Tarih: 23.06.2021 20:44

NALLI KÖYÜ'ne DAİR

Facebook Twitter Linked-in

                                                                      NALLI KÖY’ÜNE DAİR

 

Bu kısa çalışmada günümüzde Sivas’ın Yıldızeli ilçesine bağlı, geçmişte de yine Sivas’ın Yıldız bölgesine bağlı Nallı Köyü’ne değinilmeye çalışılacaktır.

Nallı Köyü’ne değinen detaylı bir çalışma ne yazık ki yoktur.

Bu çalışma da Nallı Köyü’ne değinen bir çalışma değildir. Böyle bir iddiası da yoktur bu çalışmanın za ten. 

Nallı Köyü’ne ilişkin yapılan tarama esnasında Seyfettin Ceylan’ın kaleme aldığı “Sivas İli Yıldızeli İlçesi Nallı Köyü Yazıları 1 - 2” başlıklı makale bulunmuştur (1)

Bu makale de Nallı Köyü’ne ilişkin olarak bazı bilgilere yer verilmiştir.

Burada yöntem olarak Seyfettin Ceylan’ın “Sivas İli Yıldızeli İlçesi Nallı Köyü Yazıları 1 - 2” baş lıklı makalesindeki bilgiler aktarıldıktan sonra konuya ilişkin çeşitli görüşler de aktarılmaya çalışılacaktır.

Seyfettin Ceylan, sözkonusu makalesinde şöyle yazar:

“… Köy, başlı başına bir varlık. Yöresinden aldığı kendine özgü üretim etkinliklerini coğrafyasında sürdürdükçe bu varlık da sürüyor. Köyler adı ile tarih yazıyor ve geleceğe de adı ile kalıyor, tabi kamu otoriteleri tarafından gereksiz yere adları değiştirilmediği sürece.

 

Köyün, yerleşmenin adı değiştiğinde yazılı kayıtlarda köyün adının izini sürmek eski adı bilinmiyorsa zorlaşıyor ve karmaşa ortaya çıkıyor.

 

1838 kayıtlarında da Nallı olarak geçen köyün sözlü anlatılara göre, köyün sınırları içinde eskiden yerleşmeler olduğu, bu yerleşmelerin bir mevkii adında kaldığı ileri sürülmekte.

 

Nallı köyünün Nallı adından önce ne olduğu bilinememekte…”

 

Burada biraz durmakta yarar var.

 

Seyfettin Ceylan burada genel olarak Köyün adı değiştiğinde yazılı kayıtlarda köyün adının izini sürmenin eski adı bilinmiyorsa zorlaştığının ve karmaşa ortaya çıktığının altını çiziyor.

 

Seyfettin Ceylan’a katılıyoruz burada.

 

Fakat Seyfettin Ceylan burada 1838 kayıtlarına değinerek Nallı Köyü’nün sözlü anlatılara göre köyün sınırları içinde eskiden yerleşmeler olduğu, bu yerleşmelerin bir mevkii adında kaldığının ileri sürülmekte olduğunu ve Nallı köyünün Nallı adından önce ne olduğunun bilinememekte olduğu bilgisini aktarıyor.

 

Seyfettin Ceylan burada 1838 kayıtlarına değiniyor fakat 1838 kayıtlarına değinmiyor.

 

Köyün sınırları içinde eskiden yerleşmeler olduğu ve bu yerleşmelerin bir mevkii adında kaldığını ileri sürebilmek için elde veri olması gerekir. Elde veri olmadan Köyün sınırları içinde eskiden yerleşmeler olduğu ve bu yerleşmelerin bir mevkii adında kaldığını ileri sürmek ve Nallı köyünün Nallı adından önce adının ne olduğunun bilinememekte olduğu bilgisini aktarmak doğru bir yaklaşım olmasa gerek.

 

Nallı köyünün Nallı adından önce adının ne olduğunu bilmek için veya Nallı’nın köy olmadan ön ce herhangi bir yerleşim yerine veya bir Köye bağlı mezraa olduğunu vb. tesbit edebilmek gerek sözlü, gerek yazılı ve gerekse de Arşivlerde yer alan çeşitli Defterler ekseninde çalışmalar yürütmek gerekir.

 

Seyfettin Ceylanmakalesine şöyle devam ediyor:

 

“… Köyde, Ziyaret, Ören, Kaledüzü, Bakacak, Mahya, Alınpınarı, bir ören yeri olduğu sanılan Kızıloluk, Kıtlıkyurdu, Tuztaşı, yine ören yeri olduğu ileri sürülen Çatak, Ağsu-Aksu içme suyu kay nağı olan, uzaklarda, yukarılarda, 1530 kayıtlarında geçen Çakraz köyüyle, belki de 1530 kayıtlarında Toyalanı sözünden zamanla Yalanı biçimine dönüşen köyle ve Şarkışla'nın Canabdal köyüyle sınırları kesişen ve stratejik bir yerde bulunan Kürebaba mevkilerinin yaylak ve kışlak olduğu, bu mevkilerin bazılarının mezra ve köy olduğu konusu ileride irdelenecektir.

 

Kürebaba'daki "küre"nin 1530 kayıtlarında da geçen Vadi-i Küredan mezrası tamlamasından kaldı ğı ihtimal dahilinde…”

 

Görüldüğü gibi Seyfettin Ceylan burada da Nallı Köyü’nün kimi yerleşim yerlerini aktarıyor ve 1530 kayıtlarına atıfta bulunarak 1530 kayıtlarında geçen Çakraz köyüyle belki de 1530 kayıtlarında Toyalanı sözünden zamanla Yalanı biçimine dönüşen köye ve Kürebaba'daki "Küre"nin 1530 kayıtlarında da geçen Vadi-i Küredan mezrası tamlamasından kaldığının ihtimal dahilinde olduğunu ifade ediyor.

 

Fakat her iki yerleşim yeriyle ilgili bu bilgileri aktarırken burada da 1530 kayıtlarını aktarmıyor.

 

Burada şu iki hususa değinmekte yarar var.

 

İlk husus şudur.

 

Bir yerleşim yerinin veya bir Köy’ün hakkında araştırma yaparken öncelikle varolan literatür ta ranmalı ve ardından da gerek sözlü tarih, gerek yazılı tarih ve gerekse de Arşivler de yer alan çe şitli Defterlerde bulunan bilgiler derlenmelidir. Çünkü bu bilgiler bir yerleşim yerinin veya bir Kö y’ün hakkında araştırma yaparken baz alınması gereken temel verilerdir. Deyim yerindeyse bir sa cayağıdır tüm bu veriler.

 

Bu sacayağında yer alan verilerden birisi eksik kalırsa çalışma da eksik kalır.

 

İkinci husus ise şudur.

 

Bir yerleşim yerinin veya bir Köy’ün hakkında araştırma yaparken öncelikle bu verilerden sadece bir veya birkaç aktarımıbaz alıp “İhtimal dahilinde”, “Belki” vb. gibi sübjektif yargılarla konuya dair fikir beyan edilirse de sözkonusu çalışma eksik kalır.

 

Seyfettin Ceylan şöyle devam ediyor:

 

“… Kayıtlarda Öyük ve Viran yerleşmeleri de var.

 

Viran, ören anlamında.

 

Nallı bir sülale adı…”

 

Elbetteki başka yerleşim yerlerinin kayıtlarında Öyük ve Viran yerleşmeleri de var ve “Viran” ören vb. anlamındadır.

 

Fakat burada üzerinde hassasiyetle durulması gereken mesele Nallı’nın bir sülale adı olup olmadı ğı meselesidir.

 

Nallı Köyü’nün adının bir sülale adı olup olmadığı bilgisi de yukarıda ifade edilen sacayağı baz a lınarak incelenmeli ve araştırılmalıdır.

 

Bu tarz bir inceleme yapılmadan sadece sözlü tarih anlatımını baz alarak Nallı Köyü’nün adının bir sülale adı olduğu yaklaşımını öne sürmek doğru bir yaklaşım olmasa gerektir.

 

Seyfettin Ceylan makalesinin devamında şöyle yazıyor:

 

“… Cevdet Türkay'ın Osmanlı Döneminde varlık gösteren Oymak, Aşiret ve Cemaatlar adlı eserinin 512 sayfasında, "Nallı(Nallu) Nallı kabileleri maddesinde, Zile kazası Sivas Sancağı" ve Anadolunun diğer illerinde "Yörükan taifesi" olarak sabit.

 

Köyün şu anki adının kaynağı doğal oluşumla sülale adından gelmektedir. Anlamında demircilik mesleğini, varsıllığı ve mecazen sert yürüyen anlamını da çağrıştırmakta.

 

Köyün Nallı'dan önceki adı da köyde geçen mevkii adlarında saklı olmalı, coğrafyanın konusuna giren köy yerleşme tipleri ve saha araştırmasıyla dere, yamaç, yol boyu, yayla, değirmen yerleşmelerinin birisiyle köyde geçen mevkii adlarının örtüşme durumu bu adı ortaya çıkaracaktır. Bu irdelenmesi gereken bir konu.

 

Nallı'nın bulunduğu coğrafyayı daha somutlaştırmak amacıyla derleyelim ve okuyalım…”

 

Seyfettin Ceylan burada görüldüğü gibi Cevdet Türkay'ın eserine atıfta bulunuyor ve "Nallı(Nallu) Nallı kabileleri maddesinde, Zile kazası Sivas Sancağı" ve Anadolunun diğer illerinde "Yörükan taifesi" olarak sabit olduğu bilgisini aktarıyor.

 

Burada Seyfettin Ceylan’ın yukarıda değindiği Nallı’nın bir sülale adı olup olmadığı bilgisiyle Cevdet Türkay'ın eserine atıfta bulunduğu bilgiyi karşılaştırmakta yarar var.

 

Cevdet Türkay eserinde şu hususların altını çiziyor:

 

 

  1. Nallı(Nallu) Nallı kabilesini kastediyor.

 

  1. Zile kazasının Sivas sancağına bağlı olduğunu kastediyor.

 

  1. Anadolu’nun diğer illerinde de "Yörükan taifesi”ni kastediyor.

 

Öncelikle burada şu hususun altını kalın çizgilerle çizmek gerekiyor.

 

Cevdet Türkay’ın eserinde bahsettiği “Nallı(Nallu) Nallı kabilesi” ifade edildiği gibi adı üstünde bir  kabiledir. Kabile ise, “Boy” dur. Boy ise sülale adı değildir.

 

Aslında burada konunun bilince çıkarılması açısından Musa Sezer’in “Zile Kazası ve Bağlı Kabileler” adlı makalesine değinmekte yarar var. Çünkü bu makale konu itibariyle ö nemli bilgiler içeren bir makaledir.

 

Musa Sezer makalesinde Zile Kazası’na dair şu bilgileri aktarır:

 

“…Zile’nin Osmanlı hâkimiyetine girmesi Yıldırım Bayezid dönemine rastlamaktadır. Yıldırım Baye zid’in oğlu Süleyman Çelebi’nin 1398’de Akkoyunlu hükümdarı Kara Yölük Osman Bey’i mağlup et mesi sonucu Zile, Sivas, Tokat ve Niksar ile birlikte Osmanlı hâkimiyetine girmiştir. Osmanlılar bölge yi 1413’te Vilayet-i Rumiyye-i Suğra adıyla kurdukları eyalete dâhil etmişlerdir. Ancak Zile’nin Rum Eyaleti içindeki idari yapısı tam anlamıyla şekillenmemiştir. 1455 ve 1519 yılına ait defterlerde nahiye statüsünde olan Zile’nin 1520 yılına ait bir defterde ise kaza idari statüsüne yükseltildiği anlaşılmakta dır. Bu tarihten itibaren ise Tokat, Sivas, Artukabad ve Turhal ile birlikte Tokat vilayetine bağlı bir ka za idi…

 

1650 senesinde bölgeyi gezen Evliya Çelebi, Türkçede halı ve kilime “Zili” dendiğini, bu şehirde de halı ve kilimin çokça dokunmasından dolayı şehre Zile adı verildiğini belirtmiştir. Suyu ve havası ol dukça yumuşak olan bu şehrin gayet meşhur olduğunu söyleyen Evliya Çelebi, bağ ve bahçeleri çok o lan Zile’nin armudu ve sergi üzümünün meşhur olduğunu eklemiştir…

Günümüzde Tokat’a bağlı bir ilçe olan Zile, coğrafi konum olarak Tokat’ın 70 km batısında yer almak tadır. Doğusunda Turhal, güneyinde Artova ve Yozgat’ın Kadışehri ilçesi, batısında Yozgat’ın Çeke rek ilçesi ve Amasya’nın Göynücek ilçesi ve kuzeyinde Amasya ile sınırlıdır…

 

1. İdari Yapı

 

Zile, Fatih Sultan Mehmed döneminde 859 / 1455’de yapılan tahrire göre Rum Eyaleti’nde “Vilayet-i Tokat” a bağlı Tokat, Turhal ve Sivas ile birlikte nahiye olarak geçmekteydi…1485’te Tokat ve Siva s’ın vilâyet olarak kaydedildiği mufassal deftere göre nahiye idi…926 / 1520 tarihli ve “Mücmel-i mahsûlât-ı Reâyây-ı Rûm” adını taşıyan tahrir defterinde ise kaza olarak kaydedilmiştir. Bu tarihte bu gün kısmen Çorum ve Yozgat illerine bağlı olan Halk-ı Has, Yeni Müslüman, Meşhedâbâd, İcacı, Özü kavağı, Kuştaş nam-ı diğer Üçtaş, Karahisar-ı Behramşah, Kızıl Kümbet ve Hüseyinâbâd Zile Kazası’ na bağlı birer nahiye idiler…937 / 1530 tarihinde Halka-i Hass, Yeni Müsliman, Meşhedabad, Acacı ve Özikavağı, Kuştak nam-ı diğer Üçtaş, Karahisar-i Behramşah, Kızılkünbed ve Hüseyinabad nahiye lerine ayrılmıştı…982 / 1574’de Meşhedabad, Yeni Müsliman, Özü Kavağı, Halka-i Hass, Açacı, Kuş taş, Kızılkünbed ve Karahisar-ı Behramşah nahiyelerinden oluşmaktaydı.12 XV. yüzyılda nahiye ve XVI. yüzyılda kaza konumundaki Zile, XVII. yüzyılda Sivas’a bağlı bir sancak durumundaydı. 1847’ de ise Amasya’ya bağlı bir kaza olmuş ve 1880’de Tokat Sancağı’na bağlanarak kaza olma özelliğini günümüze kadar devam ettirmiştir…

 

Musa Sezer, “Zile Kazası ve Bağlı Kabileler” adlı eserinde “Nallu Kabilesi”ne de değinir. Fakat Musa Sezer’in bu makalesinde “Nallu Kabilesi”nin adı “Nallu Ballu” olarak ifade edilmiştir.

Sözkonusu makalede yer alan Nallu Ballu Kabilesi’ne dair veriler şöyledir:

 

 

 

(2)

Musa Sezer’in makalesinde yer alan yukarıdaki bilgiler ışığında konuyu değerlendirirsek Zile görüldüğü gibi 1455 ve 1519 yılına ait defterlerde nahiye statüsündedir. 1520 yılına ait bir defterde ise kaza idari statüsüne yükseltildiği anlaşılmaktadır. Bu tarihten itibaren ise Tokat, Sivas, Artukabad ve Turhal ile birlikte Tokat vilayetine bağlı bir kazadır.

 

Cevdet Türkay’ın eserinde bahsettiği “Nallı(Nallu) Nallı Kabilesi”nin adı ise “Nallu Ballu Kabile si”olarak ifade edilmiş ve “Nallu Ballu Kabilesi”nin 14 Köyü içeren büyük bir kabile olduğu ifa de edilmiştir.

Keza Musa Sezer’in makalesinde yer alan “Nallu Ballu kabilesi”nde Yörükan taifesinin adı da geçmemektedir.

Özet olarak“Nallu Ballu Kabilesi”nin gerek Nallı’nın bir sülale adı olmasıyla ve gerekse de Yörükan taifesiyle ilgisi bulunmamaktadır.

Bu veriler ışığında meseleye bakıldığında Nallı Köyü’nün şu anki adının kaynağının doğal oluşumla sülale adından gelmekte olduğuna dair çıkarsamada bulunmak doğru değildir.

 

Nallı Köyü’nün Nallı'dan önceki adının köyde geçen mevkii adlarında saklı olması elbette coğraf yanın konusuna girer. Fakat bu mesele diğer bilimlerin jeoloji, arkeoloji vb.  konularına da girer. Seyfettin Ceylan’ın da belirttiği gibi bunlar irdelenmesi gereken konulardır.

 

Burada kısa da olsa şu bilgiyi aktarmakta yarar var.

 

Emrah Ayaz, “Sivas Yöresinin Karmaşık Jeolojik Yapısına Bağlı Olarak Gelişen Önemli Maden Yatakla rı ve MTA’nın Sivas Yöresindeki Yeni Bulguları” adlı makalesinde Nallı Köyü’ndeki  Kireçtaşı (Kireç Hammaddesi)’ne dikkat çeker (3)

 

Burada yine şu hususa değinmekte yarar var.

 

Nallı’nın eski adının tesbiti ve Köyün adının sülale adından veya nereden geldiğine değin araştır malar yılları gerektiren bir araştırmadır. Bu tarz araştırma yapılırken de yukarıda ifade edilen saca yağı gözönünde bulundurulmalıdır. Elde veri olmadan sadece Nallı adının demircilik mesleğini, varsıllığı ve mecazen sert yürüyen anlamını çağrıştırmasını baz almakta yeterli değildir.

 

Seyfettin Ceylanşöyle yazıyor:

 

“… Nallı'nın bulunduğu coğrafyayı daha somutlaştırmak amacıyla derleyelim ve okuyalım.

 

1530 TARİHİNDE BÖLGENİN İDARİ YAPILANMASI

 

2-Çorumlu livası: (390-428 sayfalar arası) – Seyfettin Ceylan burada alıntının sayfa numaralarını veriyorfakat kaynağı belirtmiyor-

Seyfettin Ceylan’ın verdiği bu bilgiler “387 Numaralı Muhasebe-i -Vilâyet-i Karaman ve Rûm Defteri 937 – 1530” adlı eserin 2. Cildinde de bulunmaktadır-

Çorumlu kazasına bağlı Serkis, Tuzcuyan ve Emlak divanları, Osmancık kazasına bağlı Osmancık nahiyesi, İskilib kazasına bağlı İskilib ve Tahte't-tarik nahiyeleri, Katar kazasına bağlı Katar nahiyesi, Kara-hisar-ı Demürlü kazasına bağlı Kara-hisar-ı Demürlü nahiyesi (4)

NALLI KÖYÜNÜN DE BAŞKA ADLA VARLIK GÖSTERDİĞİ KİLMİGAD DA BURADA

 

3-Sivas-Tokat livası: (430-522 sayfalar arası, Sivas'da Rum beylerbeyi otururdu) - Seyfettin Cey lan burada da alıntının sayfa numaralarını veriyor fakat kaynağı belirtmiyor.

Seyfettin Ceylan’ın verdiği bu bilgiler de “387 Numaralı Muhasebe-i -Vilâyet-i Karaman ve Rûm Defteri 937 – 1530” adlı eserin aynı cildinde bulunmaktadır-

Tokat kazasına bağlı Cincife, Venk, Komenat, Kafirni, Kilmigad, Tozanlu, Yıldız ve Kaz-abad nahiyeleri, Zile kazasına bağlı Halkahas, Yeni-müslüman, Meşhed-abad, Acacı ve Özi-kavağı, Kuş-taş nam-ı diğer Üç-taş, Kara-hisar-ı Behramşah, Kızıl-künbed ve Hüseyin-abad nahiyeleri, Turhal kazasına bağlı Mecid-özü nahiyesi, Artuk-abad kazası, Etrak-i Yörükan-ı Büzürk kadılığı ve Sivas kazasına bağlı Çirkün ve Havik nahiyelerinden müteşekkildir (5)

 

Kilmigad nahiyesi dahilindeki o zamanki çiftlik, mezra ve karye-köy yerleşmelerini tespit edip köyünün gelmişi geçmişi, etnografyası, coğrafyası ve kültürü üzerine kafa yoran Mustafa Abiye (Mustafa Akyol) telefon açıp başta "Bu Kilmigad neredir?" diyorum.

 

O tarihlerde ne çok mezra ve köy varmış bölgede sırasıyla 500 yıllık isimleri söylüyorum,

Mustafa Abi konuşmanın bir yerinde, "O dediğin köyler Gelmuat Ovasında" diyor.

 

Dil canlı bir varlık ve ekonomiklik ilkesini ve kolay anlatma ilkesini her zaman yaşatıyor.

 

Demek ki, Kilmigad, Gelmuat olmuş.

 

1530'larda Kilmigad nahiyesi Zile kazası Tokat livasına bağlı, dolayısıyla Nallı köyü de başka adla Tokat'a bağlı.

 

(...)

 

Eskişehir, 4 Temmuz 2020, Seyfettin Ceylan …”

 

Burada şu iki hususa değinmekte yarar var.

 

Kilmigad nahiyesi yada Gelmuat’a dair Sarper Yılmaz’ın kaleme aldığı “Yıldızeli’nin Tarihine Dair” adlı makalesi çok önemli bilgiler içeren bir çalışmadır.

 

Sarper Yılmaz sözkonusu makalesinde şöyle yazar:

 

“…Belgelerin yetersizliği nedeni özellikle 18. Yüzyıla ait bilgimiz çok sınırlıdır. Bilindiği üzere elimizdeki en erken tarihli Sivas Şeriye Sicilleri 18. Yüzyılın son çeyreğine aittir. Osmanlı Dev letinde sistematik sayılabilecek sayımlar ise ancak 1831 tarihinden itibaren yapılmaya başlan dığından Yenihan’a ilişkin ayrıntılı bazı bilgilere bu tarihten itibaren ulaşılabilmektedir. Yıldıze li’nin 19. yüzyıldaki durumunu Temettuat defterlerine dayanarak inceleyen bir yüksek lisans

Tezi dışında Yıldızeli ile ilgili herhangi bir inceleme bulunmamaktadır…Ayrıca Yıldızeli’nin Yıl dız Yaylası’nın güney bölümlerini içeren sınırlı bir kısmının tahrir, nüfus ve temettuat, kayıtları nı aktaran bir çalışma mevcuttur… Bununla birlikte kazanın 19. Yüzyıldaki idari durumuna iliş kin bilgiler dahi net değildir. Eski adı Yenihan (Han-ı Cedit) olan yerleşim merkezinin bugün kü adı Yıldızeli’dir, ancak bu isim değişikliğinin ne zaman yapıldığı konusunda kaynaklarda

farklı bilgiler verilmektedir. Ayrıca kayıtlarda 17. Yüzyılın sonlarından itibaren “Han-ı Cedit ma a Yıldızeli’ ibaresine sıklıkla rastlanır…Resmi belgelerde bazen Yenihan kazası, Yıldızeli na hiyesi, bazen de doğrudan Yıldızeli kazası ibareleri yer almaktadır. Yenihan (Han-ı Cedit) is minin uzunca bir zamandan beri Yıldızeli ismi ile birlikte kullanıldığı anlaşılmaktadır. Resmi i sim değişikliğine ilişkin 1913 yılına ait bir belgede şunlar yazılıdır: “Sivas vilayetinde Yeni

Han kazası nam-ı diğeri olan Yıldızili namıyla tevsim edilmiştir”…Yanıtlanması gereken baş ka sorular da vardır. Genel bir kural olarak Yıldızeli’nin doğu-batı doğrultusundaki coğrafi-ta rihi sınırlarını Yıldız Irmağı ve Yaraş Beli’nin oluşturduğunu söyleyebiliriz. Yıldız Irmağı’nın do ğusu Sivas merkeze bağlı iken, batısı 16. yüzyıl sonlarına kadar Gelmugad adıyla birnahiye olarak Tokat kazasına bağlı kalmış, sonrasında da kaza ihdas edilerek Sivas’a bağlanmıştır. Yıldızeli’ne bağlanması ise ancak 19. yüzyılın sonlarına doğru gerçekleşmiştir. Yöre halkı bu bölge için hâlâ aynı adı kullanmaktadır. Belgelerde de bu isim sıklıkla görülmekte zaman za man çoğunlukla Kilmigad, Gülmasad, Kelmefat, Kirmifat, Kalafat gibi farklı şekillerde okun muştur. Araştırmalarda bölgeye tarihsel bağlamda hemen hiç değinilmemiştir. Gelmugad

1455-1573 arasında tutulmuş olan tahrir defterlerinde daima Tokat kazası altında nahiye o larak kaydedilmiştir… 16. yüzyılın sonlarına doğru (1585) bir hüküm dolayısıyla belgelerde Gelmugad kadısının geçmesi, burasının biz kaza hâline getirildiğini gösterir…Bundan sonra

belgelerde Gelmugad adı zaman zaman nahiye zaman zaman da kaza olarak geçse de bir kaza statüsünü aldığı kesindir ve bir naibi vardır. Elimizdeki Sivas’a ait erken dönem kadı si cillerinde Gelmugad Sivas sancağına bağlı bir kaza olarak kayıtlıdır. Bu durumun 1831 ve 1845 sayımlarında aynı şekilde devam ettiği görülür. 1870 Salnamesi’nde ise Gelmugad To nus kazasına bağlı bir nahiye olarak karşımıza çıkar…1875 tarihli bir sicil kaydından Gelmu gad nahiyesinin Tonus kazasına bağlı olup yeni oluşturulan Yıldızeli kazası kaymakamlığına ilhak edildiğini öğreniyoruz… 1889 tarihinde bu nahiyenin ismi Belcik olarak değiştirilmiştir…Cumhuriyet Dönemi’nde bucak statüsünde olan bölgenin adı bir kez daha değiştirilerek bu cak merkezi olan Yavu köyüne nispetle Yavu yapıldı (1972). Bucakların kaldırılmasını ve nü fusu 2.000’in altında olan yerleşim merkezlerinin belediyelik durumlarının kaldırılmasını taki ben bu bölge, köylerden oluşan ve her birinin münferiden Yıldızeli ilçesine bağlı olduğu bir

bölge haline geldi…” (6)

 

Sarper Yılmaz’ın bu makalesi çerçevesinde meseleye bakılırsa “Kilmigad, Gelmuat olmuş” yakla şımının doğru olmadığı görülmektedir.

 

Çünkü Sarper Yılmaz’ın da belirttiği gibi Gelmugad belgelerde de sıklıkla görülmekte zaman zaman çoğunlukla Kilmigad, Gülmasad, Kelmefat, Kirmifat, Kalafat gibi farklı şekillerde okun muştur.

 

Burada Tahir Sezen’in “Osmanlı Yer Adları” adlı iki eserinde yer alan bilgilere de değinmekte yarar var.

 

Tahir Sezen eserinin ilk baskısında konuya dair şu bilgiyi aktarır:

 

(7)

 

Tahir Sezen eserinin ikinci baskısında ise konuya dair şu bilgiyi aktarır:

 

 

 (8)

 

 

Gerek Sarper Yılmaz’ın makalesinde ve gerekse diğer kaynaklarda da görüldüğü gibi Gelmugad 1530'lardan önceTokat livasının Zile kazasına bağlıdır.

 

Seyfettin Ceylan burada 1530'larda Kilmigad nahiyesi’nin Zile kazası Tokat livasına bağlı olma sını baz alarak dolayısıyla Nallı köyünün başka adla Tokat'a bağlı olduğunu ifade ediyor.

Nallı Köyü’nün başka adla veya aynı adla Tokat'a veya Sivas’a bağlı olduğunu kanıtlamak için gerek 16. Yüzyıla ait Mufassal Tahrir ve Tahrir Defterlerini ve gerekse de 19. Yüzyıla ait Nüfus Defterlerini ve Arşivlerde bulunan başka Defterleri ve belgeleri taramak gerekir.

 

Böyle detaylı bir araştırma yapmadan Nallı köyünün başka adla Tokat'a bağlı olduğu yaklaşımı doğru bir yaklaşım değildir.

 

 

Seyfettin Ceylan, makalesinin 2. Bölümünde konuya dair  şunları yazar:

 

“… Kilmigad ile İlgili İsim ve İdari Yapılanma Serüveni
 

Şu an Belcik yerleşmesi adıyla,

(1454 : Kilmigad) –Ki, Seyfettin Ceylanburada aktardığı bilginin kaynağını aktarmıyor ve 1454 yılını aktarıyor. Yukarıda ise şu bilgiyi aktarmıştı anımsanacağı üzere:

1530'larda Kilmigad nahiyesi Zile kazası Tokat livasına bağlı, dolayısıyla Nallı köyü de başka adla Tokat'a bağlı”

Verilen tarihler birbirini tutmamaktadır görüldüğü gibi - yukarıda ise nahiye olarak varlık gösteriyor, nahiyeliği 1562'ye kadar sürüyor ve Tokat → Sivas → Rum eyâletine bağlı.(1889 : Belcik) bu tarihte resmi olarak Kilmigad adı bırakılmış ve Belcik olmuş. 1855-1867 tarihlerinde kaza olmuş. Bu süreçte Sivas → Sivas eyâleti (salnâme) bağlı.Aynı isimle (1889-1923) tarihlerinde nahiyeliğe gerilemiş. Yıldızeli → Sivas → Sivas vilâyeti(salnâme) bağlı.(1924 : Yavu) adıyla nahiyeliğe devam ediyor, Yıldızeli-Sivas'a bağlı.

Bu nahiye hudutları içinde üçer, beşer evlik mezra yerleşmesi yoğun, o tarihlerde.

NĀHİYE-İ KİLMİGAD Tīmārhā-i Zu‘amā ve Sipāhiyān
Kurā 38, toplam köy sayısı.
Mezāri‘ 54, toplam mezra sayısı.
Yatak 17, bölgenin hayvancılıkla uğraşanlar için gözde yerler olduğundan başka köylerden gelen sürülerden alınan yayla, ağıl, çit, parası anlamında.
Çiftlik 1, verimli tarım alanı.
Mu‘āf 14 H ā s ı l 71.457
Dīvānī 69.202, yakın bölgedeki 15-20 köyden elde edilen akçe miktarı.
Mālikāne 2.255

YILDIZ, HAN-I CEDİDKaza olmadan önce Yıldız adıyla nâhiye (1454-1517) Tokat → Tokat maa Sivas → Rumeyâleti dahilinde.
YENİHAN(Han-ı Cedid) bu adla Kazâ oluyor ve (1520-1562) Tokat → Anadolu eyâletine bağlı.
Yenihan adıyla kazâ oluyor (1855-1866) Sivas → Sivas eyâleti (salnâme) dahilinde.

Yıldızeli adıyla kazâlığa devam ediyor (1867-1923) Sivas → Sivas vilâyeti (salnâme) bağlı.Aynı adla ve kazalığını koruyarak (1924) Sivas iline bağlı.

AĞCAKALE Nâhiye (1502-1562) Kilmigad → Tokat-Sivas → Rumeyâletine bağlı.1562'den sonra köy olduğu ve Belcik → Yıldızeli → Sivas iline bağlı…”

Seyfettin Ceylan Kilmigad’a dair yukarıdaki bu bilgileri aktarıyor fakat burada da yukarıda belirtildi ği gibi bu bilgilerin kaynağını aktarmıyor…

Yukarıda Gelmugad’ın tarihçesine ilişkin Sarper Yılmaz’ın makalesinden bilgi aktarıldığı için bura da Seyfettin Ceylan’ın Kilmigad’a dair yukarıda aktardığı bilgilere değinilmeyecektir.

Fakat burada şu hususa da özellikle değinmekte yarar var.

Seyfettin Ceylan makalesinde su değirmenlerinden Gacar Değirmeninin Nallı’ya otuz yıl önce yer leştirilen Gacarlı Türkmenlerinin belki de eski bir Değirmen yerinde tekrar üretime kattığı bir yapı olduğunun altını çiziyor.

Fakat Seyfettin Ceylan burada da bilginin kaynağını aktarmıyor.

Burada kısaca da olsa Gacarlı Türkmenlerine değinmekte yarar var.

“387 Numaralı Muhasebe-i -Vilâyet-i Karaman ve Rûm Defteri 937 – 1530” adlı eserin 2. Cildinde Sivas ve Tokat Livası’nda bulunan kişi ve ce maatlere de değinilmiştir.

Fakat sözkonusu eserin ilgili bölümünde Gacarlı Türkmenlerine dair bir bilgiye yer verilmemiştir (9)

Cevdet Türkay’ın eserinde de Gacarlı Türkmenlerine dair bir bilgiye yer verilmemiştir (10)

Salih Şahin, Çerkez Muhacirleri’nin Sivas’a iskan edilmesine dair hazırlanan bir raporu içeren makalesinde konuya dair detaylı bilgi aktarır.

Bu Rapora göre Çerkez Muhacirleri Gelmugad ve Yıldızeli de dahil olmak üzere Sivas’ın hemen hemen bütün kazalarına iskan edilmişlerdir

Fakat bu Rapor’da da Gacarlı Türkmenlerine rastlanmaz (11)

Hasan Coşkun da, “Geleneksel Alevi Sosyal Örgütlenmesi “Sivas Kangal Türkmen Alevileri Örneği” adlı Doktora Tezi’nde Sivas ve Yeni İl civarında yaşayan Türkmen Aşiret, Oymak ve Cemaatlere yer verir.

Bu aşiretlerden, oymaklardan ve cemaatlerden birisi de “Kaçarlı Kaçar İsalı” Türkmen taifesidir (12)

Burada ilginç olan husus ise şudur.

Gerek Cevdet Türkay’ın eserinde, gerek Hasan Coşkun’un eserinde ve gerekse de diğer eserlerde  Gacarlı Türkmenlerine rastlanmaz. Kaçarlı Türkmenlerine rastlanılır.

Seyfettin Ceylan konuya dair şu bilgileri de aktarıyor:

“Ağcakale ile Nallı yakın köylerden ve yakın tarihe kadar Ağcakale Deresi ile Narlı Deresinden beslenen ve Ağcakale köyü sınırlarında geçen Suçatı mevkiinde 1980'li yıllarda son soluğunu veren tarihi Ağcakale köyü Su değirmeni ile sözlü tarihe göre Damal'dan gelenlerden yaklaşık 25-30 yıl önce Malatya'nın Korucuk köyü ile Elazığ'ın Şıhhasan köyünde gelip buraları yurt edinen şu anki köy sakinleri ile Ardahan Damal bölgesinden 1890'lı yıllarda devletin yer göstermesi ile Nallı köyüne yerleştirilen Gacarlı Türkmenlerinin belki de tekrar canlandırdığı Gacar Su Değirmeni de ortak kullanılıyor.

Somut yaşayıp, devrinde birçok anıları yığan Gacar Değirmeni söz varlığının altındaki sözlü tarih anlatıları ile Cevdet Türkay'ın Osmanlı İmparatorluğunda Oymak, Aşiret ve Cemaatlar adlı eserinin 314. sayfasında, Gacarlu maddesinde: Rakka, Kars, Çıldır, Göle, Diyarbakır sancaklarında iskan ettikleri sabit olup örtüşmesi de Nallı'da şu an yaşayanların geniş coğrafyalardaki zorunlu maceralarına bir delil niteliğinde…”

Görüldüğü gibi Seyfettin Ceylanmakalesinde sözlü tarihi baz alarak Damal'dan gelenlerden yaklaşık 25-30 yıl önce Malatya'nın Korucuk köyü ile Elazığ'ın Şıhhasan köyünde gelip buraları yurt edinen şu anki köy sakinleri ile Ardahan Damal bölgesinden 1890'lı yıllarda devletin yer göstermesi ile Nallı köyüne yerleştirilen Gacarlı Türkmenlerinin varlığına işaret ediyor.

Elbette ki sözlü tarih verileri önemlidir ve dikkate alınmalıdır.

Fakat aynı zamanda yazılı tarih verileri ve Arşivlerde bulunan belgeler de önemlidir ve bunlar da dikkate alınmalıdır.

Seyfettin Ceylan burada sözlü tarihi baz alırken aynı zamanda yazılı tarih verilerini ve Arşivlerde bulunan belgeleri de baz almalıdır.

Seyfettin Ceylan makalesinde devamla Cevdet Türkay'ın eserinde yer alan “Gacarlu” maddesine de değiniyor.

Konuyla ilgili tarama yapılırken Cevdet Türkay’ın eserinin yanısıra başka eserler de tarandı. Fakat yapılan tarama sırasında “Gacarlu” ismine de rastlanmadı.

Burada şu hususu da vurgulamak gerekir.

Gerek Damal'dan ve gerekse de Malatya'nın Korucuk köyü ile Elazığ'ın Şıhhasan köyünden gelip Nallı köyüne yerleştirilen Gacarlı Türkmenlerinden söz edebilmek için gerek Damal’ın ve gerekse de Malatya'nın Korucuk köyü ile Elazığ'ın Şıhhasan köylerinin de Arşivlerde yer alan Mufassal Tahrir, Tahrir, Nüfus vb. Defterlerinde de araştırma yapılması gerekir.

Ayrıca yukarıda yer alan Salih Şahin’in makalesinde yer verilen sözkonusu raporda da değinildiği gibi Arşivlerde Muhacir kayıtları ve belgeleri de yer almaktadır.

Gerek yazılı tarih ve gerekse de Arşivler de yer alan Mufassal Tahrir, Tahrir, Nüfus vb. Defterle rinde gerekli araştırmalar yapılmadan sadece sözlü tarih verilerini baz almak doğru bir yaklaşım olmasa gerektir.

Seyfettin Ceylan son olarak şu bilgileri aktarır:

“… NALLI KÖYÜNÜN ESKİ ADININ KAYNAĞINA DAİR DÜŞÜNCELER

Köyün toprakları dahilinde bulunan, "Ağca-su" söyleyişinden "Ağsu" biçimine evrilen ve "viranları" sözünün kayıt devrinde "örenleri" yerine kullanıldığı açık olduğundan "mezrassı" sözü de tarlası, yerleşim bulunan, yani küçük köy anlamlarını birleştirdiğimizde Ağsu mevkisi ve bu mevkinin yakınındaki Ören mevkiinden hareketle sözünü ettiğimiz köy yerleşmesinin Nallı'dan önceki adının 1500'lü yıllarda Ağca-su-mezrası-viranları olduğu ileri sürülebilir.
 

387 Numaralı Muhasebe-i Vilayet-i Karaman ve Rum Defteri adlı eserin yer isimleri dizinini incelediğimizde Ağca-su viranları mezrası Kilmigad nahiyesi sayfa 445'te bulunduğunu belirten eserin yer isimleri dizininde geçmesine rağmen tıpkı basımı yapılan köyle ilgili bölümlerin de bulunduğu tıpkı basım sayfaları basılmayıp boş bırakıldığından köyün o zamanki hane sayısı, köyden elde edilen hasıl bilgilerine ulaşılamamıştır.


(...)
 

Eskişehir, 6 Temmuz 2020, Seyfettin Ceylan…”

Burada şu hususun altını bir kez daha kalın çizgilerle çizmekte yarar var.

Nallı Köy’ünün Nallı'dan önceki adının 1500'lü yıllarda Ağca-su-mezrası-viranları olduğunu ileri sürebilmek için de ifade edildiği gibi bahsi edilen sacayağı gözönünde bulundurulmalıdır.

Seyfettin Ceylan “387 Numaralı Muhasebe-i Vilayet-i Karaman ve Rum Defteri”ne atıf yapıyor. Bu esere yukarıda da değinilmişti anımsanacağı üzere.

Fakat burada sözkonusu esere kısmen değinmekte yarar var.

Bu eser Sivas – Tokat livaları da dahil birçok livaları içeren bir İcmal (Özet) eserdir.

Yani adından da anlaşılacağı üzere  Sivas – Tokat livalarına ve başka livalara bağlı kişi ve ce maat adlarının, Köylerin ve Mezraaların özet bilgilerini içeren bir eserdir.

Bu eser de “Ağca-su-viranları”nın, başka yerleşim yerlerinin ve herhangi bir köyün o zamanki ha ne sayısına ve köyden elde edilen hasıl bilgilerine ulaşılamaz.

Bu durum Seyfettin Ceylan’ın ifade ettiği gibi sözkonusu eserin tıpkı basımı yapılan köyle ilgili bölümlerin de bulunduğu tıpkı basım sayfaları basılmayıp boş bırakıldığından kaynaklanmamakta dır.

Yukarıda da ifade edilmeye çalışıldığı gibi bu eser Sivas – Tokat livalarına ve başka livalara bağlı kişi ve cemaat adlarının, Köylerin ve Mezraaların özet bilgilerini içeren bir eser olduğu için köyün o zamanki hane sayısı, köyden elde edilen hasıl bilgilerine ulaşılamamıştır.

Şayet Köyün 16. Yüzyıldaki kayıtları gerek Mufassal Tahrir Defterinde ve gerekse de Tahrir Defte rinde varsa köyün o zamanki hane sayısı, köyden elde edilen hasıl bilgilerine ulaşılabilir.

Keza Köyün 19. Yüzyılda kaydı varsa –Ki, bu kayıtlara yayınlanmayan “İğdecik ve Kümbet Köyle ri’ne Dair” adlı çalışmamızda yer verilmiştir- köyün o zamanki hane sayısına ve köyden elde edilen hasıl bilgilerine de ulaşılabilir.

Gerek Sivas – Tokat livalarına ve gerekse de başka livalara bağlı kişi ve cemaat adlarının, Köy lerin ve Mezraaların geniş ve detaylı bilgileri Devlet Arşivlerinde ve Tapu Kadastro Arşivinde bu lunan Mufassal Tahrir, Tahrir, Nüfus vb. Defterlerinde yer almaktadır.

Bu eserde görüldüğü gibi Ağca-su-mezrası-viranları, Kilmigad’a yani Gelmugad’a bağlı “Ağca-su-viranları” olarak geçer.

Sözkonusu eserde günümüzde çizilmiş olan haritanın küçültülmüşhalini de eklemekte yarar var burada.

 

 

Bu haritada görüldüğü gibi Ağca-su-viranları’na yakın Köyler yukarıda Kürtler-viranı, Kavak ve Hoca-Bey, aşağıda ise Mescidlü ve Halka-çayır’dır.

Bu Köyler’den Kavak, Hoca-Bey ve Mescidlü günümüzde Şarkışla’nın Akçakışla bucağına bağlı köylerdir.

Haritaya dikkatli bakılırsa “KİLMİGAD” da görülecektir.

Burada tarafımızdan yayınlanan “Gelmugad Yoklama Defteri”nde yer alan kimi Köy adlarına de ğinmekte yarar var.

Çünkü bu Defter her ne kadar eksik bir Defter olsa dabu Defter de Nallı Köyü geçer. Fakat yukarıda yer alan Ağca-su-viranları, Ağca-su viranlarının yukarısındaki Kürtler-viranı, Kavak ve Hoca-Bey Köyleri ve Ağca-su viranlarının aşağısındaki Mescidlü ve Halka-çayır Köyleri Gelmugad Yoklama Defteri’nde geçmez.

 “Gelmugad Yoklama Defteri”nde yer alan Nallı Köyü’nün Yoklama Defterinde yer alan bilgiler şöy ledir:

“… Nallu Köyü

 7 Kızılhimmetoğlu Osman’ın oğlu Abdülkadir’in doğan oğlu Ali. Doğumu: 14 Nisan 1834.

23 Himmetoğlu Ahmet’in oğlu Himmet. Yaşı 2. 24 Kasım 1833’te Emlak Kazasından gelmiştir.

Yıldızeli’nde Nallu Köyü tesbit edilememiştir.  Fakat günümüzde Yıldızeli’ne bağlı Nallı Köyü vardır…” (14) 

Gelmugad Yoklama Defteri’nde yer alan bu kısa bilgiler bile konu açısından önemli bilgilerdir.

Çünkü bu bilgiden de anlaşılıyor ki Himmetoğlu Ahmet’in oğlu Himmet 24 Kasım 1833’te Emlak Kazasından Nallı Köyü’ne gelmiştir.

Görüldüğü gibi Yoklama Defterinde de başka bir Kaza’dan veya Köy’den Nallı Köyü’ne gelenlerin de kayıtları yer almaktadır.

Keza Nüfus Defterlerinde de başka bir Kaza’dan veya Köy’den başka bir Köy’e gelen ve gidenlerin de kayıtları yer almaktadır.

Örnek olması açısından Değerli Araştırmacı Yazar Musa Tokmak ve bu karalamanın yazarının birlikte kaleme al dıkları Sivrialan Köyü’nün 1831, 1835, 1840 ve 1845 tarihli Nüfus Defterlerini içeren makalede yer alan 1831 Nü fus Defterinden şu bilgileri aktarmakta yarar var:

“…

Ortaboylukırsakallı

Abdullahoğluçiftçi

AbdullahYaşı50

SivasBalıkhisar’a

gitti.1835

Ölümü:1839

Abdullah’ın oğlu,uzun boylu terbıyıklıAhmet

Yaşı

17

Mücerret

Budaberabergitti

Diğeroğlu Bekir

Yaşı

10

Bu da beraber gittiÖlümü:1254DiğeroğluHalilDoğumu:1831

DiğeroğluVeli

Yaşı

9

Budaberabergitti

Ortaboylukırsakallı

Mollahıdıroğlu

çiftçiHasan

Yaşı

60

Orta boylu kumralsakallı MehdioğluMehmet

Yaşı

35

Köyegelişi:1834

Ölümü:1837

Mehmet’in oğluİbrahim

Yaşı

8

Çocuk

Bu da berabergeldi

DiğeroğluHüseyin

Yaşı

6

Bu da beraberÖlümü:1838

Mehmet’in

kardeşi, kumralbıyıklı MuharremYaşı

25

Bu da berabergeldi

Redif askerliğekaydı:1834

Diğerkardeşi

AhmetYaşı14

Bu da berabergeldi

Ölümü:1838

Diğerkardeşi

RecepYaşı9

Bu da berabergeldi.

 

 …”

Görüldüğü gibi Sivrialan Köyü’nün 1831 tarihli Nüfus Defteri’nde de 50 yaşındaki ortaboylukırsakallı

AbdullahoğluçiftçiAbdullaherkek çocuklarıyla birlikte 1835 tarihinde SivasBalıkhisar’a

gitmiştir.

 

Orta boylu kumralsakallı 35 yaşındaki MehdioğluMehmet’te erkek çocukları ve erkek kardeşleriyle birlikte 1834 tarihinde Sivrialan Köyü’ne gelmiştir.

 

Nallı Köyü’ne ilişkin olarak şu hususa da değinmekte yarar var.

Nallı Köyü’nden Öğretmen Mustafa Akyol, henüz yayınlanmamış olan çalışmasından şu bilgiyi aktardı. Kendilerine minnettarız:

… A - Nallı Köyünün adının Kaynağı:

Köyün Ören mevkisinde oturan sonradan Şarkışla Kümbet köyüne göç eden Çatalbaş ailesi (Hüseyin Açıkbaş’ın dedeleri) ve Ali Baş Oğulların ( Muharrem Karaca’nın dedeleri) bunların büyük tekeleri varmış. Bunlar tekelerin a yaklarına nal çakarlarmış. Köyün adının bundan geldiği söyleniyor. Bozok Sancağında Nallı Türkmenleri yaşadığı incelemelerden anlaşılıyor. Bu iki ailenin Nallı Türkmenlerinden olmuş ola bilir. Nallı adı da bundan gelebilir. O aile den Muharrem Karaca Yalıncak Ocağına bağlı olduklarını söyledi.

B- Köyün Tarihçesi: • İlk zamanlar şimdi ulaş ilçesine bağlı İtkıran köyünden gelen Zeybek lakaplı bir aile varmış. (Kara bulut soyadlılar) Onlarla beraber yine söylenceye göre birkaç hanede Kürtler varmış. Bu Kürt aileler zamanla köyden göçüp gitmişler…” (1)

Burada küçük bir parantez açmakta yarar var.

Anımsanacağı üzere Seyfettin Ceylan gerek Nallı Köyünün adının kaynağına ilişkin ve gerekse Nallı Köyü’ne gelenlere ilişkin  bazı bilgiler aktarmıştı.

Burada tekrara düşmemek için Seyfettin Ceylan’ın gerek Nallı Köyünün adının kaynağına ilişkin ve ge rekse de Nallı Köyü’ne gelenlere ilişkin aktardığı bazı bilgilere değinilmeyecek.

Fakat burada şu hususun da altını kalın çizgilerle çizmek gerekiyor.

Konuya dair Seyfettin Ceylan’ın aktardığı bilgilerle Mustafa Akyol’un aktardığı bilgiler örtüş memektedir.

Kısaca anımsamak gerekirse.

Seyfettin Ceylan makalesinde Nallı Köyü’nün adının sülale adından gelmekte olduğunu,1530'larda Kilmigad nahiyesi’nin Zile kazası Tokat livasına bağlı olduğunu, Nallı köyünün başka adla To kat'a bağlı olduğunu, köy yerleşmesinin Nallı'dan önceki adının 1500'lü yıllarda Ağca-su-mezrası-viranları olduğunun ileri sürülebileceği bilgisini ifade ediyorve Nallı’ya gelenlerin de Damal'dan, Malatya'nın Korucuk köyü ile Elazığ'ın Şıhhasan köyünden gelen Gacarlı Türkmenler olduğunu i fade ediyordu.

Mustafa Akyol ise, Köyün Ören mevkiinde oturan sonradan Şarkışla Kümbet köyüne –Ki, Mustafa Akyol’un kastettiği Köy bizim Köy’ümüzdür-  göç eden Çatalbaş ailesi (Hüseyin Açıkbaş’ın dedeleri) ve Ali Baş Oğulların ( Muharrem Karaca’nın dedeleri -Muharrem Karaca’nın dedeleri, bizim dedelerimizdir-bunların büyük tekeleri ol duğunu, bunların tekelerin ayaklarına nal çaktıklarını ve  Köyün adının bundan geldiğini, Bozok Sancağında Nallı Türkmenlerinin yaşadığını, bu iki ailenin de Nallı Türkmenlerinden olmuş olabileceklerini ifade ediyordu.

Mustafa Akyol devamla, ilk zamanlar şimdi Ulaş ilçesine bağlı İtkıran köyünden gelen Zeybek lakaplı (Karabulut soyadlı) aileyle beraber söylenceye göre birkaç hanede Kürtlerin olduğunu, bu Kürt ailelerin  zamanla köyden gö çüp gittiklerini ifade ediyordu.

Burada da küçük bir parantez açıp bir iki hususa değinmekte yarar var.

Mustafa Akyol da burada Seyfettin Ceylan gibi sözlü kültürü baz alarak sonradan Şarkışla Kümbet köyüne göç eden Çatalbaş ailesi ile Ali Baş Oğulları ailesinin -Ki, bu iki lakap Köyümüzde yer alan, sonradan konulmuş lakaplardır. Fakat her iki lakapta yayınlanmayan çalışmamızda yer alan Nüfus Defterlerinde yer almamaktadır-  Bozok Sancağındaki  Nallı Türkmenleri olabileceklerine vurgu yapıyor.

Mustafa Akyol’a göre bu iki aile önce Köyün Ören mevkiinde oturmuş  ve sonradan Şarkışla Kümbet köyüne göçetmişse bu göç bilgisinin Nallı Köyü’nün Nüfus Defterlerinde yer alması gerekir.

Konuya dair Nallı  Köyü’nün Nüfus Defterlerinde yapılan araştırmalarda Nallı  Köyü’nden Bozok sancağının Emlak nahiyesine bağlı Kümbet Köyü’ne göç edenlere rastlanmamıştır.

Konunun bilince çıkarılması açısından yayınlanmamış çalışmamızda yer alan Nallı  Köyü’nün 1831 tarihli Nüfus Defteri’ne ve Köyü’müze ait 1831 tarihli Nüfus Defteri’ni aktarmakta yarar var:

“… Murat Alandağlı  eserinde  önce 02267 numaralı Nüfus Defterlerinde yer alan H- 29 – 12 – 1246/ 10 Haziran 1831 tarihli Nallı köyünün Nüfus Defteri’ni  aktarır.  Nallı  köyüne ait 10 Haziran 1831 tarihli Nüfus Defteri’n de şu bilgilere yer verilmiştir:

 

 

 

Görüldüğü gibi Nallı köyüne ait 10 Haziran 1831 tarihli bu Nüfus Defteri’nde Nallı köyünde Kızıl Himmet Oğlu, Balkız Oğlu ve Hızır Oğlu lakaplarına rastlanılmaktadır….”

 

Nallı köyüne ait 10 Haziran 1831 tarihli bu Nüfus Defteri’nde görüldüğü gibi Köy’e Kümbet Köyü’nden veya başka herhangi bir Köy’den gelen olmamıştır.

 

 

 

 

 

 

 

 

“…

 

Köyümüze ait 1831 tarihli Nüfus Defteri’nin sadeleştirmesinde –Ki, … Köyümüzün…transkiplerinde yer alan bilgilerin okurlar için anlaşılması zor olacağı düşünüldüğünden sadeleştirimesine yer verilmiştir… - şu bilgiler yer almaktadır;

 

“… Melikoğlu çiftçi Veli 60 yaşındadır ve köyümüzün Kethüda (Osmanlılarda, köylerde devlet ile halk arasında ilişkiyi sağlayan görevli (94) ’sıdır 

Köyümüzün Kethüda’sı Melikoğlu çiftçi Veli’nin oğlu Hasan 25 yaşındadır.

Diğer oğlu Mehmet 3 yaşındadır.

Diğer oğlu Mustafa ise 2 yaşındadır.

Balkızoğlu çiftçi Mahmut 45 yaşındadır. 13 Mayıs 1831 tarihinde Sivas’a gitmiştir. (Balkızoğlu çiftçi Mah mut’un bu tarihte Sivas’a neden gittiği belirtilmemiştir –Ki, Köyümüze ait  1831 Nüfus Deftterinde ve di ğer Nüfus Defterlerinde de bir kişinin köyünden başka yere neden gittiği ve bir kişinin başka bir yerden Kö yümüze neden geldiği  belirtilmemiştir-

Balkızoğlu çiftçi Ali 30 yaşındadır. Balkızoğlu çiftçi Ali’de, Balkız oğlu çiftçi Mahmut’la birlikte Sivas’a gitmiştir.

Balkızoğlu Musa’nın oğlu Hasan 22 yaşındadır.

Ali’nin kardeşi Ahmet 20 yaşındadır. Ali’nin kardeşi Ahmet’te beraber Sivas’a gitmiştir.

Yoğurtçuoğlu rençper (?) (95) (İsmi okunamamıştır.) 60 yaşındadır. 1831’de vefat etmiştir.

Yoğurtçuoğlu rençperin oğlu Yusuf 2 yaşındadır. 1832 yılında Kelmefad Kazasına gitmiştir.

(Şeyma Arıkan’ın “3 Numaralı Sivas Şer'iyye Sicili'nin (H. 1202 1203 M. 1787 1788) Transkripsiyon ve Değerlendirmesi” (96) adlı Yüksek Lisans Tezi çalışmasında Sivas’a bağlı “Kelmefad Kazası” bir kez yer almaktadır. Aynı çalışmada “Kelmefat” ise üç kez yer almaktadır. Gerek Kelmefad Kazası ve gerekse de Kelmefat Kazası ile kastedilen yer Gelmugad Kazası’dır. Konuya ilişkin kimi bilgilere aşağı da değinile cektir.)

Hasan 32 yaşındadır. 1838’de vefat etmiştir. Redif (97) ’tir (Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemlerinde, askerlik görevini yerine getirdikten sonra yedeğe ayrılan er)

Çiftçi Osman oğlu İbrahim 32 yaşındadır. Çiftçi Osman oğlu İbrahim’de Redif’tir.

Musa oğlu Hasan 23 yaşındadır. Musa oğlu Hasan’da Redif’tir.

Balkızoğlu Hasan’ın oğlu Hüseyin’in yaşı okunamamıştır. Balkızoğlu Hasan’ın oğlu Hüseyin’de 1838’de köye gelmiştir.

Oğlu Hasan 6 yaşındadır.

Veli’nin oğlu Ahmet’in yaşı okunamamıştır.

Yukarıda yazılan son on kişi Sancak halkından olup 1838’de beraber gelmişlerdir. (Burada kastedilen “San cak halkı” “Bozok halkı”dır. Çünkü Köyümüz bu tarihte Ankara vilayeti Bozok sancağına bağlıdır. Ayrıca belgede görüldüğü gibi yukarıda yazılan son on kişinin 1838’de köyümüze neden beraber geldikleri de belir tilmemiştir.)

21 yaşındaki Ateş (2. Adı yada lakabı okunamamıştır.) 1834 yılında köye gelmiştir. Redif’tir.

Cenani oğlu Feridi (2. Adı yada lakabı okunamamıştır.) Bu da aynı tarihte gelmiştir. Redif’tir.

Feridi’nin oğlu Ali 8 yaşındadır.

Feridi’nin diğer oğlu Süleyman 1837 yılında doğmuştur.

Diğer oğlunun adının ve lakabının üzeri karalı olduğu için okunamamıştır. 1837 yılında doğmuştur.

Hut (2. Adı yada lakabı okunamamıştır.) oğlu Musa 1838 yılında doğmuştur.

Diğer oğlu Mehmet 12 yaşındadır. 1838 yılında köye gelmiştir. 1838 yılında vefat etmiştir…”

 

Köyümüzün 1831 tarihli bu Nüfus Defteri’nde de görüldüğü gibi1831 tarihinde ve değişik tarihlerde Köy’ümüzden giden de olmuştur.  1831 tarihinde ve değişik tarihlerde Köyümüze gelen de olmuştur.

 

Evet. Her iki Köy’ün Nüfus Defterlerinde  Balkızoğlu lakaplarının bulunması ilginçtir.

 

Fakat her iki Köy’ün Nüfus Defterlerinde Balkızoğlu lakaplarının bulunması Nallı Köyü’ndeki Balkızo ğullarının Kümbet Köyü’ne göç ettikleri anlamına gelmez.

 

Bu anlamda Nallı Köyü’nün adının Açıkbaş ve Alibaş oğullarının nalcılık yapmalarından geldiğini öne sürmek doğ ru bir yaklaşım olmasa gerek.

Zaten yukarıda da ifade edildiği gibi Açıkbaş ve Alibaş oğulları lakapları sonradan konulmuştur.

Ve bu ailelerin eski lakaplarının Balkızoğlu veya başka bir lakaplarının olduğuna dair elde veri de bulunmamakta dır.

Ayrıca son olarak şu bilgiyi de aktarmakta yarar var.

Muharrem Karaca’nın oğulları İbrahim Karaca ve Hüseyin Karaca kendileriyle yapılan kişisel görüşmede babalarının “Biz Kars Muhaciriyiz” dediği bilgisini aktarmışlardır.

Fakat konuya dair yapılan araştırmalarda ailemizin Kars Muhaciri olduğuna dair bilgiye ulaşılamamıştır.

Bu konuda ne kadar eleştirilsek azdır.

Konuya dair yapılan araştırmalarda ailemizin Kars Muhaciri olduğuna dair bilgiye ulaşamadığımız için burada ö zeleştiri vermek boynumuzun borcudur.

Mustafa Akyol da anımsanacağı üzere Muharrem Karaca’nın kendisine “Biz Yalıncak Ocağı’na bağlıyız” dediği bilgisini aktarmıştı.

Gerek Köyümüzde yaptığımız araştırmalarda ve gerekse de Nallı’lı Öğretmen Mustafa Akyol’un aktar dığı bilgiden de anlıyoruz ki, Muharrem Karaca (Bizim ailemiz) Köyümüzde yaşayan Musaefen diğil, Sarı Ali ve Korkusuz aileleri de Yalıncak talibidir.

Fakat burada gerek Köylülerimiz ve gerekse Nallı’lı Öğretmen Mustafa Akyol, Yalıncak Ocağı hakkında detaylı bilgi vermedikleri için, “Yalıncak Ocağı Mürşit Ocak mıdır? Değilse Mürşit Ocağı neresidir?” ve “Yalıncak Ocağı nerededir ve Talipleri Kimlerdir?” gibi ö nemli sorular yanıtsız kalmaktadır ne yazık ki?

 

 

 

 

 

 

 

 

KAYNAKÇA

 

  1. Seyfettin CeylanSivas İli Yıldızeli İlçesi Nallı Köyü Yazıları 1 – 2Erişim Tarihi 19. 05. 2021.
  2. Musa Sezer Zile Kazası ve Bağlı Kabileler Erişim Tarihi 20. 05. 2021.
  3. Emrah Ayaz Sivas Yöresinin Karmaşık Jeolojik Yapısına Bağlı Olarak Gelişen Önemli Maden Yatakları ve MTA’nın Sivas Yöresindeki Yeni Bulguları Erişim Tarihi 21. 05. 2021.
  4. 387 Numaralı Muhasebe-i -Vilâyet-i Karaman ve Rûm Defteri 937 – 1530 2”T.C Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Ankara 1997 107. ve113. Sayfalar arası.
  5. A. G. E. Sayfa 114. Ve 129. Sayfalar arası.
  6. Sarper Yılmaz Yıldızeli’nin Tarihine DairErişim Tarihi 22. 05. 2021.
  7. Tahir Sezen Osmanlı Yer Adları T.C Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Ankara 2006 Sayfa 71.
  8. A. G. E. Sayfa 100.
  9. 387 Numaralı Muhasebe-i -Vilâyet-i Karaman ve Rûm Defteri 937 – 1530 2”T.C Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Ankara 1997 Sayfa 79. Ve 85 arası.
  10. Cevdet Türkay Osmanlı İmparatorluğu’nda Oymak Aşiret ve Cemaatler İşaret Yayınları İstan bul Mayıs 2001
  11. https://www.facebook.com/sivaskulturmerkezi58/photos/a.202175059841786/1049841868408430
  12. Hasan CoşkunGeleneksel Alevi Sosyal Örgütlenmesi “Sivas Kangal Türkmen Alevileri Örneği “ Erişim Tarihi 23. 05. 2021
  13. http://www.sivaspostasi.com.tr/haber/gelmugad_yoklama_defteri-7397.html
  14. Murat Alandağlı Sivas Yıldız Yaylası’nın Güney Eteklerinde Nüfus ve Yerleşme 2 Temmuz Kültür ve Eğitim Vakfı Ankara 2018 Sayfa 184.
  15. Mahsuni Gül Kümbet ve İğdecik Köylerine Dair (Yayınlanmamıştır)

 

 

                                                                                                                        MAHSUNİ GÜL




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —