“Men bu yerlerin garibiyem gurban”
Ben bu yerlerin garibiyim.Devinip durur hasretlik içimde. Dalar gözlerim, çorak toprakların tılsımlı günlerine doğru. Efil efil rüzgarların büyüttüğü çocuğum ben? Bakmayın yolun kenarında, ekmeğin kavgasına yenildiğime?
Bir zamanlar, asi tayların koşumlarını sıra sıra dizen ellerim, şimdi koynumda olsa da, eski hülyalar gören kaptanlar misali biteviye uzar içimin ırmakları?
“Men bu yerlerin garibiyem gurban”
Ben, bu yerlerde bir garibim artık. Yenilmiş ordular gibi mağrur, tayfasını yitirmiş kaptanlar gibi mahzunum. Dalar gider gözlerim uzak iklim şarkılarına doğru.
Dalar gider gözlerim, dağlarımın doruklarına. Sürü sürü koyunların, çalı tepesi oğlakların suyuna verdiğim yıllarıma dalar gözlerim.
“Men bu yerlerin garibiyem gurban”
Boz sakallı çayır kuşları, dolanır dururdu tepelerimde. Hicret kader olmadan, eleğimsağma inerdi bozkır suretime. Yüzü koyun iğri iğri uzanırdı yılkı sürüleri. Asi kartallar kanat çırparlardı, Hindukuş´un öz bağrında.
Dalar gider biteviye içimin ormanları. Dalar gider biteviye, sürüden ayrılmış yılkılarım.
“Men bu yerlerin garibiyem gurban”
Ben bu yerlerin garibiyim. İçimde taşıdığım gurbetin parangaları, yüreğimi cendereden cendereye soksa da, bir kuru ekmeğin onurunu korumaya azm ettim öteden beri.
Barut kokusu tarumar etmeden yurdumu yuvamı, toprak damların içinde tüten ocağımın tılsımını özler dururum?
“Men bu yerlerin garibiyem gurban”
Bakmayın ellerimin koynunda olduğuna. Ayaza çalan bir mevsimin ellerimi üşüttüğünü söyleyemem. Yüreğimdeki, buzdan hayallerdir beni üşüten? Beni üşüten, öte iklim zamanlarında bırakıp geldiğim çocukluğumdur?
“Men bu yerlerin garibiyem gurban”
Hele bir bahar şarkısı söyleyi verse de dillerim, dinlese her bir insan. Hele bir çiçekler çiğdemler diziliverse de ak gerdanlara, yayılsalar dereler boyu.
Sere serpe inen bahar yağmurlarının tılsımı, ülkemden eksik olmasa da, beni bir ekmeğin peşine koyan zamana yenildim artık?
“Men bu yerlerin garibiyem gurban”
Benim de ülkemde kuşlar öterdi barut kokusundan önce. Benim de ülkemde, atların haşin salınışları duyulurdu Hindukuş bağırlarında. Soy yılkılar, boz sakallı çayır kuşlarına inat uzanıverirlerde gözelerin yamaçlarına doğru?
Hele kar inende bir şiir gibi, damların ışıklarına bereket konardır sebepsiz ve niçinsiz?
“Men bu yerlerin garibiyem gurban”
Ben bu yerlerin garibiyim? Yıkık, virane terk edilmiş hatıraların içimi yaktığını size söylemeyi çok isterdim… Anlatmak isterdim, hasretine tutunduğum ülkemin güzelliklerini. Tepelerin ardından doğan ayı, toprak damlı evlerde tüten ocakları, çıplak ayaklarla kelebekleri kovalayan çocukları anlatmak isterdim.
Ben bu yerlerin garibiyim. Hasretliği sırtına sarmış bir kaplumbağa gibi, yüreğime sarılan prangaların tutsağıyım. Barut kokusu yayılmadan ülkemin vahalarında, ay aydınlık günleri düşleyen bir insanım!..
Osman ÇELİK