Tarih: 12.03.2022 17:36

SEBASTİAN HAKLI MI?

Facebook Twitter Linked-in

SEBASTİAN HAKLI MI ?

Yazar Charles Bukowski'nin, "Pis Moruğun Notları" kitabında şu diyalog geçer...

Biliyor musun Sebastian, bazen Tanrı’yı hiç anlamıyorum.

Tanrı mı efendim? Hangi Tanrı?

O ne demek Sebastian? Kaç tane Tanrı var ki?

Bilmiyorum efendim, sizce kaç tane var?

Elbette bir tane Sebastian. O da bildiğimiz Tanrı. Hani şu adaleti sağlayan...

Adalet mi efendim? Hangi adalet?

Yeryüzünde ve öteki dünyada ki adalet elbette Sebastian.

Efendim, beni affedin ama ben yeryüzünde adalet göremiyorum.

Saçmalama Sebastian elbette yeryüzünde adalet var...

Sen çıldırmış olmalısın Sebastian. Tanrı sana akıl versin.

Hangi Tanrı efendim? Adalet dağıtan mı? Yoksa bunca adaletsizlik karşısında, kılını bile kıpırdatmayan mı?

Yaşadığımız bu çağda, Tanrı’yı anlayamayan Sebastian haklı bile olabilir.

 Ancak, yine de iyi ki Tanrı ve dinler var, anlamadığımız, çözemediğimiz her şey için “Allah'ın dediği olur ve hikmetinden sual olunmaz” diyebilmek ve meseleleri havale edebileceğimiz bir inanca sahip olmak, önemli bir nimet.. .

Dünyanın nüfusu artıyor, kapitalizmin çarkları hızlanıyor, tüketim azdırıldıkça azdırılıyor, küresel ısınmanın yarattığı, iklim değişiklikleri her geçen gün, dünyayı biraz daha etkisi altına alıyor...

Yeni dünya düzeninde, ulaşılabilir ve güvenli gıda arzı, salgınlar ve olası savaş tehditleri daha da artmakta. Bu gidişle, en temel gıda ürünlerine bile ancak çok parası olanların ulaşacağı, insanların can ve mal güvenliğinin, ülkelerin savunma kabiliyetine ve içinde bulundukları ittifakların gücüne bağlı olacağı bir devri yaşayacağız...

 Gerçekleşmesi kuvvetle muhtemel olan ve dünden daha zor olacak bir dünya için Allah'a ve inançlara ihtiyaç olduğu kadar onu dengeleyecek akla ve felsefeye de ihtiyacımız var...

Ülke olarak karşı karşıya olduğumuz tehditler, mevcut yönetim zafiyetleri ve olası riskler artık göz ardı edilecek seviyeleri çoktan geçti. Ülkemiz, çok derinlerden gelen siyasi, ekonomik ve sosyal bir buhran yaşıyor.

Ancak düşünen ve sorgulayan her bir birey, ülkenin içinde bulunduğu durum hakkında bir sebep sonuç ilişkisi kurabilir ve kurmalıdır. Bana göre ülkelerin yönetim sistemleri, ülkeyi yönetenler ve onların politikaları, yaşanan sorunların asıl sebebidir. Çünkü iktidarı elinde bulunduran siyasetçidir. Bunlar karar vericidir ve uygulayıcıdır...

Mesela; Varlık içinde yokluk çekmek VEYA refah içinde yaşamak.

İnsan haklarına dayalı bir hukuk devleti olmak VEYA partizanları hâkim savcı yaparak, adaleti hukuka göre değil, duruma göre uygulamak.

Türkiye cumhuriyeti devletinin anayasasına ve laik cumhuriyete ve kuruluş ilkelerine bağlı kalmak VEYA devletin içinde cemaatlerin varlığına göz yummak hatta FETÖ nün bile devleti ele geçirmesini görememek.

Kendi köylüsünü, çiftçisini desteklemek, kendi ihtiyacı olan gıdayı ve hatta daha fazlasını üretmek VEYA buğdayı, ayçiçeğini, mercimeği, eti bile dışarıdan almak.

Her bir vatandaşa iş imkânı sağlamak, insanların kimseye muhtaç olmadan yaşamlarını sürdürecek sosyal bir devlet düzenini kurmak VEYA 4,5 milyon haneyi sosyal yardıma muhtaç hale getirerek, muhtaçlık kültürüne dayalı bir toplum yaratmak.

Cehaletle savaşmak, ahlaki ve insani değerlere bağlı nitelikli nesiller yetiştirmek VEYA cehaleti övmek, nitelikli insanlara karşı, kin ve nefret söylemini beslemek, bu ülkenin yetiştirdiği doktorlara bile “varsın, giderlerse gitsinler” diye yol vermek.

Yaşadık ve gördük ki, bütün bunların olumlu ya da olumsuz olması, bizim seçtiğimiz siyasetçilere ve uyguladıkları politikalara bağlı. Bunları görmezden gelip meseleleri Tanrı’ya havale ettikçe ve farklı farklı sebepler üretmeye çalıştıkça, korkarım ki sonunda Sebastian haklı çıkacak...

Tacettin KEPENEK




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —