Yola revan oldum Ağustos ortasında
Ulaşmak niyetim Alacahan Hanı’na
Uçsuz bucaksız ova, uzun kavisli yollar
Yanımdan birbir geçti demiryolu katarlar
Salınıp gidiyorum ceddimi duya duya
Sivas’tan çıktık yola Kangal Alacahan’a
Mavi göğün altında biçilmiş ekin sarı
Ovanın ortasında Ulu Tecer Dağları
Yağdonduran geçilmiş dağlar delinerek
Dağlar delinip geçmiş, sanki Ferhat’ın bilek
Gözlerim takıldı yüce dağlar başına
Asılıp kaldı gönlüm Kangal Kasabasına
Her yer sarı kupkuru, her yerde ıssızlık
Türküye eşlik eder dudağımdaki ıslık
Döne döne gidiyor yılan kavi yoIIar,
Açılıp kapanarak dağla sarmanalıyorlar
Kangal bu kadar sıcak olur muydu bu ayda
Bulutlar kaybolmuş ortalık kavrulmakta
Alacahan’a varınca ortalık ıssız bucak
Karşıladı dostlar sarmaş kucak kucak
Paslı kilitli kapı açıldı gıcırtıyla
Ruhuma acı saldı örtük kapılarıyla
Taşlar alaca bulaca gök kubbeyi örmüş
Alacahan bu asırda gariban yalnız ölmüş
Kimler geldi geçti bilmem hangi âhali
Taşlar insana diyor bak bu sonun hali
Herkes bir şey söylüyor bazen havadan sudan
Kunduranın sesleri taşlarda tıkırdıyan
Doldurulmuş eşyalar, anlamsız biçim biçim
Bu hale baş kaldırmış el dokuma bir kilim
Üst üste yığılmış tarihlerle kilimler
Üstünden kaç yıl geçti sıcak soğuk iklimler
Herkes taştan bu Han’a fikirler söylemekte
Alacahan uzanmış ninniyi dinlemekte
Paslı kilitli kapı gıcırtıyla kapandı
Taşlarıyla koca Han rüyalarına daldı…
14/08/2024-Kangal Yollar