Babil`in asma bahçelerinden uzandın düşlerime;
Kara bir yazgı bıraktın çivi yazısıyla gülüşlerime...
Ortadoğu tarih boyunca medeniyetlerin beşiği olmuş, bu medeniyetler kendi dışındaki toplulukların nazarını celbetmiş, iştahını kabartmıştır. Bugünkü Basra Körfezinin etrafı Dünyanın temel dinamiklerini teşkil eden medeniyetlerin merkezi olmuştur. Peygamberler Mekanı bu bölge tarihi süreçte zalim topluluklarca istila hareketlerinin konusu olmuştur.
Bu öneme binaen bu coğrafya çalkantıların merkezi halini almıştır. Tarihi süreçte istilalar, sürgünler, katliamlar, kardeş kavgaları medeniyetin olumlu yönlerinin yanında var olagelmiştir. İlk çağlardakilerin haricinde Bağdat gibi Binbir gece masallarına konu olmuş şehir, tam da bu özelliğininin doruk noktasında Cengiz Han`ın torunlarınca vahşice yağmalanmıştır. 2003 yılında ise ABD çetelerince yağmalanmıştır, yağmalanmaya devam edilmektedir. Mısır,Suriye ve diğer bölgeler hakeza yağmacıların bahis mevzuu olmuştur. En büyük ve devamlı yağması Batılı güçler tarafından yapılandır. Bu döneme kadar vukubulan yağmalar devamlı olmayan bir yapıda iken Batı geldiği zaman başlayan kara günler daha kavi ve derin olmuştur.
Bugünlerde de Batının yağma süreci devam etmektedir. Ortadoğu yerlilerinin rahat uyuyamadığı, kan ve gözyaşına boğulmuş, dini, namusu, vatanı emniyette olmadığı bir dönemin içindedir. İşgalcilerin yanısıra yerliler de birbirlerine Dünyayı dar etmenin çeşitli yollarını deniyorlar, bazen de işgalcilerle zulüm yarışına girmiş durumdalar. Batının örtülü desteğindeki diktatörlerce maruz kaldıkları zulüm yetmezmiş gibi şimdilerde daha çeşitli yapıların zulmüne düçar bir hale düşmüşlerdir.
Suriye`deki durum içler acısı bir haldedir. Dünyanın hakim gücü Batı İslam Devletlerinin şahsi çıkarları içinde boğulmuş yöneticilerinin de yardımıyla bu zulmün devamına seyirci kalmaktadır. Dün Bosna`da Sırpların katliamına Müslümanlar katlediliyor diye sessiz kalanlar bugün de Suriye ve Mısır`da Müslümanı katladiyor diye sessiz kalmakta, diğer taraflarda yaptıkları acil müdahalenin ve İnsan Hakları, Demokrasi havariliğini akıllarına getirmemektedirler.
Batı, inisiyatifi dışında başlayan Arap Baharını istediği yönde evirmeye çalışmış, fakat istediği sonuca ulaşamayınca bugün dün Arap Baharına ve yeni yönetimleri kutsayan argümanlarla Arap Baharının sonucu oluşan yönetimleri devirmeye yeltenmiştir. Arap Baharı akabinde uzun süre suların durulmayacağını Müslüman kanı akacağını ve bu coğrafyada düzenin sağlanmayacağını öngörenler istedikleri tam analamıyla gerçekleşmeyince eski tarz siyasetleri geri getirmeye çalışmışlardır.
Bu süreçte derinlerdeki konumlarını aynen koruyan Batı yanlısı işbirlikçi güçleri devreye sokarak istediklerini gerçekleştirmeye çalışmaktadırlar. İsrail`i rahatsız eden Mısır`daki yönetim bu yolla alaşağı edilmiştir. Mısır Ordusu`nun üst düzey komutanlarının ABD`DE eğitimden geçtiği düşünülürse bu durum anlaşılacaktır. Bir de bu coğrafyanın yağmalanmasında en önemli yardımı oluşturan güç olarak Sisi gibi şahsi çıkarlarının peşinde bu halklar alayhine faaliyetlerde bulunanların varlığı da bu işi kolaylaştırmaktadır.
Bu durum bugün tüm İslam Alemi için geçerlidir. Yönetici kesimler kendi çıkarları sebebiyle Batı`nın emellerine ortak olmaya devam etmektedirler. Mısır`daki darbede Arap ülkelerinin desteğinin olması bu konuda önemli bir unsurdur. Arap Baharı`nın uğramadığı ülkelerin yöneticileri baştan beri kendi saltanatları adına karşı oldukları Arap Baharını engellemek istemekteydiler. Ayrıca Ortadoğu`da düşman iki güç olan Sünni Arap Yönetimler ile Şii İran Yönetimi ve yandaaşlarının bu noktada birleşmeleri de manidardır. İslam Dünyasının zararına olan böyle bir harekete verilen destek onlar için bir yüz karasıdır. Nitekim Mısır sadece Mısır değildir. Mısır`da yapılmak istenen topyekün bir direnişi ve dönüşümü engellemektir. Zira aynı anda Arap Baharının çıkış noktası olan Tunus`da çıkarılan olaylar bu anlamda manidardır. Muhalif bir liderin tam bu sırada öldürülmesi tesadüfü aşan bir şekilde bize ülkemizde dahil olmak üzere bir asırdır uygulanan bir siyaset tarzını anımsatmaktadır.Zira Mısır sadece Mısır`dan ibaret değildir. Mısır İslam Dünyasının Türkiye ve İran ile birlikte en önemli devletlerinden biridir, Filistin Sorunu için ehemmiyeti haizdir ve Arap Baharının merkezidir. Kadim kültürü, siyasi yapıları da bu önemini arttırmaktadır.
Bu noktada asıl olan bu yıkıcı faaliyete yerel unsurların dar bir bakış açısı ve şahsi menfaat saikiyle bakmalarıdır. Bugün Suriye`de bir çok İslami unsur güya aynı amaç için birbirlerini katletmektedirler. Bu katliamlar öyle bir boyuta varmıştır ki Bosna`da Sırpların, Irak`ta ABD`NİN yaptığı kıyımla hemen hemen aynı kodlara sahiptir. Malatya`ya yerleştirilen Suriyeli Mültecilerin söylediklerinden anladığımız kadarıyla İran ve onun müttefiki Hizbullah Suriye`de akla gelmeyecek, söylenemeyecek kadar korkunç, elim işkence ve katliamlar yapmaktadırlar. Ayrıca diğer bazı örgüt ve devlet güçlerinin savaşmaktan ziyade bir cinnet hali ile müslüman katletme yarışına girdikleri görülmektedir. Bu süreçte Mısırdaki Baltacılar gibi mafyavari örgütler ve devletin düşmanı olan güçler de işe dahil olmuş ve eski düşmanları tarafında satılık güçlere dönmüşlerdir.
Batı bu süreçte Selefiler gibi radikal olarak tanımladığı selefiler gibi unsurları meşru islami hareketlere karşı kullanmaya başlamıştır. Batı makyavelisttir ve amaca ulaşmak için her yol mübahtır. Demokrasi, insan hakları, evrensel değerler bu amaca hizmet ettikleri ölçüde geçelidirler.
Bu süreçte Mısır`daki direnişe ve darbe karşıtlarına destek veren tek ülke Türkiye olmuştur. Türkiye`nin bu tavrı Somali`de Büyükelçilik saldırısı olarak karşılık bulmuş, Ortadoğu`Da bizim isteeğimiz hilafına iş yapamazsın denilmekte ve tehdit edilmektedir. Bu durum Türkiye`de Hükümete yüklenen Amerikancı, BOP`ÇU sıfatlarını da boşa çıkarmış gibi görünüyor. Zira Ak Parti Hükümetinin uzun süren iktidarı bir çok tezin çürümesine, fikirlerin savrulmasına sebep olmuştur. Kendilerini düşmana göre kurgulayan güçler çelişkiler yumağında savrulup durmuşlardır. Dünya siyasetinde hiç bir şey göründüğü gibi değildir. Nitekim yukarıda verilen bilgiler bir çok devlet, örgüt, topluluk, medeniyet için algılarımızı tersyüz etmiştir. Bu yönüyle şu anki Ortadoğu Krizi bir turnusol kağıdı vazifesi görmektedir. Bu ayrışmadan Türkiye`deki çevrelerde nasibini almaktadır.