Tarih: 18.07.2021 11:07

Medeniyetimizin Temelleri

Facebook Twitter Linked-in

Geçmişimize baktığımızda hatırladığımız ya da ilk anda aklımıza gelen devletler ve medeniyetler vardır. İster çok eski çağlara ait olsun, ister yakın zamanlara âit olsun, bugün için bir değer taşıyan medeniyetler mutlaka olmuştur.

   Peygamberler, devlet adamları, komutanlar, ilim ve sanat adamları medeniyetlerin oluşmasında en çok emeği olan kişilerdir. Bir millet için bu tür kişilerin olması bir şanstır.

    Nesillerin üstünlüğü mâzilerindeki büyük şahsiyetlerle ortaya çıkar. Geriye bakıldığında topluma yön veren kişilerin olması sonraki kuşaklar için gurur kaynağı olmaktadır. Bizim tarihimiz bu anlamda zengin değerlere sahiptir. Ülkeleri fethetmiş insanlara sahibiz. Bu günlere gelmemizde emeği geçenlere minnet duymaktan, onları hayranlıkla yad etmekten daha tabi ne olabilir?

    Ahmet Yesevî´´den, Şeyh Galib´e uzanan gönül çizgisi üzerinde bir tesbihin taneleri gibi nice erenler nice gönül dostları vardır. Yunus Emre, Mevlâna, Ahmet Yesevî´´nin dünya çapında anılmaları bunlara her yıl yenilerinin eklenmesi milletimiz için gurur kaynağı olmaktadır.

   Dünya çapında ve Türkiyemiz´de çeşitli toplantılarla anılan bu kişilerin unutulmama sebepleri nedir? Sadece bizi değil dünyayı hayran bırakan fikirleri nelerdir? İnsanlığa bakışları nelerdir? Mevlâna´nın davetini hatırlayınız:

?Gel, ne olursan ol yine gel! İster mecusî, ister putperes, ister kafir ol. Tövbeni bin kere bozmuş olsan da yine gel...?

   Yunus Emre´nin şu sözlerini hatırlayalım:

Bir kez gönül yıktın ise

Bu kıldığın namaz değil

Yetmiş iki millet dahi

Elin yüzün yumaz değil

 

Elif okuduk ötürü

Bazar eyledik götürü

Yaradılanı hoş gör

Yaradan´dan ötürü

   Tüm insanlığı kapsayan böyle bir davetin sahibi elbette dünya çapında bir insan olacaktır. Eserleriyle, düşünceleriyle tüm insanlığı kapsayan, duygularıyla asırlar ötesinden gelen bir şahsiyetimiz daha var: 16..y.y.´dan günümüze gittikçe değerleriyle gelen bir sanatçımız... Bir düşünce adamı, şâir, tasavvuf erbâbı.

?Ne yanar kimse bana ateş-i dilden özge

Ne açar kimse kapım bad-ı sabadan gayrı?

Diyen bir bir gönül dostu, bir yalnız adam: Fuzuli

?Mende Mecnun´dan füzun aşıklık istidadı var

Aşık-ı sâdık menem Mecnun´un ancak adı var?

Mısralarıyla edebiyat tarihimizde en güzel Leyla ve Mecnun mesnevisinin üstadı,

?Dest-i buse arzusuyla ölürsem dostlar

Kuze eylen toprağım sunun anınan yâre su? mısralarıyla ölümsüzleşen bir peygamber aşığı ve Hz. Muhammed´in hayranı bir mü´min insan....




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —