Mihrali Bey ve Sivas 40. Hamidiye Alayları

Mihrali Bey ve Sivas 40. Hamidiye Alayları

...

Mihrali Bey ve Sivas 40. Hamidiye Alayları

Karapapak-Terekeme Türklerinden olan Mihrali Bey,Borçalı şehrinin Darvas köyünde doğar. Genç yaşlarda babasını kaybeder.Etine dolgun, karayağız ve sevimli biridir. Yetiştiği bölgenin en büyük özelliklerinden olan ata binme ve silah kullanmayı henüz küçük yaşlarda öğrenir.Babasını kaybettiği dönemde Ruslar, babasının Müslüman mezarlığına gömülmesine izin vermez.Hrıstiyan Rus Malakanlarının yaşadığı Örmeşen Köyü’nün maşatlığına (mezarlığına) gömülür. Mihrali Bey silahını kuşanır, doğru mezarlığa giderek babasının cenazesini çıkarır ve iki tane askere yakalanır ise de, askerleri orda öldürür ve babasını müslümanköyünün  mezarlığına gömer.

Kaçak olarak yola devam etmektedir artık.Bu sırada 93 Harbi 1877-78 Osmanlı-Rus Savaşı baş gösteriyor. Mihrali, Kars kumandanı Hüseyin Hami Paşa'ya bir mektup yazarak Rus'lara karşı Osmanlı'nın yanında yer almak istediğini ve kendisinin affedilerek Osmanlı topraklarına geçişine izin verilmesini ister.Topladığı 120 kadar adamı ile Ruslara yapmadığını bırakmaz. Sultan II. Abdülhamid tarafından çıkarılan “özel af” ile serbest kalır. Kendisine yüzbaşı rütbesi verilen Mihrali, artık Osmanlı'nın bir kumandanıdır. 

Erzurum savunmasında yer alan Mihrali bu savaşta ağır yaralanır 12 Aralık 1877 de Ahmet Muhtar Paşa İstanbul'a çağrılır.Paşa, Mihrali'yi de adamları ile birlikte yanına alarak yola çıkar. Mihrali ve sülalesi Sivas'ta kalırken, Paşa yoluna devam eder. Mihrali,Sıvas'ın Ulaş ilçesine bağlı Acıyurt köyüne yerleşir. Onunla birlikte gelen Karapapaklarda bu civarda 10 kadar köye yerleştirilirler.Bunların buralara yerleşmesine herhangi bir zorluk çıkarılmaz, çünkü Padişah Mihrali ve adamlarının dilediği yere yerleşmeleri konusunda onları serbest bırakmıştır. Mihrali Sivas'ta da boş durmaz, 40. Hamidiye süvari alayını kurar.

 “40. Alay altı bölükten ibarettir. Alayın karargahı Sivas'tadır. Kumandanı Mihrali Bey'dir (P. İ. Averyanof,19. yy.'da Rusya-İran- Türkiye muharebelerinde Kürtler, Tiflis. 1900).İstanbul'da yayınlanan günlük gazetelerden Önce Vatan gazetesinin köşe yazarlarından Mehmet Sadi Polat'ın köşesinde 2008 Mart-Nisan-Mayıs aylarında yayınlanan “Bu Memlekete Gönül Verenler:Mihrali Bey” başlıklı önemli ve değerli makalelerinde de görülmektedir ki Sivas vilayetinin tek Hamidiye alayı olan 40. Karapapak Hamidiye alayı 1892 yılı 26 Ekim'inde Sivas şehir merkezinde yapılan ve büyük bir kalabalığın katıldığı muhteşem törenle resmiyet kazanmıştır. Bu alayın kuruluşunu, kumandan ve askerleri hakkında çektiği telgrafla, o devrin Sivas Valisi Memduh Bey (sonradan Vezir Mehmet Memduh Paşa), Sultan ll. Abdülhamid'e aşağıdaki şekilde rapor etmiştir:“Cenab-ı Hak daima velinimetimiz, Padişah Efendimiz Hazretlerini muvaffak etsin. Padişah Efendimizin yüce ismiyle isimlendirilerek aşiret ve kabilelerden teşkil edilen süvari alayları, Sivas vilayetinde karapapak muhacirleri emirlerinden Mehrali Bey'in kumandanlığı altında kurulmuştur. Karapapak alayı mülazım-ı sani'ye (üsteğmen) kadar 27 subay, 20 çavuş, 4 bölük emiri, 23 onbaşı ve 355 erden teşkil olunmuştur. Karapapak alayının toplam mevcudu 487 kişiden ibarettir. Alayın teşkili ile ilgili olarak bugün benim de hazır olduğum ve Sivas kadısı, müftüsü, vilayet memurları, askeri erkan, ulema, meşayih (şeyhler) ve eşrafın da katılmış olduğu tören yapılmıştır. Bu törende resmi geçit yapılmış ve bu resmi geçidi izleyenler tarif edilmez sevinç ve mutluluk yaşamışlardır. Tören sonunda da Padişah Hazretlerine yaraşan bir şekilde ona bağlılık ve hizmet etmenin bir nişanesi olarak alay zabitleri ve erleri arka arkaya “Padişahım çok yaşa” nidalarıyla dua ve niyazlarını yüce Allah'a ulaştırmışlardır.

Daha sonra süvariler bir gösteri yapmışlar ve onların çevik ve serbest bir şekilde ata binip inmeleri izleyenleri hayrete düşürmüştür. Askeri kuvvetler içerisinde böyle bahadırlardan ibaret alayların teşkil edilmesi Padişah Hazretlerini büyük zaferlere ulaştıracağından, büyük mutluluk ve sevinçle bu vaziyeti sizlere arz etmeye cüret ettim. Her mevzuda emir ve ferman Padişah Hazretlerinindir”(Sivas Valisi Memduh).

40. Karapapak Hamidiye Süvari Alayını diğerlerinden farklı kılan üstün özellikleri çoktu. Diğer alaylar birbirine mesafece yakınlık ve bağlılığına göre seçilerek kurulmuş idiyse 40. alay onlardan uzak bir yerde yerleşmiş ve onlardan ayrı, bağımsız hareket ediyordu. Bu sebepten diğer alaylar, livalar (tugaylar) şeklinde teşkilatlanmış, 40. alay ise hiçbir livaya bağlanmamış, sadece nizami ordunun Sivas Fırkasının (tümeninin) nezareti altında olmuştur. (Yeri gelmişken kaydedelim ki 6. Karapapak Hamidiye Alayı 1. livaya, 7. Karapapak Hamidiye Süvari Alayı ise karargahı Malazgirt'te olan 3. livaya bağlıydı.)

Diğer alaylardan zabitlerinin sayı çokluğu ile seçilen 40. alayın en önemli özelliği ise onun süvarilerinden çoğunun 1877- 1878 Türk-Rus harbinde Kars gönüllüler alayının kumandanı Mihrali Bey'le omuz omuza dövüşen kahramanlardan oluşması idi.

1892'de birçok aşiret reisi ve kabile önderi İstanbul'a gelerek Yıldız Sarayı'nda Sultan ll. Abdülhamid'i ziyaret ediyorlar, Padişah da onların her birine hediyeler ve nişanlar vererek taltif eder. Ayrıca alayların her birine bir yüzünde Kuran-ı Kerim'den bir ayet, diğer yüzünde ise Sultan armasıyla işlenmiş kırmızı atlastan sancaklarla beyaz ipek kumaşa yazılmış fermanlar verilir.

Sık sık Erzincan'da Zeki Paşa ile görüşen Hamidiye alay kumandanları 1893'te toplanıp İstanbul'a giderek Sultan Abdülhamit ile görüşürler. Sultan ile sık sık görüşen Hamidiye kumandanlarından biri de Miralay Mihrali Bey'dir. Bu görüşmelerden biri hakkında Tiflis Devlet Üniversitesi Türkoloji Merkezi'nin başkanı Prof. Valeh Hacılar şunları yazıyor:

“Rus-Türk muharebesinin Anadolu cephesinde ilk defa Mihrali Bey'i Mecidiye Ordeni (nişanı-madalyası) ile taltif eden Osmanlı hükümdarı Abdülhamit bu yiğit adamın şahsı ve kahramanlıkları hakkında çok şey işitmiş olsa da onun yüzünü görmemiştir. Bu sebeple Padişah Mihrali'yi Sivas'tan İstanbul'a davet eder. Sultanın huzuruna girmek için mermer merdivenleri çıkıp gösterişli kabul salonunda bulunan hükümdara saygı göstermek gerekiyordu. Protokol kuralları gereği herhangi bir kural dışı hareket ve söz yasaktı. 40. Karapapak Hamidiye Alayı Kumanda Heyeti Reisi olan Mihrali Bey talep edilen şekilde resmi kıyafette ve kılıcı da üzerinde sultanın kabul salonuna girecekti.

Mermer basamakları çıkarken savaşta ayağından aldığı yara sonucunda biraz aksayan Mihrali'nin kılıcının kınındaki gümüş uçluk basamak ve yerdeki mermerlere dokunarak ses çıkarıyordu; “tık… tık… tık… tık….” Bu sesi sultan Abdülhamit'te duyuyor. Mihrali'yi görünce yumuşak bir tarzda:

“Aslanım ben seni uzun boylu, iri bedenli, iri yapılı bir insan tasavvur ediyordum. Bu boy ve cüsse ile o kadar kahramanlığı nasıl yaptın?” diye sorunca orta boya yakın sayılacak Mihrali Bey cevabında: “Sultanım, boyum uzun olmasa da kolum ve kılıcım uzundur!” der. Mihrali'nin cesareti ve hazır cevaplığından hoşlanan sultan onu bağrına basar. Bu resmi davet ve tanışma Mihrali'nin hükümete, hükümdara olan sadakatini, sultanın ise Mihrali'ye olan rağbetini artırır”(V. Hacılar. BorçalıMehralı Bey tarixiheqiqetlerde. Tiflis 2001. s. 131-132.).

1893'ün 7 Ocak günü Sivas'ta 40. alayın kumandanı Mihrali Bey'e Hamidiye Alay Sancağı'nın teslimi ile ilgili gösterişli törenler yapılmıştır. Aynı gün Sivas Valisi Halil Paşa Osmanlı Dahiliye Nezaretine (içişleri bakanlığına) çektiği telgrafla bu merasim hakkında şöyle bilgi vermiştir:

“Müminlerin emiri, yüce İslam dininin halifesi ve velinimetimiz olan padişah efendimiz yüksek şan ve şerefini sonsuza kadar sürdürsün, amin! Padişah efendimizin büyük gayretleri cümlesinden olarak, Sivas'ta Karapapak kabilesinden ibaret 40. Hamidiye Süvari Alayına mahsus olarak ihsan edilmiş bulunan zafer sancağının, lV. Ordu-yı Hümayun Müşirliği tarafından kolağası yaver efendiye verilmek üzere, bir hafta evvel yola çıkarılıp bugünkü Perşembe günü Sivas'a ulaştırılması kararlaştırılmıştır.

Bendeniz ve bütün mülkiye memurları, resmi elbiseleriyle askeriyeye mensup erkan, Sivas'ın uleması, dini önderleri, itibar sahibi ileri gelenleri ve her sınıftan ahali ile Sivas'ın dışına çıkarak büyük bir hürmet ve ihtiramla karşılama töreni düzenlenmiştir. Hamidiye alay sancağı büyük saygı ve sevgi gösterileri ile beraber, sancak beratı okunduktan sonra padişah hazretlerinin yaverlerinden ve özel memurlarından miralay Vehbi Bey tarafından Mehralı Bey'e teslim edilmiştir. Sancak tesliminden sonra halkın da katılımıyla Padişah Hazretleri'nin ömrünün uzun ve bereketli olması için “Padişahım çok yaşa” duası ve nidalarıyla yapılan diğer dualar Peygamber Efendimizin huzuruna gönderilmiştir.”

Valinin telgraf mektubunu alan dahiliye nazırı Halil Rıfat Paşa Sultan'a gerekli malumatın verilmesi için sadaret makamına resmi olarak şunları yazıp göndermiştir:

“Padişah Hazretlerinin büyük lütuflarından biri olan, Karapapak kabilesinden ibaret 40. Hamidiye Süvari Alayı için inayet ve ihsan buyrulan zafer sancağının 4. ordu müşirliği tarafından Sivas merkezine nasıl gönderildiği ve vilayetin ileri gelenleriyle halk tarafından karşılanıp yapılan törende padişah hazretlerinin ömrünün uzun ve bereketli olması için nasıl dualar edildiğine dair Sivas vilayetinden gelen telgrafname ilave olarak takdim edilmiş olmakla bu mevzuda emir ve ferman padişah hazretlerinindir.”

lV. Ordu kumandanı Mareşal M. Zeki Paşa’nın Sultan ll. Abdülhamit'e gönderdiği, Mihrali Bey ve silah arkadaşlarını gösteren dokuz adet fotoğraftan biri; altında “Sivas Vilayeti'nin hudutları içinde iskan edilen Karapapaklardan teşkil olunmuş 40. Hamidiye Süvari Alayına ait zafer sancağının teslim töreni ve Karapapakların bazı kahramanlık gösterilerinin resmi 4. ordu müşiri Mehmet Zeki Paşa tarafından Padişah Abdülhamit Han hazretlerine takdim edilmiştir” ifadelerinin yazıldığı, Mihrali Bey'e Sivas Belediye binası önündeki sancak teslim töreninin fotoğrafı idi.

Doğu Anadolu'da asayişi korumak için kurulmuş olan Hamidiye alayları, Osmanlı devletinin düşmanlarına karşı özel usullerle seçilirdi. Ermeni tarihçisi Parsamyan “Ermeni halkının tarihi” adlı kitabında Hamidiye alaylarını 'kan içen alaylar' olarak adlandırır. Mihrali Bey'in Türk-Rus savaşından sonraki faaliyetleri ile ilgili önemli araştırmalar yapan Celal Bayar Üniversitesi Tarih bölümü hocalarından Cengiz Çakaloğlu; “1895'te Ermenilerin yaşadığı birçok şehirde çeşitli olaylar olmuştur. Bu olaylar münasebetiyle hiçbir yerde Hamidiye alayları silah altına alınmamıştır. Yani normal askeri kuvvetlerle bu olaylara müdahale edilmiş ve isyanlar bastırılmıştır. Dolayısıyla 40. alay da silah altına alınmamıştır. Ancak Hamidiye Alayı mensuplarıyla Ermeniler arasında bazı çatışmaların olduğu görülmektedir. İşte bu olaylar sırasında Mihrali Bey'in adı geçmektedir. Kendisinden çeşitli şikayetler olmuştur. Ancak saldırılar karşılıklıdır” demektedir.

Ayrıca Mihrali Bey'in çok sevdiği ve güvendiği, aynı zamanda alayında kolağası (yüzbaşı) olan, (Kangal'ın Karapapak köylerinden Kuşkayasında yaşamış ve ölmüş) Çopur Mustafa'nın da Kangal civarındaki Ermenilerle meydana gelen bazı çatışmalarda adı geçmektedir. Hatta Ermeniler bu Çopur Mustafa'ya beddua mahiyetinde türkü bile yakmışlardır. Bu türkünün bir bendinde:

“Kalmaya kalmaya ahım kalmaya, Çopur Mustafa da mıraz (murat) almaya”

denilmektedir. Çünkü söylentiye göre Çopur Mustafa, AsaturKahya adındaki zengin bir Ermeni'nin altı oğlunu çatışma sırasında öldürmüştür. Ermenilerle çarpışırken kullanmış olduğu kılıç,Kuşkayası Köyü'nde yaşayan torunları tarafından saklanmaktadır.

Mihrali Bey ve Hamidiye alayı mensuplarının Sivas ve çevresinde Ermenilerin devlet aleyhine tahribat ve isyanlarına izin vermediklerine diğer müellifler de katılmaktadır. “Kısa zamanda 40. karapapak (terekeme) süvari alayı bölgede öyle bir isim yaptı ki Sivas ve çevresinde Ermeniler isyan etmek şöyle dursun, yerlerinden bile kımıldayamadılar”(Fuat Türkay, Karapapaklar-Karapapak Hamidiye Alayları ve Mihrali Bey, Cem Veb Ofset, t.y., s.126-135).

MihraliBey’inYemen’eGitmekÜzereSivas’tanAyrılması (20 Temmuz 1905)

Yemen isyanları sırasında oraya yollanan Mihrali Bey, hastalanarak Yemen’de ölmüştür. Mihrali’nin Yemen’e yollanması ilkin Kangal’da karıştığı zannedilen bir olay sebebiyle gündeme gelmiştir ve fikir de Sivas valisine aittir. Zira Sivas valisinin yazısına göre; Kangal kazasının Aziziye sınırında bulunan “Çiflikviran” köyündeki Karapapak süvari yüzbaşısı Eyüp Ağa ile oğlunun Çeçenler tarafından öldürülmesi, Mihrali’nin tertibidir. Bu sebeple Mihrali ve oğulları Yemen’e sürgün edilmelidir. Dahiliye Nezareti tarafından Meclis-i Vükela’ya bildirilen bu karar, orada da müzakere edilmiş ve şöyle neticeye bağlanmıştı: Mihrali gibi birisinin böyle mahkeme edilmeden cezalandırılması, oradaki aşiretler (Karapapaklar) arasında kötü tesire sebep olur. 

“Bunlara göre Mihrali Bey’in bizzat bindiği “Karakütük” adında bir Arap atı vardır. Yalnız bu atın silah atılmadan, silah sesi duymadan iyi koşamaması gibi bir özelliği bulunmaktadır. Vali de bunu bildiği için yarış sırasında silah atılmasını istemez ve taraflar bu hususta anlaşır. Mihrali Bey'in öldürülen kardeşi Mehmed Ali'nin oğlu Rüstem biner. Yarış başladıktan bir sure sonra Karakütük geride kalır.Bunu hazmedemeyen Kuşkayası köyünden bir Karapapak (önyüzbaşı Çopur Mustafa) silahını ateşler. Silah sesini duyan Karakütük hızlanarak yarışı birinci tamamlar. Ancak, silah atılması suretiyle kural ihlal edildiği için konulan ödül Karakütüğe verilmez. Vali Reşid Akif Paşa, silah atılmasını Mihrali'nin bir planı olarak telakki eder ve içerler.

Sivas'taki ilk at yarışının 14-15 Haziran 1903'te yapıldığını ve Vali Reşid Akif Paşa'nın yarışa katılmak üzere Temmuz ayı başlarında Aziziye'ye doğru yola çıktığını bilmekteyiz. Bunlardan başka çevredeki diğer kazalarda da at yarışı düzenlenmiş olmalıdır.Anlatıya  dayalı çalışmalarda Mihrali Bey ile Reşid Akif Paşa'nın aralarının açılma sebeplerinden biri olarak gösterilen olayın bu yarışlardan hangisinde meydana geldiğini söylemek zor görünmektedir. Bununla birlikte, yarışların başlangıç tarihi göz önüne alındığında, olayın 1903'ten önce olma ihtimali yoktur. Reşid Akif Paşa'nın Mihrali Bey ile arasının açılmasına sebep olan asıl olay ise çok daha ciddidir” (Cengiz Çakaloğlu, Yemen’den Dönemeyen Bir Karapapak: 40. Hamidiye Süvari Alayı Komutanı Mihrali Bey, s.106).

Sivas'ta bir olay sonrası Kangal kaymakamı ile ters düşen Mihrali'yipadişah'aşikayet ederler. Padişah cevabi yazısında "O benim yularsız aslanımdır. Kimsenin ona baskı ve eziyet etmesine izin vermem" diyerek gelen şikayetleri geri çevirir. Fakat Sivas'ta ki devlet erkanıMihrali'yi rahat bırakmaz. Bu arada Yemen İsyanı çıkmıştır. Sivas valisi Mihrali'yi Yemen'e göndermek isterse de padişah tercihi Mihrali'ye bırakır. 

“Sivas’ta Mihrali Bey komutasındaki 40. Alayı uğurlamak için binlerce kişi  toplanmıştı.Uğurlama töreni, Sivas Hükümet Konağı önünde yapıldı. Alaydaki 600 asker, atlarına binerek  20 Temmuz 1905 Perşembe günü dualarla İskenderun’a doğru yola çıkar.”

Mihrali Bey,  yollara düşer uzun bir yolculuk sonrasında Yemen'e varır duruma el koyar, ama çöl sıcaklarına fazla dayanamaz hastalanır. Bir rivayete göre kolera salgını yüzünden, diğer bir rivayete göre de zehirlendiğinden hastalanır.  Bir müddet hasta yattıktan sonra oracıkta ölür. Adamlarının büyük bölümü de, salgın hastalıklar yüzünden ölür.Birkaç kişi (rivayet 18 kişi) ancak Sivas'a geri dönebilecektir.

 



Anahtar Kelimeler: Mihrali Sivas . Hamidiye Alayları