Hatırasını yitirmiş ormanlar gibi, bahara doğru açılsa da börtü böcek, iklim görmemiş şarkılarım var benim…
Daha inmeden dağlara beyaz görklü bulutlar, yağmurdan sakınan serçe gagaları gibi asudedir her şey…
Her şey, bir şarkının yarım kalmış nakaratına meftundur zaten…
Soba başlarında, gün görmüş ak saçlı anneler, daha emzirmeden çocuklarını, içimde taşıdığım muştuyu söyleyememenin ızdırabını yaşarım, nedensiz ve niçinsiz…
Tavan aralarında, tıkır tıkır bir yaşama takılsa da imbiklerden süzülmüş kulaklarım, yine de deniz görmüş tayfalar kadar mesut bir ahengi yaşarım apansız…
Rengimin alacalı bulacalı olmasına da aldırmayın siz…
Bakmayın güneşin tılsımlı esvabı içinde, mır mır bir şarkıyı eleğimsağma ile paylaştığıma…
İçimde, tarifsiz okyanuslarda gemiler bata çıka ulaşıverirler Kaf Dağının ari zamanlarına doğru…
Düşümde gördüğüm albatrosları daha saymadım sizlere… Bir martı telaşına inat, uzanıveririm içimdeki deryalar deryasına…
Alacalı bulacalı bir rengim var renkler içinde… Mır mır, nice şarkılar salarım kemanın esrik telleri arasına…
Varım bende, dünyanın dört bir yanında.
İnsanoğlu kadar… Yaşamak ve gördüğüm kelebekler ardına sırma bıyıklarımla zıplamak benim de hakkım…
Osman Çelik