Sadece o köylü o lup ocak hakkında kısmen bilgisi olan ve halen dedelik yapan İsmail Acar Dede ise Ankara'da oturmaktadır. Bu konuda kiminle söyleşi yaptığını belirtmeyen yazar keşke buna ulaşmış olsaydı. Kendisi de beni çok iyi tanırdı. Geçmişte birlikte bir televizyon programına da katılmıştık. Kendisine gerekli belge ve doğruluğu ispatlanmış bilgileri verirdim, böyle bir yanlışa düşmezdi. Yine söz konusu yazısında çok bariz bir yanlış da şöyledir: "Ağıl Kaya Köyünden dağılan Arzumanlılar, Sarkışla’nın Hüyük, Karaka ya, Sarı Kaya, Sultan, Aşağı Yüreğil ve Yukarı Yüreğil Köyüne yerleşmişlerdir." Bu bil gileri de dedem Rıza Bektaş'ın Gönüller Aynası adlı eserinden aldığını yazıyor. Oysa yazar bu kitabı dikkatlice incelemiş olsaydı, Arzuman Yunus'un evlatlarının Yıldıze li'nin Kıvşak Köyüne gelmeden önce Karaman'dan ayrıldıktan sonra bir müddet Şar kışla'ın sonradan adı Yüreğil olan bir gölgesinde yerleştiklerini, orada bir ara un değir meni bile işlettiklerini, 18. yüzyıl başlarında ise Kıvşak Köyüne gelip yerleştiklerini oku muş olacaktı. Dedem bunun böyle olduğunu bozuk bir anlatımla da olsa kitabının 27. sayfasında izah etmeye çalışmıştır. Daha da önemlisi Arzumanlı Dede soyunun Kıv şak Köyüne sonradan gelip yerleştiklerini halen bu köyde yaşamakta olan yaşlılar an latırlar. Benim de gerek Kıvşak Köyünde, gerekse Şarkışla’nın şimdiki adı Küçük Yü reğil diye bilinen Köyünde bizzat yaptığım saha çalışmasında Arzumanlı dede soyu Karaman’dan önce Yüreğil Köyüne, sonrası da Kıvşak Köyüne geçtikleri kesindir.
MAHSUNİ GÜL