"SARI DOLMUŞ"

Bekir GÜZELDAĞ Yazdı...

Çocukluğumdan hatırlarım. 1962 yılında babam Sivas Sıtma Savaş Bölge Eredikasyon Müdürlüğünde sağlık memuru olarak göreve başlamıştı. Sivas’a yerleşmiştik. Ancak ben ilkokulu köyde okuyacaktım. Öyle de oldu. 1969/ 1970 öğretim yılında ortaokula Sivas’ta başladım. Yaz tatillerim ve 15 tatilim hep köyde geçiyordu. O yıllarda Sivas - Kayseri karayolu stabilize ve tek şeritli yoldu. İlk yıllarım bu yolda yolculukla geçti. Ya magürüs otobüslerle, ya austin kamyonlarla gidip geliyorduk. Gazibeyden Hanlıya kadar yaya gidip, Hanlıda araçlara biniyorduk.

Bu yolculuklarımız karda, kışta, yağmurda, tipide tam bir çileymiş meğer. Topalların Yusuf Sarıkuş ve Mahmut Sarıkuş abilerim köyümüzden işçi olarak Avrupa’ya ilk gidenlerdi. Bir sene izine geldiklerinde zemberek kurmalı, küçük bir oyuncak uçak getirmişlerdi. Topalların büyük odada Yusuf abi, ekmek sacını ters çevirip, zembereği kurup, uçağı sacın üstüne bıraktı. Uçak sacın üstünde uçacakmış gibi dönüp duruyordu. O gün ilkokula giden çocukların çoğu hayranlıkla seyrediyorduk. Çok sıkışık olduğumuz için Mevlüt Sarıkuşla Rüştü Sarıkuş da uçağı bizden korumaya çalışıyorlardı. Mahmut abi Avrupa dönüşünden bir müddet sonra Sarı bir Dolmuş almıştı.

O güne kadar İhsan Yiğiter ve Murat Yiğiter abilerimin de kırmızı bir dolmuşları vardı. Bazı günler Sivas’a, bazı günler de Şarkışla’ya giderlerdi. O yıllar Köye tuz getiren Austin kamyondan başka motorlu araç da görmemiştik. Bir de arada köye gelen Jandarmanın jipini hayal meyal hatırlıyorum. O yıllarda, Sarı Dolmuşun bizi bu imkanlara taşıdığını kim bilebilirdi ki. Kış; tipili, boranlı geçer; adam boyu kar olurdu. Tatil dönüşü sabah yedide Topalların kapıyı tutardık. Topalların Döndü Aba; ilerlemiş yaşına rağmen, önümüzü geçmez, ağzında bin türlü dua ile karşılar, bizi yolcu ederdi.

Mahmut abi yeni kalkmış olurdu. Sarı Dolmuşu çalıştırır, içerde bir şeyler atıştırır gelirdi. Evden; kazma, kürek ve urgan atardık bagaja. Kürek sayısı fazla olurdu. Elimizde o günün yiyecek ve içecekleri ne varsa içeri alırdık. Dolmuşun camları çatallama buz tutardı. O kadar sıkı giyinmemize rağmen, dolmuşa binince titreme başlardı. Bismillah der yola çıkardık. Ben, Süleyman Nebioğlu, Abidin Yazıcı, Rüştü Sarıkuş, Mevlüt Sarıkuş ortaokula, Murat Yiğiter, Memiş Arslan, İlhami Kavaklı, Yusuf Özcan liseye. Daha sonraki yıllarda Hacı Çetindağ ortaokula, Yani Sivas’ta ortaokul ve lisede okuyanlar 15 tatilden dönerdik. Bizimle birlikte çoğu kış Mehmet Çetindağ, Celal Geyik, Yusuf Arslan, Ömer Yazıcı, Hüseyin Öztürk, İbrahim Nevruz, Adil ( Ahmet )Nevruz, Şerafettin Nevruz da işe giderlerdi.

Sivas’ta memur olanlar ve terzilik yapanlar vardı. Gece; tipi burutlamış vaziyette, daha Sarıbabanın Burnu mevkiinde önümüze engel çıkarırdı. Liseye giden abilerimiz ellerinde küreklerle Yolu açarlardı. Bazen; Mahmut Abim zincir taksa da fayda etmez, iner hep birlikte dolmuşu iterdik. Bazen sırtımızdaki palto ve kabanları tekerlerin altına atardık patinaj yapmasın diye. Bazı günler dağlar, yollar görünmezdi tipinin tozundan. Rüzgar yüzümüze vurdukça yanaklarımız mora çalardı.

Hele Kümbet Mevkiinde, Yayalar için söğüt ağaçlarından kurulu ağaç köprünün yanında, Tonus ırmağından bir geçişimiz olurdu ki, dillere destan. Irmağa iniş rampa, çıkış rampa. Su çok olurdu. Mahmut Abim taşa, kayaya bakmaz hızla girerdi ırmağa. O hızla dolmuş çıktı çıktı, yoksa o ayazda ırmağa girip dolmuşu itmekte vardı. Karağarma Mevkiinin küçük virajlarında yolu açmadan geçtiğimizi pek hatırlamıyorum. Oradan kurtulsak, Çongar Köyüne girişte küçük bir yokuş var, olmadık eziyeti çektirirdi hepimize. Çongarı geçtikten sonra da Karalar Köyünden gelen ırmak ayrı bir dertti. Bu ırmağı da geçtikten sonra Güney Köyündeki Değirmen Burnu mevkiine kadar rahat gelirdik. Burada bir çok yolculuğumuzda kalırdık. Sürgün çok olurdu. Urganlarla çeker, kazma kürekle yol açardık. Karaçayır mevkisini geçip Hanlıya girerdik girmesine de, Sarı Dolmuş bizi mi, biz dolmuşu mu getirirdik bilmiyorum. Dolmuşun içinde sohbetlerin en güzelini, şakaların en tatlısını yapardık. Şehirden, köyden, gelmişten, geçmişten konuşulur, büyüklerin nasihatlerini dinlerdik. Ellerimiz donardı kürek, kazma, urgan tutmaktan. Isınmak için ovuşturur dururduk. Hele Mahmut Abim kendinden geçerdi zincir takarken. Siyah perçemleri, kara bıyıkları buz tutardı. Ayaklarımız donarcasına üşür, parmaklarımızın birbirinden haberi olmazdı. Şimdi daha iyi anlıyorum. O kadar zorluk içinde bile, birimiz hepimiz, hepimiz birimiz için yaşıyormuşuz.

Sarı Dolmuş bizi, bizde; içimizde geleceğimizin hayallerini taşırdık Sivas’a. O yıllar pembe panjurlu evleri bilmezdik ama umutlarımız güçlü, hayallerimiz büyüktü. Hanlıya gelene kadar Çongar, ve Güney köylerinden, bazen de yollardan yolcular da binerdi dolmuşa. Çoğu zaman Sarı Dolmuş Şarkışla’ya giderdi. O zaman da bizler Hanlıda iner, otobüs beklerdik. Ortalık çıtır çıtır buz olur, ayaklarımız donardı. Saatlerce otobüs beklerdik. Yol boyu bir aşağı, bir yukarı yürür dururduk. Durduğumuz anda, ayağımızın birini kaldırır, birini indirirdik. Dolmuştan inenler yol parası verirlerdi. Mahmut abinin çoğu kez yol parasını bile alırken çekindiğini bilirim. Para vermeden gidenler olurdu. Bu hususta dertlendiği veya söylendiği asla görülmemiştir.

Hanlı Köyünde otobüs beklenilen yer Melekgilin Ahmedin odasının önündeydi. Hava aşırı soğuk olup, otobüste çok geç kalırsa içeri buyur ederlerdi. Biraz ısınır tekrar dışarı çıkardık. Bazen de evi hemen yol kenarında olan, Gazibey Köyünden Mollabekirgilin Kızı Perizat Halanın evine girerdik. İstasyonun ordan otobüs görününce bir telaş tutardı bizi. O ayazda nasıl sevindiğimizi anlatamam. Bagajları verip hemen binerdik. Koltuk derdimiz olmaz, yer yoksa ayakta giderdik. Nice hayaller, nice umutlar beklerdi bizi Sivas’ta. Mahmut Abim Baba yarımız gibiydi. Hep güleç, hoşgörülü, sevecen biriydi. Bize; okumayacaksanız dolmuşa boşuna yük olmayın derdi.

Bizim ve çocuklarımızın aldığı tüm diplomaları Sarı Dolmuşa ve Mahmut Sarıkuşa borçlu olduğumuzu biliyorum. Şimdi daha iyi anlıyorum. Sarı Dolmuş; Devletine sahip çıkacak, geleceğin üst düzey Maliye Bürokratlarını, Öğretmenleri, Memurları taşırmış meğer. Hatta bu nesilden doğan Profesörlerin, Doktorların, Avukatların, Mühendislerin, Arkeologların, Polislerin, Subayların, yolunu açarmış da haberimiz yokmuş. Ah be Topalların Mahmut Abi; sen bize babalık yapmışın ama, bizler sana gereken ilgiyi gösteremedik. Hakkını helal et Mahmut abi, hakkını helal et be Sarı Dolmuş. Bu yazıda adı geçen, bu vesile ile hatırlanan ve şu an ahirete intikal etmiş olan abilerime, ablalarıma Allah’tan rahmet, yaşayanlara da sağlıklı ömürler diliyorum. Bundan sonrada içimizden nice Sarı Dolmuşlu Mahmut Abiler çıkması dileklerimle saygılarımı sunuyorum. Ruhları şad olsun



Anahtar Kelimeler: " DOLMUŞ"