SELVİ SOYLUM, AK YAZMALIM.
Hafta sonu sürprizi oldu İçişleri Bakanımızın istifa dilekçesi. Çoğumuzun aklında Korona belası yer etmişken, hep birlikte ?Yahu bu da neyin nesi?? dedik.
Aslında ?malumun ilamı? oldu da, bizler mi fark etmedik? Siyaset gözlemleyen ve özellikle Ak Parti siyasetini derinlemesine bilenlerin büyük bir çoğunluğu, istifa konusunun spontane gelişen bir konu olmadığını biliyor.
İçişleri bakanımızın eleştirilecek hususları illa ki var, kendisi de bunu biliyor ve kabul ediyor zaten. Sorun o değil, sorun; onu istifaya götürecek kadar büyük değil. Bahsettiğimiz sorun da, o değil zaten.
10 Nisan akşamı metropollerde yaşanan bazı hadiselerin benzerleri, sıradan günlerde ve sıradan yerlerde, banka önlerinde, PTT önlerinde, çarşı pazarların işlek yerlerinin bir arka sokağında, kısmen pazarlarda, sebze hallerinde halihazırda yaşanıyor.Ben bu yazıyı kaleme aldığım sırada bile, önümde ki cadde de hatırı sayılır bir kalabalık var.
İçişleri Bakanımız da zaten iki gün sonra, basın ve medyaya verdiği demeçte şunu söylüyordu. ?Sorumluluk bana aittir, eleştirileri kabul ediyorum, böyle olacağını düşünmedim. 250 bin civarında bir çıkış oldu ve ilk 5 dakikada büyük bir oranda kontrol sağladık.? Bu sözler, aksine akşam yaşanacak hadisenin nedeninin sokağa çıkma kararı konusu olduğu tezini zaten çürütüyordu.
Her ne kadar son dönemlerde alışık olmadığımız bir çıkış olsa da, bakanın açıklamaları, toplum nezdinde genel kabul gören siyaset anlayışının dışında olduğu için, ben bile, ?eleştirimde aşırı mı gittim??, sorusunu sordum kendime.
Özellikle terör ve sokak güvenliği konularında yaptığı olumlu çalışmalara gölge düşürecek, sokağa çıkma yasağı kararının saat ve uygulama şekli yönünden, Bilim Kurulu´nun aksi yöndeki temayülü de kamuoyunca biliniyordu?
Ancak; İçişleri Bakanlığı döneminde, FETÖ ile mücadelesinde atılan ciddi adımların birilerini rahatsız ediyor olması ihtimali, emniyet teşkilatı içinde bir takım görev değişiklikleri, 31 mart seçimlerinin yansıması ve bu süreçte bakan bey´in yaptığı atraksiyonlar, vali atamaları, basına ve medyaya düşen bir takım konular, taraflı tarafsız herkesin kabul ettiği bir şekilde, parti içinde seven sevmeyen ayrımını getirdi. Öyle ki; Ak Parti Kadın Kolları Genel Başkanı´nın, kendine bağlı teşkilat mensuplarına, fikir beyan eden herhangi bir mesaj, iletişim, hareket içinde olmaması gerektiğine dair mesaj attığı iddia edildi. Diğer bir dikkat çekici durum ise; Ak Parti siyaseti içinde bulunan siyasilerinde bir çoğunun herhangi bir tepkisinin olmaması idi. Büyükşehirlerimizin birisinin istifa ettirilerek görevden alınan, ancak arkasından kimsenin ağlayıp üzülmediği, bir twiti bile çok gördüğü belediye başkanı, destek vermediği için eleştiren takipçilerine şöyle yazmıştı. ?Ben üzüntümden ne yaptığımı biliyor muyum??
Yoksa, Süleyman Soylu gibi bir isim, hele hele yaşadığımız şu süreçte, olağanüstü bir durum varken ve emniyet tedbirleri anlamında başarılı sayılabilecek bu adımları atarken, onu seven halkın, sonunda kendisini haksız ve zamansız, belki de vefasız, yada, görevden kaçan bir bakan pozisyonuna neden taşımak istesin?.
Duyumlarımıza göre öğle saatlerinde, Cumhurbaşkanlığına ulaşan istifa mektubunun, gece 22.15 sularında işlenmesinin, gündeme alınmasının gerçek nedeni nedir sizce? Burasını ben biliyorum..İstifa metni sosyal medya alemine düşmese, sabah resmi gazete de yeni atanan bakanın ismini görebilecek miydik, yahut kimi görecektik. Cevabı belli olan, ama bilinmeyenli sorular.
Soylu, aynı zamanda kendisini yetiştirmiş iyi bir siyasetçidir de, önünü arkasını muhtemelen düşünmüş ve tartmıştır. Teşkilat sorumluluğu zamanında birlikte olmuşluğumuz vardır ve iyi bir, insan analisti olduğumu düşünürüm.
Her siyasetçi gibi eleştirilebilecek noktaları vardır, kendisi de bu eleştirileri kabul edip, gereğini yerine getirebileceği erdemini, dünkü çıkışıyla göstermiştir. Her ne kadar, bazı medya organlarında, sağlık bakanımızla tartıştığı iddiaları ortaya atılmış olsa da; böyle bir tartışma yaşandıysa bile, eminim, Sağlık Bakanımızın eleştiri ve sitemlerine boyun bükmüştür.
Velhasılı?
Ak Partinin ikinci adamının kim olması gerektiğini dün kamuoyu göstermiştir. Halk ilk defa yüksek sesle dile getirmeden, Ak Parti´ye gerekli mesajı, samimiyet, duygusallık ve vefa perspektifinden vermiştir. Soylu´yu sadece kurtlara değil, kuşlara da yedirmeyeceğini, kahır ekseriyet ifade etti.
Soylu; muhakkak ki hata yapmıştır, ancak bu mevzuda ve bu dönemde istifa etmeyi gerektirecek kadar fahiş bir hata yapmadı. En azından ben öyle düşünüyorum. Belki koordinasyon eksikliği, yönetişimsel aksama, gece yarısı o sahnelerin yaşanmasına neden oldu.
Halka; bakanlar kurulunu gösterip sorsalar, ?hangisi istifa etmeli?? şeklinde sorulacak soruda, Süleyman Soylu, Sağlık Bakanımız ile birlikte, o listede benden sonra bile bulunmayacak isimdir. Kimi zaman fevri çıkışları olsa da. O çıkışlar da, zaten görevi ile ilgili değil, siyaset gündeminin işleyişi ile ilgilidir. Bu çıkışları kimi zaman ben bile eleştiririm. Dozunu iyi ayarlamak lazım. Çünkü kiminle dost, kiminle düşman kalacağınıza siz değil, konjonktür karar veriyor, hele hele bu süreçte.
Süleyman Soylu görevinin başındadır, bu saatten sonra, daha uzlaşmacı ve toplumsal mutabakatın gerektirdiği mesajları vereceğine eminim.
Uçana kaçana, müsaade etmemek lazım.
Sağlıcakla kalın?