Tarih: 01.07.2018 13:01

Seçim 2018 Analiz

Facebook Twitter Linked-in

SEÇİM 2018 ANALİZ

Artık yeni bir dönem, yeni bir başlangıç olacak. 1 yılı aşkın bir süredir tartıştığımız Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, Temmuz ayının ortalarında yürürlükte olacak.

Biz bugün ki yazımızda seçimleri konuşalım, sistemi daha sonra,  çokça konuşuruz.

Daha önce yazdığımız ve son bölümünüı yazıp ama yayınlatmadığım yazımı, sanmayın ki yayınlamayacağım. Siyasi malzeme vermemek için askıya almıştım, askıdan ineceğinizden şüpheniz olmasın.

Herkes diyor ama ben de diyeyim bari, bu seçimin tek galibi Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan´dır. Başarılı olanı ise MHP´dir.

Neden mi?

Rahmetli babamın anlattığı bir hikaye ile cevap vereyim. Köyün bir yerinde 3 kardeş bir olmuş miras anlaşmazlığı yüzünden küçük kardeşlerini dövmekteler. Küçük kardeş bakmış ki, dayağın sonu yok, ?bari ölü numarası yapıp ta kurtulayım? demiş.

Ölü numarası yapınca,  diğer kardeşler durumu ciddi sanarak başlamışlar figana. ?Ah kardeşim sana kıyan eller kırılsın, bunun hesabını soracağız, kanını yerde koymayacağız? Orta yerde yatmakta olan küçük kardeş, daha fazla dayanamamış ve kafasını kaldırarak  ?Beni öldüren sizler değil misiniz?? deyivermiş.

24 Haziran da tıpkı öyle oluverdi işte.

Kimileri liste, kimileri ekonomi dedi. Haklılık payları var ama doğru değil. Listeler 21 Mayıs akşamı belli olduğunda Sivas´ta ki durum çok mu güzeldi de, her şey listeyle değişti. Benim bir vekilimizle yaptığım mesajlaşma telefonumda duruyor, 4´ü garanti görmüyorum ve 3. Sırayı bıçak sırtı olarak ifade ediyorum.

Listeler pak artı değer katmadı diyen olursa, katılmamakla birlikte saygı duyarım ama listeler zarar verdi denirse inanmam.

Ekonomi konusuna da kısmen katılırım, ama 7 Haziran´ı da hatırlatırım. Dolar 2,3 TL, Euro 2.9 TL. Patates, Soğan oldukça ucuz. Ama sonuç, 24 Haziran mesajından farklı değildi. Diğer bir taraftan 16 Nisan referandumu da bıçak sırtı geçti, üstelik yine MHP ve BBP desteği varken.Mesaj yine aynı idi.

Yerel yönetimler deniliyor, kısmen haklılık olabilir ama bölgesel olmalı, bütün belediyeler mi başarısız, bütün belediyeler mi borçta, rantta. Değilse nedeni nedir peki?

Görmemek için oldukça saf yada artniyetli, yada siyaset bilmemek yeterli olabilir.

Ak Parti´nin oy kaybettiği yerlerin il il dökümünü çıkardım, altalta üst üste koydum. Güneydoğu ve Doğu´nun neredeyse tamamında oyunu artırıp, diğer bölgelerin tamamında düştüyse ve bu oran Ak Parti´nin, 1 Kasım seçimlerinde aldığı oyun % 18 gibi bir oranda altındaysa, yukarıda ki sebeplerin hiçbirisi asli sebep gösterilemez, sayılamaz.

AK Parti genel merkezi saha çalışması yapacakmış, oy düşmesinin nedenlerini, sebeplerini araştıracaklarmış, belki bu yazının bir faydası olur, sizler okuduktan sonra genel merkeze de göndermeyi düşünüyorum.

Bunun nedenini bulmak için oldukça geriye gitmek gerekiyor. Tam 16 yıl öncesine, kısmen de biraz sonrasına. Ak Parti´nin  kurulduğu yılları, sonrasını, büyümesini anlamak gerekiyor. 2001 yılının bir Ağustos ayında kurulduğunda Refah Parti´sinin yenilikçi kanadı, toplumun önde gelen dinamikleri ile istişare yaparak yola çıkmıştı.2002´de  Doğruyol, Anap, Genç Parti, MHP baraj´ın altında kalmış, DSP sandıkta kaybolmuş CHP bile % 19´luk bir oyla mecliste temsil şansı bulabilmişti.  Ak Parti´nin Refah Partisinden ayrılma sürecinde ortaya koyduğu siyaset ve ayrılma nedeni olarak Refah Parti´sinin marjinalleşmeden kurtulmamış olması ve kitle partisi hüviyetine kavuşamamasıydı. Doğruydu ve toplumda yankı bulmuştu.

Ekonomik şartlar, partiyi oluşturan kimliğin üst seviyede olması, O zaman İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olan Sayın Recep Tayyip Erdoğan´ın oldukça başarılı çalışmaları ve karizmatik çıkışları, hitabeti toplumda karşılık bulmuştu. Belki daha fazla da sayabiliriz.

İlk seçimde %34 olan oy oranı, 2007 seçimlerinde % 46,5 gibi oldukça etkili bir baremde duruyordu. Ancak sağda, MHP dışında başka bir partinin varlığından sözetmek imkansız hale gelmişti.

Türk siyaset tablosunda merkez sağın varlığı ve ağırlığı yadsınamaz ve inkar edilemezken, bu tabloyu okuyamamak, anlayamamak imkansız. Merkez sağda bulunan eski Doğruyol, Anap tabanı ve bir kısım sol kökenli isimler, milliyetçi camiadan insanlar,  parti içerisinde ve tabanda yer buldular. Tıpkı Süleyman Demirel´in Adalet Partisi, Özal´ın Anavatanı gibi.

İşte bazılarının anlamakta zorlandığı ancak tüm düğümü çözecek, soru işaretlerini aydınlatacak cevaplarda burada yatıyor.

Ak Parti´nin yerel yönetimlerde ki başarısı, hükümet politikalarının etkili ve başarılı olması, bu tabanın çimentosu oldu ve bir arada durmanın kolaylığı ve keyfi çıkartılmaya başladı.

Daha sonra ise, partinin Genel Başkan dışında sahipliği, geleceği tartışmaları kimi zaman belli belirsiz, kimi zamanda açıktan yaşanmaya ve sorunları da beraberinde getirmeye başladı.

Teşkilatların adam harcaması, vefa´nın kimi zaman İstanbul´da bir semt olduğu inancı tabanda ciddi ciddi yayılmaya başladı, ancak tabanın vazgeçemediği ve tabanı bir arada tutma gayreti olan tek isim vardı. O´da Genel Başkan, şimdi ki Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan.

Öyle ki; 2014 yılında yaşanan süreçte bu ismin bile teşkilatlar bazında etkisiz kılınmaya çalışıldığını hatırlayalım. Reisçiler-Hocacılar tartışmasını bir kenara atmadan.

Dönelim.

Ak Parti söylemlerini sahiplenen her üyenin ilk bildiği şey,  partinin manifestosu olan kimliği, yani Muhafazakar Demokrat bir yapının parçası olduğudur. Ancak bu süreçte demokrat kimlikler,  parti teşkilatlarının beceriksizliği, sendikalar, dernekler, kerameti kendinden menkul STK´lar,  kimi zaman yerelde etkisi görülen rant düşkünleri sayesinde ciddi ciddi bir erozyona uğramaya başladı. Haklı yada haksız dedikodu mekanizmaları, siyasi temsilcilerin isimleri sayesinde makam ve mevki kovalayanlar, bürokrasinin çözülemeyen oligarşik kafası, partiyi dominant bir şekilde ele geçirmeye ve ranta devşirmeye çalışan marjinaller yüzünden, dönem dönem zaman uzaklaşmaya başladılar. 24 Haziran ise bu uzaklaşmanın nirvanasıdır.

Ancak onlarında vazgeçemediği isim yine Cumhurbaşkanımız olmuştur.

Sevdiğim bir hocamın Ak Parti analizi şöyledir. Ak Parti tabanı 3 kesimden oluşur. İlki ?Benim partim, liderim ne yaparsa doğrudur? anlayışında olanlar, diğeri, ? yaparsa onlar yapar, bu ülkenin istikrara ve kalkınmaya   ihtiyacı var? anlayışında olanlar, bir diğeri de, yukarıda saydığım paragrafta kendisine yer bulanlar.

24 Haziran seçimlerinde MHP ve Lideri Bahçeli´nin başarısı ve öngörüsü kesinlikle takdir edilmeli iken, ayrıca şunu da belirtmek ve gerçek Ak Partililerin teşekkür etmesi gereken bir başka durum da, ?Canı yananların, çok fazla can yakmadan sığınabilecekleri bir liman olarak MHP´nin bulunmasıdır?

Sivas´ta tabi ki başarılı olmuşlardır, özellikle ilk sıra adayları ve ikinci sıra adaylarının olağanüstü çalışması, kısa zamanda isimlerini herkese öğretebilecekleri kadar propaganda tekniklerini iyi işlemeleri ve araçları doğru ve etkin bir şekilde kullanmaları da önemli olmuştur ve takdire değer.

Ancak bu arada görülmesi gereken AK Parti´den uzaklaşan seçmenin, siyasi kimliği, siyasi refleksi ve düşüncesinin nelerden oluştuğudur.

Diğer bir taraftan FETÖ süreci sonrası yaşanan hadiselerde, siyasi yelpazenin nerede durduğu, tarım reformlarının başarısız oluşu, eğitimde aksayan ve hala soru işaretleri taşıyan sistem değişiklikleri, teşkilatların etkisiz kalması, kucaklayıcı söylem ve eylemlerden uzaklaşmaları,  bunlar 24 Haziran sürecini ciddi ciddi etkileyen faktörlerdir.

Düzeltilebilir mi, düzeltilecek, düzeltilmek zorunda. Başka bir cevap teknik olarak mümkün, siyaseten imkansız.

Bu arada eleştiri yapan, eksiklikleri ve noksanlıkları, hataları yanlışları ifade eden isimleri aforoz etmek, onları yalan ve iftiralarla itham etmek, kimler doğruyu söylüyormuş,  kimlerin işine yarıyormuş bir kez daha görüldü.

Şimdilik bu kadar..

Sonra  diğer partilerle devam ederiz.

Kalın sağlıcakla.

 




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —