Tarih: 13.05.2024 07:10

SİVAS'ın Bir FELSEFESİ Yok!

Facebook Twitter Linked-in

Sivas´ın bir felsefesi yok.  Felsefesi olmayan bir şehrin, elbette içinde yaşayanların da bir felsefesi olamaz.Felsefesi olmayan bir şehir, geleceği şekillendirebilir mi?

Belki çağın geldiği son daralmışlık ve bitmişlikte budur. Felsefesiz şehirler! Felsefesiz insanlar! Yani ruhu alınmış hayatların yekunu?

Her şeyi ama her şeyi, bencil acınası iştahı için kullanılır gören, bir hayat algısı öylesine kemikleşiyor ki anlatamam!..

Ne yapıp, nereye gittiğinin kendisinin bile pek farkına varamadığı bir karmaşıklık içindeki, tuhaf karmaşa.Kendi varoluşunun farkına varamayan, ya da seküler cendere içinde sağa sola savrulan garip bir yığınlar yekûnu, kalıtsallaşmaya doğru gidiyor.

Kent ve beton barbarlığının, bu denli içe içe girmesi, içi boş yaşam algısını kurgulamaktan başka ne işe yaramaktadır?..

Kentleştikçe yabancılaşan, yabancılaştıkça yalnızlaşan bir şehir! Hoyrat bir algıyı kutsayıp çürüyerek yol alan tortulaşmış zihinsel daralmalar, öyle kabul edilir hale zamanla geliyor ki, akıl izan bunu algılayamıyor…

Sivas garip bir boşluğu yaşamakta. Sivas, tuhaf bir daralmayı yaşamakta…

İç huzurunu sağlayamamadan dolayı, bitmez tükenmez arayışlar içinde boğulmakta. Şehir, tuhaf bir seküler tükenmişliğin, tuhaf hiçliğini içselleştirmeye devam ediyor.

Çağın dayattığı son sıradanlıklar sıradanlığı, felsefesiz şehirler, felsefesiz insanlar olsa gerek. Felsefesiz şehirler, felsefesiz insanlar.

Sivas´ın da şuan bir felsefesi yok. Felsefesi olmayan bir şehir maalesef. Varlığını yorumlayabilecek ve o yorumlamalarla birlikte, gelecek yüz yılı planlayabilecek bir irfani duruluk hali hazırda mevcut değil işte!

Şehrin yönetim erkinin de, bir felsefe kurma uğraşını yerine getirmemeleri de ayrıca üzüntü verici. Çünkü felsefesi olan şehirler ve orda yaşayan insanlar, ortak  akıl ve irfani duyarlılığı öne alırlar ki, o da pek çok yöneticinin işine gelmez maalesef…

Öte ufuk sahibi yöneticiler irfani derinliği olan şehirler isterlerken, sığ mantık çukurunda çürüyenler ise, şehirde benim sözüm geçsin “egosu”nu kutsarlar ki hem de nasıl!

Neden bu şehrin düşünürü, yazarı, aydını,yöneticisi sadece günün uğraşını vermekten ve “kutsal ego” saplantısından kurtulamamaktadır? Neden özgün düşünceler serisi, özgür bir ruh ile harmanlanamamaktadır? Neden aydın ve yazarlar kendilerini onure edecek ortamların peşinde koşarak “sığlık ve zavallılık” aymazlığına saplanmaktalar?

Neden entelektüel bir silsile, şehrin üzerine bir şemsiye gibi açılamamaktadır?

Şuan Sivas kuru bir şehir gibi. Kurudukça da kurumaya devam eden bir yalnız şehir. Suları akmayan pınarlar gibi, içsel bir yalnızlık yaşamakta.  Bir varoluş mantığı sorunu ortada. Bir, aydın düşüncesinin olmadığı ortada.

Zihinsel bir handikap, seküler kutsamanın demir pençeleriyle birlikte, tortulaşarak varlığına güç katmaya doğru ilerliyor maalesef..

Var olanı irdeleyip, yorumlayabilecek bir felsefi duruş yok!

***

Sivas´ın, acilen felsefesini oluşturmak zorundayız. Sivas denilince insanların yüzlerinde mutlu tebessümlerin oluşacağı, geleceğe ümitle bakabileceği, kendi aydınlanması ile birlikte toplumu aydınlatabilecek felsefi ruhu avuçlarında diriltebileceği düşsel ideali, mihmandar etme iledir aslında bütün başlangıçlar.




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —