Tarih: 23.03.2021 13:06

Özgürlük Manifestosu

Facebook Twitter Linked-in

Hayatımızı yeniden düzenlemek, hayatımıza yön vermek için varlık amacının bize aktardığı bilgisel mesajların ışığından hareket etmeliyiz. Varlık amacımızı, kadim mesajları tarihin süzgecinden geçirerek nebiler zincirinin bugüne aktardığı ortak mesajlardan almalıyız. Varlığın temel ve en sarih anlamının içeriğini iyice özümseyip, hayatın anlamını iyice analiz ederek daha önceleri elçiler tarafından insanlığa aktarılan bilgilerin ışığında bir hayat tasarısı ve yaşama projesi sunulmalıdır insanlığa. Bu hayat projesi ne bir insanın zihninden üretip sahnelediği ideolojik kuruntular olacak, ne de toplum mimarlığının geliştirdiği sosyolojik analizlerin dayattığı kurgular manzumesi olacaktır.

Varlık nedenimizin bizi zorladığı aşkın bilincin, yüreğimize ve bilincimize dikte ettiği kesinlik ifade eden değerlerin hayata geçirilmesinin zaruretinin bilinciyle hareket etmeliyiz. Hareket noktamızı ne bir ideologun zihni kuruntuları ne sosyologların yapay programı belirlemelidir. İnsanlık her defasında hemcinslerinin zihni ve hayati hegemonyasının kendisine dayattığı bir dünyanın kısır döngüsünde bocaladı.

Dönüp dolaşıp yine aynı noktaya gelişin nakaratını tekrar etmekteyiz. Dün teknolojik ve bilimsel fakirliğin mağdur ettiği insanın hayalinden ürettiği saygı ve korku temelli akıl yoksunu tapınmaların insanı düşürdüğü komik ve mantık dışı uygulamalarına bugün nasıl gülüp geçiyorsak, yarınki insan da bugünün madde fetişizminin ve bilimsel köleliğin insanlığı düşürdüğü komik duruma gülecektir. Her ikisinde de insan artık aklın son noktasında olduğu yanılgısına düşmektedir. İnsanlığı, denemelerinin düşürdüğü yanılgılar kurt gibi yiyip bitirmektedir. İkisinin de ortak noktasında insanın sınırlı aklını sınırsız addedip birbiri üzerinde egemenlik kurmalarının ilkel çehresi görünmektedir. İkisinde de insanın kendini aklını hayallerini ve fantezilerini fetişleştirmesi vardır.

            Bugün insanlığa sunulmakta olan hayat projelerinin yine insanlığı çıkmaza sürüklemesinin çeşitli uygulamalarını seyretmekteyiz. İnsan deneme ve yanılma zincirinin tarih boyunca iflah olmaz kölesi olmuştur. Hayalinde kurguladığı zihinsel fantezilerinin gerçekleştirme tutkusu en büyük yanılgı olmaktadır insan için. İnsanoğlu ne zaman kendi akıl ve bilincinin üzerinde bir mutlak akıl ve mutlak bilincin varlığının unutkanlığına düştü; o zaman benmerkezci maddeciliğin, akli köleliğin ve hayvansal ahlakın da başlangıcı oldu. Bu süregelen unutkanlık silsilesi, yeni hatırlatma zincirlerinin halkalarıyla defalarca sonlandırılmış, ancak insan aklına ve gönlüne hitabeden bu hakikat elçilerinin muhkem mesajlarının nisyanıyla yeni isyan ordularının bayraktarlığını üstlenmiştir her defasında.

Her nedense insanoğlu kendisinin evrende bir zerre kadar küçük olduğunu unutmaktadır. Kendisine emanet edilen bu maddesel alemin tek sahibi olma ukalalığına kalkışmaktadır. Bu emperyalist zihin, üzerinde yaşadığı dünyayı hoyratça kullanma fikrini dikte etmektedir sürekli. Bu da insanın kendi kendisini sömürmesinin başlangıcıdır. İnsanın kendi kendine dayattığı bu paradoksal tutumun kurt gibi yine kendisini yediğini tarih boyu. Bu, insanın maddesel algılama biçiminin çarpıklığından ileri gelmektedir. Maddeyi insanın mutluluğu ve huzurlu yaşaması için kullanılması gerekli bir araç anlayışı yerine, maddenin amaç insanın ise sadece bir araç olduğu fikri gelişti şüphesiz. Bu da insanın maddesel bir kimliğe bürünüşünün başlangıcı olmuştur. Tabiattaki ekolojik tahribat bu sömürgeci zihnin apaçık ispatıdır.

        "Ben bir sırdım bilinmek istedim" mesajı aşkın bilincin ve yüce aklın insana emanet ettiği en yüksek mesajdır. Yaratılma gerekçesi sadece bu asil düşüncenin bir sebebi olan insan nasıl olurda ortaya çıkma gerekçesinin kendisine sunduğu mesajı inkâra kalkışır?  Bu yüce ontolojik mesajın zihnimize kazıdığı yüce bilincin aydınlık ışığı en büyük kılavuzumuz olmalıdır. Aksi takdirde insan bir büyük çölde yolunu kaybeden yolcunun akıbetine döner. Nitekim tarih boyunca kendi tutkularının tasarımını yeryüzünde sahneleme gayretinde olan nice insanlık topluluklarının yok oluşlarını seyrettik. Bugün de son nebinin yüce mesajları en açık biçimiyle ortadayken insan yine kendi zihninin tasarımlarını sergileme inatlığında bocalamaktadır. Günümüz dünyasındaki huzursuzluğun tek nedeni bu çarpık algılama biçimi ve egoist hayalin çılgın tasarımlarını sergileme çabasıdır.

            Modern insanın zihnini derdest eden şeytani sistemlerin, beşerî ideolojilerin ve tüm emperyalist uygulamaların kökünün kazınması tek hedefimiz olmalıdır. İnsanlığın velayet hakkını kendinde gören beşerin beyin ifrazatı fikir atıkları Dünya´yı her defasında yeni bir yıkım senaryosuyla kasıp kavurmuştur. İnsanın ebedi ahdini nisyana zorlayan bu insanlık düşmanı uygulamalar ancak varlık nedeninin yeniden hatırlanıp uygulama alanında değer bulmasıyla giderilebilir. Tevhit bayrağının serinletici gölgesine ne kadar muhtaç bugün dünya. Tüm maddi değerleri insanın ayaklarına sermeyi hedefleyen bugünkü sapmış anlayışın insanı kendine yabancılaştırmasının resmini seyretmekteyiz. Dünyadaki bütün huzursuzlukların kaynağının varlık bilincinin unutturulması çabalarıyla paralellik arz etmektedir. Zihnini ve tüm davranış kalıplarını şeytana teslim eden insan kılıklı iblislerin insanlığa vahşet kültüründen başka bir şey vermesi mümkün değildir. Mümkün olmadığını nitekim canlı olarak seyretmekteyiz. Dün maddesel egoizm ve müstekbir zihnin kör kuruntuları sonucunda meydan gelen dünya savaşlarının nasıl bir yıkım ve gözyaşı bırakıp gittiğini gördük. Bugün yine aynı sömürgeci hedefler uğruna küresel çetelerin bölgesel tecavüzlerini seyrediyoruz.

Bilimin son noktasına ulaşmanın insanın nihai mutluluk noktası olduğu dikte ettirildi insan zihnine hep. Biz mankurtlaşmış zihinlerimizle bu dikte operasyonunun kobay fareleri olduk. Halbuki pozitif bilimin insana mutluluk getirmediğini görüyoruz. Bilimi insanın mutluluk amacının hizmetkarı yapmak yerine müstekbir güçlerin ve benliğini şeytana teslim edenlerin üstünlüklerini ispat çabalarının öldürücü silahı yaptıklarını görmekteyiz. Bu mütecaviz ruhun mutlak egemenliğin ve yüce bilincin kutsal varlığına başkaldırısını seyrediyoruz. Mutlak varlığın kadim tarihte zihnine dikte ettirilen ve sözü alınan kutsal yeminlere ihanetin ve şeytan ordusuna nefer olmaya aday bir insanlık panoraması ortaya çıkmış durumda dünyada.

İlim silahını eline geçirenlerin yaratıcının sonsuz ilminin inkârıyla diğer topluluklar üzerinde nasıl canavarca saldırılar planlayıp uyguladıklarını hep birlikte seyrediyoruz. Bir insanın başka bir insan üzerinde mutlak egemenlik kurma çalışmalarının meyvelerinin olgunlaştığı yavaş yavaş ortaya çıkmakta. Biz durağan zihinlerimizle rutin kandırmaların şeytani ağına yeniden düşüyoruz. Şeytanlaşmış insanın zihninden imal ettiği kısır ideolojilerin tek doğruymuş gibi peşine takılıp kaybettiğimiz zamanlarımızın bize neleri kaybettirdiğini artık görmemiz gerekmektedir. Bütün silahlarıyla şeytan ordusunun ve insanlık düşmanlarının insanlığın başına nasıl üşüştükleri bir kez daha ortaya çıkmıştır.

Bu öyle aman bilmez bir saldırı ki, hiçbir cephe, hiçbir fiziksel güç ve hiçbir zihinsel savunma bu süpürücü saldırının vahşetini önleyememektedir. Bu vahşi saldırı bütün değişik silahlarıyla insanlığın üzerine bir karabulut gibi çökmüş durumda. Teknolojik, dijital, sanal ve ekonomik tüm aygıtları kullanarak şeytanlaşmış ruhun nasıl çirkefleştiğini hep birlikte görüyoruz. Bir yandan da demokrasi ve hümanizm yalanlarıyla toplumlar uyutulmakta üzerine çöreklenen bu kabus unutturulmaya çalışılmaktadır. Bu küresel istila, fark ettirmeden teslim almakta her şeyi. Bilimin insanın mutluluğu için kullanılması gerekliliği yalanları bugün deşifre oldu artık.

        Mutlak egemenliğe başkaldıran şeytanın ordusu tüm aygıtlarıyla insanlığın karşısında bir sırtlan gibi diş bilemektedir. Biz doğunun saf çocukları hala demokrasinin ve hümanizm yalanının yaldızlı dünyasında ve illüzyonist batı felsefesinin sanal gerçekliğinde pembe rüyalar görmekteyiz. Sizin hümanizminiz Kızılderili bir çocuğun feryadını, Afrikalı çocuğun cılız nefesini, Ortadoğulu kadınların haykırışını neden duymaz!...  Sizin demokrasiniz Somali´deki açların karnına sıcacık bir çorba düşürür mü acaba? Sizin insanlığınız tecavüze uğrayan Bosnalı kadının çığlığından intikam devşirmektir.

Bir gün uyanacağız bu derin uykudan ama rüyadan uyandığımızda işin çoktan geçmiş olacağını ve şeytanın tüm varlığıyla ruhumuzu ve bedenlerimizi teslim aldığını göreceğiz. Asırlık uykumuzdan irkilip başımızı kaldırmak istediğimizde boynumuzun gövdemizden ayrılmak üzere olduğunu göreceğiz. Evlatlarımızın tarihimizi ve tüm nostaljimizi tekmelediğini göreceğiz. Batılı yamyamlığın tamtamlarıyla zafer naralarının cümbüşünü seyredeceğiz.

            Batının icat ettiği tüm yalanların insanlığa mutluluk getirdiğini hiçbir tarih kaydetmedi. Çünkü bütün bu atılan sloganların ve süslü lafların koca bir yalanın yanıltıcı ışıklarından başka bir şey değildi. Bu yalanların arkasındaki gerçek mutlak varlığın insanlığa sunduğu nebevi yaşayış tarzını, ilahi bilinci ve tevhidi kavrayışı unutturmak; insanı küresel şeytanlığın, küresel emperyalizmin ve küresel ahlaksızlığın elinde oyuncak yapmak, böylece insanı şeytanın egemenliğine teslim etmektir.

Batının ortaya koyduğu medeniyet tasavvurunun, bir çeşit yamyamlık uygarlığı olduğunu biliyoruz artık. Çünkü bu adamlar yıllarca birbirinin kanını içti; yetmedi kanlı ellerini bu kez doğuya yöneltti. Son bir kaç yüzyıl içinde bütün cephelerden doğunun üzerine çöreklenmiş vaziyetteler.  İnsanın kendi hemcinsinin kanını nasıl acımasızca emdiği bütün çıplaklığıyla ortada.. Hani batı medeni idi.. Hani mutluluğun kaynağı maddedeydi.. Hani tüm benliğimizle yüzümüze batıya dönmeliydik.. Hani batı bize özgürlük getirecekti?

Doğulu yaldızlı yalanların kandırılmışlığıyla yeniden eyvahlar olsun şarkısını bestelemekte. Batılı beyaz adam bu saf güruhu kandırmanın verdiği hilekâr mutlulukla kıs kıs gülmektedir. Artık şunu iyi bilmemiz gerekir. Bütün ideolojik hokkabazların ve vahşi müstekbirlerin hâkimiyetine savaş açmadıkça bu esaretin zincirleri altında kıvranır gideriz. Nesillerimiz bu ihanetin bedelini ruhlarımızı darağaçlarına çekerek cezalandırır. O halde tüm benliğimizle geçmişimizi ve bize sunulan kadim bilgiyi hatırlayarak Bela! Demenin vaktidir. Zihinlerimizi ve kalplerimizi özgürleştirme vaktidir. Gönüllerimize ve beyinlerimize vurulan prangaları kırma vaktidir. Ruhumuzdan sözü alınan kutsal emanetin yüce bayrağını teslim alma vaktidir artık. Tüm cephelerden saldırıya geçen iblis ordusuna karşı kalplerimize kurduğumuz iman kalesiyle cephe kurma vaktidir. Nesillerimizi atalarına düşman eden tüm şer güçlere direniş vaktidir. Kutsal emanetlerimizi yüreklerimizden sökerek geleceğimize ve ebediyetimize ipotek koyanlara karşı dikilme vaktidir. Tüm kalbimizle tevhidi özgürlüğü damarlarımızda hissederek Allah en büyük kudrettir demenin zamanıdır. Tevhidin kutlu varlığını damarlarımızda hissederek Allah en büyüktür demenin zamanıdır. Bizi teslim alan tüm despotlara hayır demenin vaktidir. Bize özgürlük diye sunulan yalan hayatların en büyük esaret olduğunu bilelim. Kula kulluğu empoze eden tüm despot anlayışlara, zihinleri kuşatan süslü ideolojilere, nefislerin dizginini eline alan bütün post modern aygıtlara, bütün insanlık düşmanlarına, tüm şeytanlara, bütün beşeri güçlere ve şeytani ideolojilere tüm hücrelerimizle Allah en büyüktür. Ruhunu şeytana teslim edenlere, teknolojik, ekonomik, sanal ve maddi tüm aygıtlarla yüce emanete bayrak açmış şeytanın ordusunun hayâsız istilasına karşı Allah en büyüktür.. Allah tek gerçektir, tüm süslü yalanlara. Bütün despotik zihniyetlere ve satılmış ruhlara karşı en büyük güç Allahtır. Bütün diktatörlere ve bütün zalimlere karşı tek yargıç Allahtır. Gerçek özgürlük, Allaha tutuklu olmaktır.

                                                                                                          Emsali Karaduman

 




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —