"Mimar Abdullah ÇÜRÜKLÜ"

Tacettin KEPENEK Yazdı...

“MİMAR ABDULLAH ÇÜRÜKLÜ”

Ülkenin, adeta yapay zekâ ile yönetildiği ve yapay gündemlerle meşgul edildiği garip bir dönemi yaşıyoruz. Bu yapaylıklar dünyasından bir an için ayrılıp, değerler dünyasından hakiki bir değeri,  bir insanı yazmak istedim.

Bir akşam üzeri tanımadığım bir numara aradı. “Tacettin Kepenek ile mi görüşüyorum? Evet, benim, buyurun.” Dedim… “Yıllar öncesinden belediyeden tanıdığım, o genç mühendis değil mi?” Sesinden tanımıştım. “Evet, benim Abdullah abi…”

1990’lı yılların başında, Belediyeye yaptığı bir projeden dolayı tanışmıştık. O yıllarda, daha yeni yeni çıkan bilgisayarla çizim tekniğini öğrenmek için her hafta sonu otobüsle Ankara’ya gittiğini duyduğumda çok şaşırmıştım.İçimden, bu yaşta yılmadan yorulmadan teknolojiyi yakalamaya çalışan farklı bir insan, demiştim.Bu tip gelişmeler, o günkü genç mimarların umurunda bile değildi…

Abdullah Çürüklü, benim gözümde, kendine özgü hal ve hareketleri olan, insancıl, kibar, samimi, saygılı,mesleğine ve sanatına tutkulu, oldukça esprili veaynı zamanda bulunduğu toplumun ortalamasına göre aykırı ve entelektüel birSivaslı…

Kendisi, güzel insanlığının, has Sivaslılığının, iyi mimarlığının yanı sıra yetenekli bir ressam ve muhteşem anı-öyküler yazan bir yazar.Son bir yıldan beri, adeta bardaktan boşalan yağmur misali durmadan, yorulmadan yazıyor… Bir yazısında;

Yüreğimi kabartıp,

Aklıma gelmeyen cümleleri döktürdüğüm,

Resimlerinden istiyorum.

Başka bir isteğin var mı, diye sorma sakın.

Hoplattığın kalbimle, bir derdim yok şimdilik.

Biraz sen, biraz da ben, dinlenip bir soluklanalım, diyorum.

Şimdilik sağlığım yerinde, beklerim, beklerim, beklerim…

Sen, o resmi yapıncaya kadar…Diyor.

Çocukluk ve gençlik dönemlerinin anılarını, o dönemin Sivas’ını, gözlemlerini sanki bu gün yaşanmış gibi harika bir üslupla aktarıyor. En önemlisi ise bu kısa öyküleri, artık kaybolmaya yüz tutmuş olan Sivas ağzıile yazıyor olması.

“Gadersiz toprahlar” isimli son öyküsünde, Kale ardı mahallesinde yaşayan Hasan emmi ve Kadir emminin toprakla olan diyaloğunu anlatıyor;

“Çömeldi. Toprağa yohardan bahmak, toprağa saygusuzluk olur, kuçümsemek olur diye düşünüp, çömeldi. Avuçlarını toprağa kodu. Merhabalaşdı. Birbirlerine sıcahlıhlarını verdiler. Bu yahınnıh toprağn içini ısıtmış, goğnü nemlenmişti.” Diyor,  adeta Âşık Veysel gibi…

Abdullah Çürüklü, öz be öz Sivaslı ama uzun yıllardır Antalya da yaşıyor. Neden gitti, niye gitti bilemem. Ama resimlerinde ve yazılarında herkesten daha çok ve iliklerine kadar Sivas’ı yaşadığını görebiliyorum. Kendisini,sadece arkadaşlarıve yakın çevresinin değil bütün Sivas’ın tanıması gerektiğini düşünüyorum.

Abdullah Çürüklü, Sivas’ın yaşayan kültür hazinelerinden birisidir. Yeni nesil için, nev’i şahsına münhasır bir rol modeldir.Ana teması, Sivas ve insan olan ve orijinal Sivas ağzı ile yazdığı kısa öyküleri en kısa zamanda ve mutlaka kitap haline getirilmeli, resimleri asıl mekânları olan Sivas’ta,sürekli olarak sergilenmelidir. Eğer kendisi kabul ederse, Üniversitenin Mimarlık bölümünde mimarlığın felsefi boyutunu ve insanı anlatacağı bir kürsü,kendisine daimi olarak tahsis edilmelidir.

“Ne derler dünyasın da” yaşamak mı? “Değerler dünyasında” yaşamak mı? Gayemiz değerler dünyasında yaşamak ve yaşatmaktır. Aynı, mimar, sanatçı, yazar ve insan “ABDULLAH ÇÜRÜKLÜ” gibi…Selam Olsun, değerler dünyasının bütün değerlerine…

Tacettin KEPENEK



Anahtar Kelimeler: "Mimar Abdullah ÇÜRÜKLÜ"