Geçenlerde Kayseri Erciyes Üniversitesinde düzenlenen bir toplantıda Rektör Fahrettin Keleştemur?un internet sitelerine düşen sözleri çok dikkat çekiciydi: ?Kayseri?de geliştirdiğimiz aşıları üretebilecek bir sanayi tesisi kurmaya kalktığımızda 40-50 milyon liraya ihtiyaç var. Galatasaray?ın en son transferi Sneijder?e 25 milyon Euro ödendi. Türkiye, bir futbolcuya bu parayı verebiliyorsa, özel sektörüyle, devlet sektörüyle bunu yapmak zorunda. Yapamazsa, büyük devlet olma davasından da vazgeçmek zorundadır.?!!!!!!
Türkiye?deki futbol sevgisinin nasıl normallik sınırlarının çok ötesine geçtiğine ilişkin en iyi örneklerden birisi, yakın zamanlarda Türkiye?deki bir takımımıza transfer olan ve Erciyes Üniversitesi Rektörünün de adını zikrettiği Sneijder?in Türkiye?ye gelişi sırasında yaşananlardı. Basında futbolcu Sneijder?in Türkiye?ye gelişinde yaşanan ve normal bir futbol sevgisinin çok çok ötesine geçen ?futbol tutkusu? şu şekilde anlatılıyordu:
< Dünya siyasetine yön veren ?emperyalist? ve ?Siyonist? egemen çevreler, ?çağdaş insanı? uyuşturabilmek ve dünyadaki politik gelişmelerden uzak tutabilmek için binlerce çağdaş putu olan pagan(putperest) bir din oluşturmuş durumdalar. Binlerce kişilik kapasitesi olan stadyumların ?tapınağı? olduğu bu pagan dinin idollerinden(tapınılacak taş) birisi de hiç şüphesiz ki futbol. Egemen güçler, değişik enstrümanlarla insanlar için ?sanal dünyalar? yaratmakta, bireyleri kendi özüne, ruhuna, insan olma özüne, topluma, akrabalarına, çevresine, tabiata, kısacası her şeye karşı yabancılaştırmaktadır. Bu durumun en iyi örneklerden birisi de bilgisayar sektörüne bağlı sanal internet ortamı. Hepimiz, ?bilgisayar karşısında internette günlerce oyun oynamaktan dolayı yorgunluktan ölen insan? haberlerini sanırım okumuşuzdur. Yakın zamanlarda kaybettiğimiz ve çağımızın şüphesiz en büyük düşünürlerinden birisi olan eski Marksist- Müslüman Fransız düşünür Roger Garaudy, çok çarpıcı ?batı dünyası? eleştirileri yaparken, bu durumu nefis cümlelerle çok güzel bir şekilde şöyle anlatmaktadır: << ?Pazar tektanrıcılığı?nın nihai gayesi de zaten budur. Onun amacı, bizleri en sahte bir hayata ?bağlamak?tır.(?) Bu pazarın yayılmasında bugün en sağlam iki temel olan sadece şu uyuşturucu ve silahlanma meselesine bir bakalım: Günümüz Amerika?sındaki uyuşturucu cirosu, otomobil ve çelik cirosu ile aynı hacimdedir. Hayat anlamını kaybettiği ölçüde, uyuşturucu tüketimi de artış göstermektedir. İşsizlik, işten atılma veya diğer sebepler yanında, tüketimin de, bir süpermarket mutluluğuna ermeye izin veren tek gaye haline gelmesi de uyuşturucuya yönelişi körüklemektedir. (?) Uyuşturucu, ?Pazar tektanrıcılığı?nın yeni mabedinin buhuru haline gelmiştir.>> (Roger Garaudy, Çöküşün Öncüsü ABD, İstanbul, Nehir Yayınları, 1999, s.35-36) Ülkemiz insanı da maalesef dünyada yaratılan bu durumdan (hiç de farkında olmadan) fazlasıyla etkilenmiş durumda.1970?li yıllarda Portekiz?i baskıyla idare eden Salazar?ın, halkı politikadan uzak tutmak için ?3F? kuralını kullandığı ileri sürülürdü: bunlar; Fado( Portekiz?in arabesk müziği), Fiesta( eğlence) ve Futbol?du. Günümüzde dünyasındaki emperyalist egemen çevreler, dünyanın diğer uluslarını politik gerçeklerden uzaklaştırmak ve onları daha rahat kontrollerinde tutmak için, ?insanlar arasında arkadaşlığı ve barışı geliştirme amacına hizmet etmesi, normal bir sportif etkinlik ve eğlence sınırlarında kalması gereken? bu aktiviteyi, tümüyle çığırından çıkarmış, takım tutma adına insanlar gruplara ayırarak birbirlerinden ?ölesiye? nefret eder hasım gruplar haline getirilmişlerdir. İnsanlar arasındaki dostluğu ve centilmenliği arttırması gereken spor aktivitelerinden birisi olan maçlar, takım taraftarlarının maç öncesi ve sonrası palalarla, döner bıçaklarıyla birbirlerine kıyasiye saldırdıkları birer ?meydan savaşına? dönüştürülmüştür. Bu durumun en trajik taraflarından birisi de, hiç süphesiz, günümüzde dünyadaki ve ülkemizdeki insanların içine düşürüldükleri bu acıklı durumun zerrece farkında olmamalarıdır. Hatta o kadar ki, yazımızı okumaya başlayan çoğu okuyucumuzun, yazımızın ilerleyen satırlarında futbolla paganizm arasında kurulan bu irtibatı görünce çok kızacaklarını ve şaşıracaklarını tahmin edebiliyorum.Nitekim, ulusal medyada bu konuyu işlemeye ve halkımızı bu konuda uyarmaya çalışan bazı yazarlarımız(Ali Bulaç, Yusuf Kaplan gibi) çok trajik bir şekilde yanlış anlaşılmışlar ve kamuoyundan aldıkları çok sert tepkiler sonrasında, toplum yararına olan bu uyarıcı ve eleştirisel tutumlarını terk etmek zorunda kalmışlardı.!!!!!!! Fakat soğukkanlı bir şekilde kendi kendimizi sorguladığımızda, ülkemiz insanının hemen hemen bütün kesimlerinin(kadın-erkek, genç-yaşlı, zengin-yoksul, yetişkin-çocuk) ?futbol tutkusunu? fena halde abarttıkları ve çığırından çıkarttıkları gün gibi açıktır. İşte ?yurdum insanının? futbol tutkusunu ne kadar abarttığını ve akıl almaz boyutlara taşıdığına ilişkin milyonlarca örnekten birkaç tanesi: << Beşiktaş Kulübü Başkanı Yıldırım Demirören`in davetlisi olarak İstanbul`a gelen Portekiz milli takımının ve Real Madrid`in dünyaca ünlü yıldız futbolcusu Cristiano Ronaldo`nun katılacağı imza töreni, izdiham ve güvenlik zaafiyeti nedeniyle iptal edildi.>> <<İstanbul, Beyoğlu, İstiklal Caddesi`nde Cristiano Ronaldo izdihamı yaşandı. İmza töreni, güvenlik zaafiyeti nedeniyle iptal edildi.>> (19.06.2011- www.mynet.com) 15 Ocak 2012 tarihinde vefat eden Türk futbolunun duayenlerinden Lefter Küçükandonyanis?in Fenerbahçe Stadında yapılan cenaze törenine 50,000?i aşkın kişi katılırken, hayatını Türk sinemasının dünyada bir yerlere gelmesi için harcayan dünyaca ünlü sinema adamımız Metin Erksan?ın cenaze törenine yarısı gazeteci ve muhabir yaklaşık 200 kişi katılmış. (böyle bir kişiye çok bile!!!!)(08.08.2012-radikal.com.tr) <<(?) İnönü Stadı?ndaki cinayetin zanlısı Fatih Sözüer, Cihat Aktaş?ı kendisine omuz attığı için bıçakladığını söyledi. Asayiş Şube Müdürlüğü?nde ifadesi alınan Fatih Sözüer, polisin elindeki bilgilere göre, stada arkadaşı Cenk Özbulak?ın kombine biletiyle, birlikte turnikeden geçerek girdi. Fatih Sözüer, maçın başlamasından 10 dakika sonra, Maraton Tirübü?nünden çıkışta, kantinin yanındaki boşlukta arkadaşlarıyla birlikte yürürken, Cihat Aktaş?ın kendisine omuz attığını iddia etti. Sözüer?e göre, Aktaş ve birlikte olduğu kişiler ile kendisinin içinde bulunduğu grup arasında kavga çıktı. Sözüer, olayın devamını, ?Omuz attı. Bıçağı salladım. Yandım diye bağırarak yere düştü? diye anlattı. Sözüer ve arkadaşları kavgadan sonra hiçbir şey olmamış gibi sonuna kadar maçı seyrettiler.>> (23.11.2004-www.hurriyet.com.tr) < < Asgari ücret karşılığı olan 800 TL?ye insanların on iki saat hiç durmadan çalıştığı, okullarda öğretmenlerin, öğrencilerin fotokopilerini çektirecek bir makine bile bulamadıkları bir ülkede, neden futbolcular her bakımdan oldukça abartılmış son model bir yaşam sürmektedir? Adeta havaya savrulan bu astronomik miktardaki bu paraların sonucunda, bu alanda Avrupa ve dünya çapında hangi başarılar elde edilmiştir? Son olimpiyatlarda, hiç kimsenin ilgilenmediği ve tabiri caizse ?adam yerine koymadığı!!!!? atletizmcilerin aldıkları birkaç altın ve gümüş madalya dolayısıyla, olimpiyatlara katılan sporcu kafilemiz ülkemize madalyasız dönme durumundan son anda kurtulmadı mı? Hemen, futbola ilişkin konularla gündemini dolduran halkımıza kendimce cevabını bir türlü bulamadığım şu hayati ve can alıcı soruları sormak istiyorum: *Ülkemizin çok ciddi toplumsal ve ekonomik meseleler içerisinde yüzdüğü, çok ciddi bir bölünme tehlikesiyle karşı karşıya bulunduğu bu günlerde, toplum olarak tüm dikkatimizi neden tümüyle futbol maçlarına veriyoruz? Tv kanallarında haftanın yedi günü günün yirmi dört saatinde futbol konularının konuşulmasının ve bu konuların bıkıp usanmadan halk tarafından en ince teferruatına kadar tartışılmasının mantığı nedir ? * Futbolun kendi mentalitesi içerisinde önemli sayılan maçlar esnasında(örneğin ?derbi? maçlar) neden ülkedeki insanların bütün dikkati bu maçlar üzerine odaklanır ve hayat durma noktasına gelir? *Toplumsal barışın ilerletilmesine hizmet etmesi gereken ve insanlar arasındaki dostlukları geliştirmesi beklenen futbol müsabakaları, insanların palalarla, sopalarla, döner bıçaklarıyla birbirlerine kıyasıya saldırdıkları bir ?meydan savaşına? dönmektedir ? * Milli takımımızı çalıştıran bir teknik direktör, Cumhurbaşkanının en az yirmi katı maaş alır ? *Futbola, takımlarımıza oluk oluk para akıtılırken, bu yıl takımlarımız Avrupa müsabakalarında hangi başarılı sonuçları almışlardır ? *En sıradan amatör futbol maçlarını bile binlerce kişi izlerken, kaç kişi hayatında bir kez olsun ?ata sporumuz ? olan bir güreş müsabakası izlemiştir? * Çok yakın zamanlara kadar mayın tuzaklarında ve karakol baskınlarında onlarca şehit verilirken, berabere kaldığımız bir Avrupa müsabakası sonrasında, telefonla canlı yayına bağlanarak ?ağlamaklı bir ses tonuyla? neden maç yorumu yapılır ? *Ülkemizdeki bu normalliğin çok ötesine geçmiş ?futbol çılgınlığı?nın yanlışlığı hakkında medya tarafından eleştirisel ve uyarıcı yönde bir yayın yapılmaz ? * Ülkemiz insanı, ?futbol aşkını? fena halde abartarak, adeta bir ?çıldırış? haline getirdiğinin farkında mıdır? * En yüksek dereceli öğretmen maaşı olan ?2,000 TL?yi bile bu memurlarımıza çok gören vatandaşlarımız, milyonlarca Avroluk transfer paralarıyla takımlarımıza transfer edilip, maçlarda topa bile vurmadan ülkelerine geri gönderilen futbolcuların durumunu neden eleştiri konusu yapmaz ? * Havaalanına iner inmez hayatında görmediği bir izdihamla on binlerce kişi tarafından krallar gibi karşılanan, kendisine bir otel salonu veya kulüp binası değil stadyumda ve on binlerce insan önünde imza töreni düzenlenen, en ufak bir başarılı hareketinde adına methiyeler düzülen ve sadece maçta değil sokakta yürürken bile ilgiden artık bıkma noktasına gelen yabancı oyuncu, saydığımız bu durumlarla neden karşılaşır ? * Neden bir kulüp başkanı, Cumhurbaşkanından çok daha popülerdir ? * Tv kanallarında altyazıyla şehit haberleri geçerken, dikkatleri o sırada yayımlanan ?futbol tartışma programlarına? vermek, canlarını bu vatan için feda etmiş insanlara karşı bir vefasızlık değil midir? * Tv kanallarında saatlerce, günlerce futbola ilişkin konuların bıkılıp usanmadan tartışılması(örneğin bir pozisyonun ofsayt olup olmadığını tartışmak), İstanbul?un kuşatılması sırasında Bizanslı din adamlarının, ?meleklerin erkek mi? Dişi mi? olduklarını? tartışmalarına benzemiyor mu?? * İlimize, ünlü bir futbolcu ve dünyaca ünlü Nobel ödüllü bir bilim adamı gelse(Örneğin, dünyaca ünlü fizikçi Albert Einstein yaşasa ve şehrimize gelse) onları sırasıyla kaçar kişi karşılardı hiç düşündünüz mü? Bu topraklarda yaşayan insanlar olarak, daha önce hiç olmadığı kadar kritik zamanlardan geçtiğimizin farkında olarak, çok ferasetli ve uyanık davranıp, birey olarak tüm dikkatimizi toplumsal sorunlarımıza yöneltmemiz gerektiği çok açıktır. Bu çok kritik hatırlatmadan sonra yazımızı, büyük şairimiz Mehmet Akif Ersoy?un olağanüstü güzel dizeleriyle bitirelim: < Ne diyelim? Dost acı söylermiş !!!!!!!!!!
Orjinal Habere Git