İyi bir şair aramızdan ayrılıp da onun şiirlerini tekrar okumaya başladığımızda tehlikeli bir yolculuğa çıkarız. Sevdiğiniz, beğendiğiniz, övdüğünüz şiirler yıllar sonra hâlâ bu özellikleri muhafaza ediyor mu?
Sezai Karakoç gibi şairler her zaman bu yolculuktan zaferle çıkarlar. Çünkü şiirleri, insanın, özellikle düşünen insanın sırrını keşfetmişlerdir. Hayatın içinde yaşarlar. Karakoç gibi hem maneviyatımızı canlı tutarlar hem de dünyevi olanın nasıl ustaca yazıldığını ispatlama gücüne sahiptirler.
Ardından yazılanlarda, şiiri kadar Diriliş felsefesinden de söz ediliyor. Çağdaş ve modern kavramlar hakkında yazılan birçok yazıda yer alıyorsa bu, geleneği iyi incelediğinin, özümsediğinin göstergesidir.
Şiirinin arkasında bir inanç, bir ideoloji varsa dünya görüşü şiirine de sızdığında bir başka ustalık evresi çıkar ortaya. İnancını, dünya görüşünü paylaşanlar, yalnız düzyazının egemenliğini benimsemiş olanlar değildir, şiirinin de iyi şiir olmasından kaynaklanır. İyi bir şiir, temsil ettiği düşünceyi inandırıcı kılar.
İbrahim Kalın’ın dediği gibi, örnek bir hayatın temsilcisiydi.
İyi bir şiir zamana direncin de örnekleri arasında yer alır. Geleneği bilmeden, onun yaşayan yanını ortaya çıkarmadan modern bir eser verilebileceğine inanmam.
Sezai Karakoç’u her okuyuşumda T. S. Eliot’ın, ‘Gelenek ve Bireysel Yeti’ yazısını anımsarım.
Kimi adlar vardır ki, bazı kavramlar onsuz incelenemez. Sezai Karakoç’un yazdıklarını daha iyi anlamak, algılamak için hiç kuşkusuz bazı kitapları okumak gerekir. Kütüphanem kapalı olduğu için ancak yakınımdaki bazı kitaplardan söz edeceğim:
Mahmut Bıyıklı–Bahtiyar Aslan’ın hazırladığı “Sezai Karakoç” kitabı.
Arif Ay, teknoloji çağında şairin yerini irdeliyor.
Haydar Ergülen’in yargısı: “Karakoç, modernist bir şairdir.”
*
CEMAL SÜREYA’nın kuşakdaşını tanıtımını mutlaka anmalı:
“Öyle bir Müslüman ki Marx da bilir, Nietzsche de bilir, Rimbaud da bilir, Salvador Dali de sever, Nâzım da okur.”
Şiir karşılaştırmaları, bir mekâna bakışın çeşitliliğini sergiler. Ben Kapalıçarşı ile ilgili yazımda üç şairi karşılaştırmıştım: Orhan Veli-Sezai Karakoç-Ece Ayhan.
Benim de çok sevdiğim, birçok olayda zihnimde çağrışım yaratan ‘Balkon’ şiiri üzerine bir yazının altını çizeceğim:
Mehmet Sümer’in ‘Tehlikeli Sınırlar–Modern Türk Şiiri Üzerine Yazılar’ kitabındaki yazısı:
Adı: “Sezai Karakoç şiirine ‘Balkon’dan Bakmak”
Şiiri Pazar Postası’na gönderip yayımlatan Cemal Süreya. Yayım ve sonrası konusu da yazıda işleniyor.
Sezai Karakoç üzerine diğer bir kitap: Mustafa Kirenci’nin ‘Sabah Yıldızı/Sezai Karakoç ve Diriliş’e Dair’ adlı kitabı.
*
Aldığı ödülün gerekçesi şöyle:
“Karakoç, insanda insani duyguların canlı algılar halinde yaşayarak gittiği büyük şiir yatağında akması, insanlık macerasında, ruhun ve milletimiz özelinde yüksek bir ifadeye kavuşmuş olan tarihi yeniden yapılanma fırtınalarını şiirlerinde yansıtması sebebiyle ödüle layık görüldü.
Karakoç, yalnız Türk şiirinin değil, Türk dergiciliğinin, Türk düşünce hayatının da zirvelerinde hüküm süren değerlerden biridir.
Diriliş’in doğuşunu ‘Hatıralar’da şöyle anlatır:
“Yeni bir nesil gelmişti. Ortam, otuz yıl öncesine göre çok değişmişti. Düşünüşte bir tazelenme ve yenilenmeye ihtiyaç vardı. Yeni bir dil ve üslup gerekliydi. Bir süredir daldığım metafizik düşünceler de kendini ifade için beni zorluyordu. Bu fevkalade şartlar içinde doğdu Diriliş.”�
*
NUR içinde yatsın, eserlerinde yaşayacak.
DOĞAN HIZLAN/HÜRRİYET