“OKLOKRASİ”
Kahramanmaraş ve Hatay depremlerinin yarattığı travmanın boyutlarını, henüz tam olarak idrak edemedik. Şimdilik acıları yaşama ve suçlu arama dönemindeyiz... Deprem sadece yıktığı ocakları değil, milyonlarca insanın hayalini, umutlarını da söndürdü. Ülke olarak korkunun esareti altındayız ve içsel özgüven kırılmaları yaşıyoruz...
Millet olarak, her depremden sonra yaşanan sayısız trajedinin kurbanları ya da şahitleri olduk. Ve bir kez daha gördük ki, şişirilmiş anlamlar yüklenen ve bir anda sona erebilen hayatları yaşıyoruz. Bir hiçliğin hem kurbanlarıyız hem şahitleriyiz ve hem de failleri...
Yıllardan beri devleti idare edenlerin, yıkılması an meselesi olan binalar için yapılması gerekenleri bile yapmadığını, alınması gereken tedbirleri yeterince almadığını, imar barışı adı altında mevcut sorunları daha da sulandırdığını hep birlikte izledik...
Devleti idare edenlerin, belediyelerin, hukukçuların, müteahhitlerin, teknik elemanların, rant peşinde koşan emlakçıların, arsa sahiplerinin yani sistem içinde ki herkesin, bu bozuk düzen içinde, birer suç ortağı olduklarını görüyorduk, biliyorduk ama hiçbir şey yapmadık, yapamadık...
Özellikle Kahramanmaraş ve Hatay depremlerinde, Kızılay’ın eski Kızılay olmadığını, Afad’ın yetersizliğini, askerin acil müdahale için bazı illerde harekete geçmekte geç kaldığını, devlet kurumlarının kısa sürede ve yeterince organize olma refleksini gösteremediğini, telekomünikasyonun kısa süreli de olsa çöktüğünü, algılarla şişirilmiş balonların adeta teker teker patladığını gördük, görüyoruz...
Kahramanmaraş ve Hatay depremlerinde yıkılan ya da ağır hasar alan binaların %98’i, 1999 öncesi yapılan binalarmış. Şimdi ne diyelim? O zaman ki devlet yöneticileri, gerekli tedbirleri almamış, bizi ilgilendirmez mi diyelim? Hatta deprem fayları 1999 yılından önce oluşmuş, bizi ilgilendirmez mi diyelim! Bizden önce devlet yok muydu diyelim! Ne diyelim?
Bilim insanı Prof. Dr. Celal Şengör, sürekli olarak tekrar eden bu felaketler için “Türkiye de demokrasi yok, OKLOKRASİ var...” Diyor. Aynen katılıyorum ve bence de meselenin özü bu...
OKLOKRASİ; Bilgisi ve yetkinliği olmayan, geniş halk kitlelerinin desteğini alan popülist siyasetçilerin, devlet yönetiminde mutlak güç elde etmesiyle oluşan yönetim anlayışıdır. Jean Jacques Rousseau’nun deyimi ile de “demokrasinin yozlaşmış halidir.” Siyasette ki çıkar ilişkileri nedeniyle nitelikli insanların ve bürokrasinin görevden uzaklaştırılması sonrasında, politik karar alma sürecine, dar bir çevrenin hâkim olmasıdır.
Cumhuriyetin yüzüncü yılına geldiğimizde, sandık demokrasisinden öteye gidemeyen demokrasimiz, maalesef OKLOKRATİK bir yönetim anlayışına dönüşmüştür.
Yaşanan bu depremlerden sonra, iktidar siyasetçilerinin, stadyumda yapılan tezahürattan, vatandaşın en ufak eleştirisine, eleştiren sorgulayan televizyon programlarından, sosyal medyada yazılan en masumane ifadelere kadar her söylemi ve eylemi takip ettiklerini ve baskı altına almaya çalıştıklarını görüyoruz. Bu baskılar, sürekli ve organize hale geldiğinde ise bu ülke istibdat yönetimine yani MOBOKRASİ’ye (Nazi Almanya’sına) dönüşmüş demektir...
Demokrasi anlayışımızın ve işleyişin yeni bir dönüşüme ihtiyacı olduğu mutlaktır.
Seçime doğru gittiğimiz şu günlerde, altı muhalefet partisinin oluşturduğu millet ittifakı, büyük ihtimal ile iktidar olacak gibi görünüyor. Millet ittifakı bu aşamadan sonra Milli Mutabakat Hükümeti gibi davranmalı, güçlendirilmiş parlamenter sisteme dönüş hedefinin yanısıra demokrasimizin yeni bir yönetim anlayışına dönüştürülmesini de hedeflemelidir...
Hukuk, ekonomi, nimette ve külfette hakça paylaşım, eğitim, deprem vs. hangi açıdan ve hangi anlamda bakılırsa bakılsın, ülkemizin temel sorununun aslında demokrasi adı altında yaşadığımız, bir yönetim sorunu olduğunu görebiliyoruz...
Yaşadığımız depremler için bunlar Allah’tan gelen doğa olayıdır ve sonuçları için de kaderin bir hükmüdür diyerek, işin içinden sıyrılmamız artık mümkün değil. Deprem bir doğa olayı olsa da, bina yıkımlarının altında gerçekleşen ölüm şekilleri doğal kabul edilemez. Yüzyılın felaketi denilen bu depremler, öncesi ile ve kısmen de sonrası ile yönetilememiştir ve dolayısıyla devletin de yönetilemediğinin resmidir...
Kanaatimce bunların temel sebebi, olumsuz anlamda değişen insan profili ve yönetimsel olarak, OKLOKRASI'ye dönüşen demokrasidir...
Tacettin Kepenek
tacettinkepenek@gmail.com