Tarih: 09.11.2016 20:15

OSCAR´a SİVAS´tan Bir Yol Gider

Facebook Twitter Linked-in

?Sivas her açıdan bir Uluslar Arası festivali taşıyabilecek fiziki şartlara sahip?

 ?KALANDAR SOĞUĞU? OSCAR yolunda ilerliyor. SİVAS POSTASI GAZETESİ olarak bu beyaz perde yolculuğunun içyüzünü aralamak istedik. Senarist/Akademisyen Yazar Bilal SERT ile bu perdeyi azıcık aralamaya çalıştık?

--Bilal Bey, Ülke sınırlarını aşan bir filmin senaristisiniz? Nasıl oluştu bu fikir, bu senaryo?

Aslında hem dünyada hem ülkemizde sinema ile ilgili yaygın bir algı var. Sinemayı bir eğlence aracı, bir ticari meta gibi görme alışkanlığı bu. Sinema yeni bir dil olarak, bir sanat formu olarak değil de popüler kültürün ürettiği bir ticaret ve eğlence aracı gibi görülüyor. Oysa sanat biraz da alınıp satılamayandır. Kalandar Soğuğu böyle bir bakış açısıyla ortaya çıktı. Gişeyi düşünmeyen ticari hesapları olmayan, başarısını samimiyetine borçlu olan bir film. Senaryoya gelirsek, filme konu olan kahramanımız ve onun hikâyesi gerçek bir olaydan yola çıkılarak yazıldı. Bir dağ köyünde, yoksulluk içinde yaşayan Mehmet ve ailesinin hikâyesi? Bu hikâye; kadın erkek ilişkilerinden aile olma duygusuna, yoksulluktan, umuda, kazanmaya ve kaybetmeye ilişkin evrensel duygulara açılan bir filme dönüştü.

--Senaryoyu yazarken, bu alt yapınızı besleyen özgün eserler ve özgün yazarların katkısı ne oranda oldu?

Size pek çok isim sayabilirim. Sinemanın, gerçek sinemanın edebiyatla çok yakın bir ilişkisi var. İyi bir film yazmanın yolu bence iyi bir okur olmaktan geçiyor. Mesela bugün değerinden hiçbir şey yitirmeyen klasikler mutlaka okunmalı. Sinemanın klasikleri mutlaka izlenmeli. Mesela  Robert Bresson filmlerini izlediğinizde adeta dev bir klasik eser okumuş olursunuz, o lezzeti alırsınız. Bergman da öyle; Akira Kurosava da,  Fellini, Bunuel, Haneke filmlerinde sinemaya özgü gerçek lezzeti bulursunuz. Bir cümle kurduğunuzda aslında bütün hayatınız boyunca edindiğiniz tecrübe ve bilgi birikiminize ait rezervi kullanırsız.  Benim çantamda her zaman bulunan dönüp dönüp okuduğum ve kendilerine çok şey borçlu olduğum bazı isimler var. Roman okumanın en hafif ifadeyle gereksiz ve boş bir uğraş olarak görüldüğü bir kültür vasatında derinlikli hikâyeler üretmek çok zor.  Senaryo derslerinde masama gelen çalışmaların neredeyse tamamı kötü birer melodram. Genç kuşakların bile bu kederli, kasvetli ve çilekeş duyguların sarmalına kapılmış olmaları neyle açıklanabilir? Bence bu bir saplantı, öğrenilmiş ve de tevarüs eden duygusal saplantılar. Ne yazık ki özgün eserler üretmek için gereken ilgi ve gayret yok ortada. Her hafta ona yakın senaryo okuyorum. Okuduklarım ya bildiğimiz dizilerin kötü bir kopyası ya da ilginç ve özgün olmak adına ortaya konan fanteziler.

 --Geldiğimiz noktada ?KALANDAR SOĞUĞU´nun pek çok ülkeden ödülle döndüğünü görüyoruz? Biraz bu ödüllerden bahseder misiniz?

 Bir yönetmen ve bir senarist için ilk büyük ödül sinema salonlarını dolduran yüzlerce insanı bir hikâyenin; kurmaca bir dünyanın içine çekebilmek. Kalandar Soğuğu bunu başardı. Sadece ülkemizde değil Japonya´dan Amerika´ya, İsrail´e, Almanya´ya kadar dünya seyircisi karşısında bizi hiç mahcup etmedi. Katıldığımız uluslar arası festivallerde dilimizi kültürümüzü çoğrafyamızı bilmeyen binlerce insanı Karadeniz´in bir dağ köyünde yaşayan Mehmet´in dünyasıyla buluşturmak ve evrensel bir duygunun peşinden gitmek? büyük ödül bu bence. Siz bunu başardığınızda diğerleri kendiliğinden geliyor. İlk ödül Japonya´dan geldi. Filmin dünya prömiyerini Tokyo´da yaptık. Şu anda yirminin üzerinde ödülü var filmin; bütün kategorilerde ve pek çok ülkede? Yalnız bu bir film için ölçü olamaz elbette. Ödül alamayan iyi filmler olduğu gibi, ödül alan kötü filmler de var.

 --Peki burada nasıl karşılandı film, çevrenizden nasıl tepkiler aldınız?

 Sinemayı çok fazla bilmeyen ve daha çok lüzumsuz ve muzır bir uğraş olarak gören bir kitle var. Üçüncü sınıf bir dergide yayınlanan ve muhtemelen yazarından başka kimsenin sayfasını açıp da okumayacağı bir makaleden daha az ilgiye değer görenler de var; bir filmin bu kadar çok konuşulmasına anlam veremeyenler de. Özellikle bu Oscar adaylığından sonra insanlar bir kere daha merak ettiler. Tebrik edenler bizimle birlikte heyecanlananlar oldu; hiçbir şey olmamış gibi davrananlar da. Film iki hafta vizyonda kaldı. Ancak merak edip görmeye gitmeyen yakın dostlarımın ve meslektaşlarımın mutlaka mazeretleri vardır, diye düşünüyorum.

 --Film ekibini Sivas´a davet etmeyi düşünüyor musunuz?

Evet, bir özel gösterim ve sonrasında film ekibiyle bir söyleşi, İletişim Fakültesi´nin programında yer alıyor. Rektörümüzün de bu yönde bir daveti oldu. Önümüzdeki günlerde gerçekleştireceğiz bu programı. Bildiğiniz gibi filmin yönetmeni ve yapımcısı üniversitemizin mezunlarından.

--Kalandar Soğuğu Türkiye´nin Oscar adayı. Film bir ödülle dönebilir mi?

Oscar büyük lobilerin cirit attığı politikbir arena. Ama yine de ben filme ve filmin yarattığı etkiye bakarak, Türkiye´nin Oscar´da bir sürpriz yaşayabileceğini düşünüyorum. Bunu samimiyetle arzu eden bir kitle var Türkiye´de ve dünyada.

 --Üzerinde çalıştığınız yeni projeler var mı?

Evet, iki hikâye var elimizde sinema filmi için. Muhtemelen birine başlayacağız. Televizyon için düşündüğümüz bir film ve bazı belgesel projeleri var ayrıca. Zaman, emek ve gayret istiyor hepsi de.

 --İsterseniz konuyu yavaş yavaş yaşadığımız şehre SİVAS´a getirelim. Kültürel damarı olan bu şehri Film Festivali´ne hazırlayabilir miyiz?

Neler yapılmalı bunun alt yapısı için.

Taşrada kültür faaliyetleri genellikle resmi kurumlar aracılığıyla yürütülüyor. Şehirde kültürü emanet ettiğiniz zevat, dar bir çevre ile temas halinde ve resmi bakış açısının sınırlarını çizdiği gri alana hapsolmuş vaziyette? Öte yandan sayısız vakıf ve dernek; sınıf atlamanın, ikbal basamaklarını tırmanmanın ve ?ben de buradayım? demenin ötesinde hiçbir işe yaramıyor. Bu vakıf ve derneklerde yıllardır sadece çiğ köfte günleri düzenlenir. Birbirimizi kandırmayalım kültür ve sanat bir tür aperatif. Daha karlı bir yatırım için niyetimizi gizlediğimiz bir paravan. Şimdilerde bir kültür davasının olduğuna inanmak çok zor. Festival fikrine gelince, büyük festivallerin sağlam kökleri ve bir geleneği var yıllar içinde oluşan. Evet Sivas her açıdan bir uluslar arası festivali taşıyabilecek fiziki şartlara sahip. Bir film festivaline ev sahipliği yapabilecek insan gücüne ve organizasyon yeteneğine de sahip. Ne var ki tek başına bir kurumun yapabileceği organizasyon değil bu. Ciddi bir hazırlık aşaması sağlam bir sekretarya ve şehirde bu işi sahiplenebilecek ağırlığı olan kurumların bir araya gelmesi gerekiyor. Eğer başarılabilirse şehre çok önemli katkıları olabilir.

 

 

 

 




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —