"Şu koca değirmen yıldız öğütür
Herkese keyfince nasip dağıtır
Bir cümle sevdasının beyidir
Aşk padişahıyız sevgi ağası
Muhabbet insanıyız biz, yoktur dahası"
Hayatın gölgesinde kalan ayrıntılar, değişik zamanlarda çıkıverirler bazen ortaya. Zaman ve mekan öte hasretlikleri barındırırlar çoğu zaman.
Vefaya dair, şehre dair, hasretliğe dair onca hatıraya derin saygısı olan pek çoğumuzun, yüreğindeki tarifi imkânsız anlar, ara ara çıkıp ısıtıverir sükûn gülümsemelerini.
Yaşamı anlamlı kılan da zaten özel şeyler değil midir sevgili okurlar?
Bir bardak çay, bir acı kahve parayla pulla ölçülmeyecek kadar yürek kokmaz mı? Belki de insanlığımızın ve yüreğimizin bam telini titreten nice güzellik içimizi aydınlatmakta.
Sahi nedir hasret? Vefa nedir? Burun delikleriniz sızlatan o dingin umut nedir? Dostluk nedir?..
Sevgili okurlar, birkaç yıl önce yaşadığımız hoş bir muhabbeti burada sizlerle paylaşmak isterim. Sivas´ın kadim mekânlarından Buruciye Medresesi nice yazar dostumuzun uğrak yeridir.
Orada akşamı, musikiye bulayan kırlangıçların şakımaları, ayrı bir tat verir insana. Gün batımına doğru raks ede ede taş mekanın koyuklarına inen kırlangıçların çıkardığı sesler, zaman ve mekan aşan rayihaların da adeta nişanesi gibidir?
Dostlarla sohbetin demi çayla bütünlerken, iki tane Ermeni vatandaşımız bir ziyaret için Sivas´a geldiklerini öğrendik.
Orada bulunan arkadaşlarla ayağa kalkıp onları oturmaya davet ettik. Tam 35 yıl önce Yıldızeli´nden İstanbul´a gitmiş Hrant BAL ve Janet BAL çifti. Davetimize icabet ettiler. Hrant BAL´ın heyecanı gözlerinden okunuyordu.
35 yıl önce gittiği topraklara yeniden gelmenin değişik bir mutluluğunu yaşıyordu sanki. "Sivas´ı unutmadınız sanırım" sorumuza, hepimizin genzini yakan "kursak kavurgasını arar" sözü ile karşılık vermesi, kekremsi duyguları gözlerimize yansıttı adeta.
Yıllar önce Yıldızeli´nden İstanbul´a gidip yerleşmiş ama yine de 35 sene sonra doğduğu topraklar dönüp, çocukluk arkadaşları ile hasret giderme uğraşı, nasıl ifade edilebilir?
Adeta gözleri buğulu bir hasreti anlattı bize. O sordu biz cevapladık, biz sorduk o cevapladı. Ortak bir memlekete aşkıydı konuşulanlar. Aynı ekmeği ve aynı şehri soluklayan insanların hasretinin, vuslat içinde bütünlenmesiydi sanki.
***
Aslında biz buyuz işte sevgili okurlar. Bu toprağın hamurunda var ortak yaşama aşkı. Kine, garaza, ötekileştirmeye müsaade etmez bizim Anadolumuz. Kim olursa olsun, ne olursa olsun Anadolu´nun bize öğütlediği yüce erdem, gönlün mihmandar edilmesi değil midir?
Bizim bize ihtiyacımız var sevgili okurlar. Siyahın beyaza, beyazın siyaha ihtiyacı var. Bizden farklı düşünenlerle, eleğimsağma gibi rengarenk bir yaşam daha güzel olmaz mı?
Osman ÇELİK