MUHAFAZAKÂR ELİTLER

MUHAFAZAKÂR ELİTLER

MUHAFAZAKÂR ELİTLER

İnsanoğlunun içine daldığı dünyevi açlık, garip bir sarmal halinde müntesiplerini yutmaya devam ediyor. Bu seküler cendere kaçınılmazdı. Lakin, değişimin insani değerlerin içini bu denli boşaltması, neyin nesi anlayana aşk olsun.

Her şeyin ayan beyan ortada olması ve sığınılacak kalelerin bir biri ardına düşmesi, sanırım gelinen son nokta. Berhava edilmiş her sığınağın, bir sığınağa ihtiyacı olması ise, ne acınacak bir durum?

***

Küresel gelişme ve değişimlerin, Türkiye?yi de etkilemesi kaçınılmazdı. Bu eninde sonunda yaşanacak sosyolojik bir gerçekti.

Ama ben her ne hikmetse, muhafazakâr anlayışın bu değişimi sağlıklı bir şekilde atlatacağını düşünmüşümdür. Onca sarsıntı ve sıkıntılar karşısında içine kapanık bir yaşam belirleyen muhafazakâr camianın, kendi içsel dinamiklerini onardığını zannederdim. Yanılmışım?

Muhafazakâr camia her durumda, kendi içini onarmadan ziyade, maddi âlemin rahatlamasın ve bu âleme nüfuz etme hülyasını kurarmış.

Seksenli yıllardan sonra başlayan küreselleşme ve parasal kaynakların kullanımındaki rahatlık, bütün kesimlerin kendilerini aynada görmelerine vesile oldu.

Bu rahatlamadan hisse alan muhafazakâr camia ise, baş döndürücü bir şekilde bu sele kapılmaya başladı.

Aslında varmış gibi gösterdiği ve olmazsa olmaz koşul kabul ettiği, bir takım değerler silsilesini, bir çırpıda dünyevileştirmenin allı pullu kervanına kaptırdı.

Gelenekten gelen ve nice dar zamanda bir sığınak görevi ifa eden değerler, zamanla yıpratılıp, anlam derinliğini yitirdikten sonra bir aksesuar görevi gördü.

Düğünlerde, sünnetlerde, cenazelerde ve göstermelik bir iki tören ve söylemlerde, muhafazakâr değerler azıcık kullanılmaktan öteye gidemedi. Ekonomik rehavetin pençesine ram olanlar, kendi değerlerini modernlikle yorumlayıp içselleştirmek yerine, ucube bir yaşamı tercih eder duruma düştüler.

Aslında bu kaçınılmazdı. Bunu sağlıklı atlatacak ve ekonomik gelişimle beraber, kendi içsel dinamiklerini birlikte götürecek bilgelik yakalanabilirdi. Ama olmadı?

Gerçi muhafazakâr camiada, bu değerler silsilesini geleceğe taşıma yönünde bir çaba da göstermedi.

Lüks araba hayali, lüks ev hayali, tüketim açlığı, gösterişler ve insan ruhunu dünyevileştiren ne varsa onu bulmanın ve yaşamanın savaşını verdi. Gösterişin, açgözlülüğün savaşını verirken, içten içe boşaldığının farkına bile varamadı.

Böylece gelenekten gelen muhafazakârlık düşüncesi çürümeye başladı.

El birliğiyle çürütüldü?

Sadece yaşamın azıcık alanlarında, bir figür olarak kullanılıp, akabinde dünyevileşmenin cenderesine yeniden dönüldü?

Değerlerin bu denli aşınmasının önüne geçilebilirdi. Geleneğin, gelecekle sağlıklı bir şekilde yorumlanması pekâlâ yapılabilirdi? Yapılmadı?

İhtiras, hırs, ben merkezli yaşam bencilliği, bu yorumlamayı engelledi?

**

Son demde muhafazakâr baronların ortaya çıkması akabinde, değişik bir elit tabakanın da kendi içinde oluştuğunu görmekteyiz. Hiçbir duyarlılık taşımayan ve kendilerini lüks gettolarda ifade eden birçok muhafazakâr elit, açtan susuzdan habersiz benliklerini merkeze almanın aşkına ram olmuş vaziyetteler.

Seküler her şeyi kutsayan bu açmaz korkarım ki, duvarlarını daha da kalınlaştırmakta ve yarınlara yönelik ardı arkası gelmez çürümeleri tetiklemektedir.

Git gide artan ekonomik rehavetin, bir zaman sonra kişilikleri ve kimlikleri de berhava ettiği görülmeye başladı bile.

Kredi kartları ve markalı giyim kuşamları alındıktan sonra, geriye hiç bir şeyleri kalmayacak olan nice ?muhafazakâr elite?, acımak bile, sanırım fazlaca bir duygu olacak? 



Anahtar Kelimeler: 0