Tarih: 19.11.2021 21:17

"KÖYDEN İNDİM ŞEHİRE"

Facebook Twitter Linked-in

"KÖYDEN İNDİM ŞEHİRDE" 

Elbağliler, Hafikliler, Kangallılar, Merderliler vs...

Bir ilçe veya köy, neden kendi şehir merkezinde dernekleşmek ister ki?  Bunun gerekçeleri arasında,  köy kültürünü yaşatma, aidiyet duygularını tatmin ve göreceli olarak siyasi ve ticari alanlarda birlikte hareket edebilme çabası olabilir mi?

Konuya köy derneklerinden girdik ama bu mesele ile ilgili gerçekler,aslında en yalın hali ile ortada. Sivas, bu yalın gerçeklerle yüzleşip, çözüm yolları aramadıkça, her geçen gün daha da geri gitmeye mahkûmdur.

Toplumu ileri götürmesi beklenen bilim adamlarının, siyasetçilerin, sivil toplum örgütlerinin pervasızca ve hala köylülük popülizmi peşinde olduklarını gördükçe, umutlarım her geçen gün daha da azalıyor.

Siyasetçiler, bürokratlar, medya eşliğinde,tırpan ile çayır biçip, kışın köy odalarında köy oyunları oynayarak "bende sizdenim" mesajını veriyor ve algı yaratmaya devam ediyorlar. Bu çabalamaları üzülerek ve aynı zamanda acı acı gülerek izlemeye devam ediyoruz.

Günümüzde, bedeni şehirde, ruhu ve benliği köyde kalmış, büyük kitlelerin varlığı ülkemizin bir gerçeğidir. Sadece kitleler değil, rektörler, âlimler, valiler, belediye başkanları, milletvekilleri, içinde bu hakikat geçerlidir.

Köyde doğmak, köyde yaşamak ne ayıp, nede bir eksiklik. Özellikle, orta ve doğu Anadolu toplumunun büyük bir kısmı, şahsım da dâhil olmak üzere,  ya dededen, ya babadan ya da kendisinden olmak üzere köy kökenlidir. Sivas´ın veya birçok şehrin, asıl sorunu köyde doğmak, köyde büyümek veya köy kökenli olmak değil, kentte yaşanıyor olunmasına rağmen kentlileşememektir. Bu kentlileşme meselesi aslında uzun süreçli zor bir mesele.

Yüksek binalar, yollar, caddeler, parklar kimseyi aldatmasın. Bir kentin niteliği ve yaşanabilir olması, orada yaşayan insanların vasıflarına, sanatçılarına, aydınlarına, zanaatkârlarına, eğitimcilerine, bilim insanlarınave düşünen, üreten çalışkan insanlarına bağlıdır.

Selçuklunun, Osmanlının ve Cumhuriyetin ilk dönemlerinin Sivas´ı ile şimdinin Sivas´ı, demografik, kültürel ve ekonomikanlamda çok farklılaşmıştır.O dönemlerin Sivas´ı ile bugünkü Sivas´ı birbirine bağlayacak,nesil devamlılığı anlamında kuşak bağı maalesef bulunmamaktadır. Bu günkü Sivas´ta yaşamını sürdüren ve ben Gıyasettin Keyhüsrev´in, Şemsi Sivas-i´nin, Pir Sultan Abdal´ın, Nuri Demirağ´ın, Âşık Veysel´in filanca kuşaktan torunuyum diyen birine rastlayamazsınız.

1940 yıllarına kadar,şehir merkezinin neredeyse yarısını oluşturan, kentlileşmiş gayrimüslim nüfus ise artık tamamen ortadan kaybolmuştur.

Odönemlerin dört bayramlı şehri olan Sivas´ı, kendi şehirlerinden göçen ve bu gün Amerika´da yaşayan Kirkor Değirmenciyan ve Artin Kirkor´un Sivas Postasına yazdığı yazılardan tanımaya anlamaya çalışıyoruz.

Kanaatimce Sivas şehri, tarih boyunca süren bu kozmopolit yapısı sayesinde zanaat, bilim, kültür ve ticaret kenti olabilmiş ve bir şehir kültürü oluşturabilmiştir.1990 yılından sonra (özellikle madımak olayından) yine şehir merkezinden kentlileşmiş nüfus göçü yaşandı.Nitelikli, eğitimli kentlileşmiş insanların, son doksan yıldan beri devam eden bu amansız göçü ve hala göçmeye devam etmesi, Sivas şehrini köylüleşmeyi hazmetmeye çalışan bir şehir konumuna düşürmüştür.

Aslında Sivas gibi, ülkenin birçok bölgesinde aynı veya benzer sıkıntılar yaşanmakta. Köylerden şehirlere göç eden insanımızın kültürel realitesi,  ülkenin siyasetini,  yönetimini, demokrasisini,  ekonomisini,  sanatını, zanaatını, müziğini, mimarisini, sanayi üretimi dâhil her şeyini yönlendirebilmektedir.

Yıllarca siyasetin başrolünde kalan Süleyman Demirel bile köyde ki çobanlığı ile bu ülkede siyasibir kimlik sahibi olabilmiştir. Sayın Cumhurbaşkanının CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu´na yönelik olarak?üç koyunu ver,güdemez? iddiası bile bu anlamda manidardır.

CHP, İYİ parti ve yeni kurulan diğer muhalif partilerin söylemleri,üslup ve içerik itibariyle iyi eğitim almış, kentlileşmiş kitlelere hitap ediyor. Ancak bu söylemler, bu günün toplum yapısında,iktidarı getirmeye yeter mi? Orası şüpheli.

Bir düşünür şöyle demiş"nsanları kandırmak, ikna etmekten daha kolaydır." Bu açıdan bakınca, ikna siyasetinin sonuç vermesi, öncelikle ikna edilmeye uygun, insan sayısının çoğalmasına bağlıdır?

Tacettin KEPENEK




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —