Ailece, araçla Sıcak Çermik´ten eve dönüyoruz. Küçük kızım arka koltukta uykuya dalmış. Şehir girişinde ki havaalanı kavşağına geldiğimizde polisin işareti ile durduk. Önümüzde beş araç daha var. Sıramızı beklerken sahra sınır karakolu havasında ki yeri dikkatlice incelemeye başladım. Bu arada bazı araçlarda yandan transit geçiyor. Bekleme sırasında,küçük kızım uyandı.
Uyku sersemliği ile gözlerini ovuştururken, polisleri, barikatı, uzun namlulu silahları ve panzeri görünce korktu. ?Baba biz nereye geldik?? Diye sordu.
Sivas´a geldik diyeceğim, dilim varmıyor. Sustum bir şey diyemedim.?Herhalde bir olay var, onun için polisler toplanmış arama yapıyorlar? dedim.
Sıra bize gelince polis hepimizin kimliklerini istedi. ?Bir olay mı var?? Diye sordum. ?Yok, kontrol yapıyoruz? dedi. Çocuk şaşkınlıkla ?baba diğer arabalar geçiyor, niye bizi durdular? dedi. Sustum, bir şey diyemedim.
Yahu hakikaten biz nereye geldik?
Dedim, kendi kendime. Sivas´ın, üç girişinede kurulan bu sahra karakolları, ülkeler arası sınır kapılarına dönüşmüş durumda.
Siper gibi dizilmiş kum çuvalları, üst üste konulmuş variller, ellerinde uzun namlulu silahlar bulunan kurşungeçirmez yelekli polisler, kurşungeçirmez nöbet kulübesi, kenara park edilmiş zırhlı bir panzer, araç araması için kurulmuş bir çadır vs. Yani tam teşekküllü bir sınır karakolu.
2004 yılında özel aracımla ilk defa Tunceli´ye gidiyorum. Elazığ´ı geçip Tunceli yoluna dönünce gördüğümve çok şaşırdığım manzaranın aynısını, yıllar sonra Anadolu´nun ortasında ki bu şehirde görüyor olmak inanın çok üzücü.
Küçük kızımın dediği gibi veya batıdan, Avrupa´dan gelen herhangi bir insanın ?ben nereye geldim ? diyeceği türden bir manzara. Düştüğümüz duruma bakın. Sıcak çermikten Sivas´a gelmiyoruz da, sanki orta doğuda ki bir ülkenin sınırından bir başka bir Ortadoğu ülkesine geçiyoruz.
Sınır karakolunda dur, kimlik kontrolü, araç araması, ne oluyor yahu? Hakikaten burası neresi? Biz nereye geldik? Durum bu kadar vahim mi? Yoksa gerçekten bilmediğimiz şeyler mi var?
Bu durum, mülki idarecilerin olmazsa olmaz bir güvenlik tedbiri olarak değerlendirdiği açıkça anlaşılıyor. Ancak bu işin yönteminin, görüntüsünün ve dozunun, bir an önce demokratik bir ülkeye ve bu şehre yaraşır hale getirilmesi gerektiğini düşünüyorum.
Aslında bu tür anormal durumlarda toplumun umursamaz tavrı,bakıp da görememesi ve bir talep de bulunmaması, yetkili idarecileri de de işletme körlüğüne sevk etmektedir. Toplum bu tür şeylere alışmamalı, yanlışlıkları dillendirmeli ve sorumlularından talep de bulunmalıdır ki, gereği yapılsın.
Şu sıralar sosyal medyada, bu tür toplumsal sorunları özetleyen müthiş bir karikatür gördüm. Karikatür de,kral kafasında tacı ile halkın içinde çırılçıplak geziyor ama halkın gözü bezle bağlı olduğu için hiçbir şeyi göremiyor. Karikatürün altında ki kutuda ise şu muhteşem ifade yazıyor.
?Halkın gözü bağlı olunca, kral çıplak olsa ne yazar.?
Tacettin KEPENEK