Tarih: 06.08.2024 10:00

Sivaslı Şair Külhaşzade Rahmi

Facebook Twitter Linked-in

Bohem ve Marjinal Bir Sivaslı Şair Külhaşzade Rahmi

 “Rahmi 1299-1327 (M. 1876-1911) yıllarında Sivas'ta doğmuş ve ölmüş olan hudâyi nâbit (ekilmeksizin kendiliğinden büyüyen, yetişen), yazıları zevk ile okunacak şairlerdendir. Rahmi, tam bir tahsil bile görmemiştir. Bununla beraber tabiatındaki kabiliyet sayesinde güzel şarkıları kıtaları, rubaileri (dörtlükler), na’atları (Hz Muhammet’i övmek için yazılan şiirler) vardır. Bunları irticalen söylemekte hiç de zorlukla karşılaşmazdı. Sezişlerinde isabetsizlik pek az gözükürdü. İşittiği bir hadiseyi duyduğu bir ıstırabı, gördüğü bir şahsı veya bir manzarayı; başkaları düpdüz bir hikâye şeklinde bile anlatmak için hazırlanmak isterken, Rahmi bunları, derhal nazım kalıplarına döker onlara öyle çeşniler verirdi ki görenler, o konunun üzerinde günlerce, saatlerce işlendiğini sanarlardı. Bu sayededir ki rahmetli-Esbak (eski, evvelki) Sivas valisi, Reşit Akif Paşa -Rahmi'yi “Uyanık bir şair” diye takdir ederlerdi. Diğer vali Hazım Paşa’da aynı kelimeyle Rahmi’yi takdirden geri kalmazdı. Hülasa (özetle) Rahmi kendi kendini teşhis etmiş bir kalem sahibiydi.

Rahmi Tonus (Altınyayla) köylerinin Küpeli köyü ileri gelenlerinden bir aile çocuğudur. Kardeşlerinden Zekeriya Bey olsun, öbürü olsun zengin ve oldukça servet sahibi idiler. Rahmi başkalarına el açmak şöyle dursun kendi emlâk ve akarlarının ürünlerini ve gelirlerini bile kardeşlerinden istemeye tenezzül etmeyecek kadar onurlu, kendisi pek mütevazi kazancına kanaat eden derviş meşrep (huy, tabiat) birisi idi.

Mektubi kaleminde çalışır, oradan aldığı az bir aylıkla (dört yüz kuruş) idare eder giderdi. Mektubi kaleminde, Sivas mebuslarından ve Sivaslı Ziya Başara ile beraberce çalışırlardı. Yalnız Rahmi aylığını matbaa bütçesinden alırdı. Sivas'a yeni gelen valilerden Hazım Paşa; matbaa bütçesini incelerken, bütçenin darlığını görmüş, böyle kifayetsiz bir bütçeden de başka yerlerde çalıştığı halde aylık alanların vazifelerine son vermiş, tabii; Rahmi de bunlar arasında bulunmaktadır. Rahmi bunu duyar duymaz kabına sığmaz olmuş, kafayı tütsülemiş, kalemine sarılmış, valiye hitaben nüktelerle (ince zarif söz) dolu, yanık ve manzum bir mektup yazmış, mektubu gönderdikten sonra da, kalem arkadaşı Ziya Başara‘ya çatmış. Kızmış, köpürmüş ise de, bütün muhitinin sevgisini kazanan Rahmi’nin bu taşkınlıklarına Ziya Başara da aldırmamış. Vali Hâzım Paşa, Rahmi’nin mektubunu alarak kesilmek istenen maaşına ilişilmemesini emretmiş, bir polis ile özür dilemek için Rahmi’yi makama davet etmiş, kapıya kadar da karşılamış ve iltifat (gönül almak) ederek kalbini tamir etmiştir. Yazdığı mektubu Rahmi’nin yanında bir daha tekrarlayan vali “muhterem şairimizi çok kızdırmışız” diyerek, iltifatlarını anlatmış.

Yukarıda da yazıldığı gibi Tonus köylerinden Küpeli köyü halkından zengin bir aile çocuğu olmasına rağmen, şair, babadan kalma bu servete bakmamış, hayatını, kalenderlik ve derbederlik içerisinde geçirmeyi, mizacına (huyuna, tabiatına) daha uygun bulmuş, Sivas’ın Meydan Camii civarında Şeyh Ahmet Efendi Gazinosu’nda, kahve köşesinde bir odacıkta yaşar, yatar, kalkar, kimseye baş eğmez, günleri varlıkla yokluk arasında geçer giderdi” (İbrahim Olcaytu,  Folklor defterleri (1907-1945), C.II,  Yay. Hazırlayan Sadık Şimşek, Kalan Yayınları, Ankara, 2000, s.146-147).

“Çok içli bir şair olan Rahmi, Sivas şairlerinin biridir, Hayat ve şahsiyeti hakkında edinebildiğim bilgiyi yazıyorum. Yalnız eserlerine ait etraflı bilgi edinemedim. Birçok ehliyetsizler kendi kendilerine bunları toplamış, ne kendileri, ne de başkaları istifade edemeyecek şekilde kaybına sebep olmuşlardır. 

Rahmi Sivas’ın (Külhaş oğulları) namiyle anılan iyi bir ailesindendir. (…) Buna göre şair hicrî (1395) yılında Sivasta doğmuştur. Her ne kadar tahsil görmediği söyleniyorsa da bu belki muntazam bir okul tahsili takib etmemesi bakımından doğru olabilir.

Aksi takdirde büsbütün câhil olduğu söylenemez. Zira yazıları hiçbir zaman bir bilgisiz adamın başarabileceği şeyler değildir. Zaten asil insan, gerçek aydın kendi kendini yetiştirmiş kişilerdir. (…)

Çok ince hisli ve coşkun bir şair olan Rahmi, aşkı şevkinden daima ağlar, içini yakan ilâhi bir aşkın etkisiyle gazeller, koşmalar yazar, bu suretle içinin alevini harice döker, gezermiş.

Çok kalender bir ruha malik olan şairimiz, içkiye bilhassa esrara fazla düşkünmüş. Bunu (Son asır Türk şairleri)nden de öğreniyoruz:

“Rahmi (Efendi), Külhaş oğlu ailesinden İbrahim Sadüddin (Efendi) nin oğludur. 1870 (1291 H) de Sivas’ta doğdu, Haziran 1810 (1328) H.de vefat etti.

(…) Kendini, güz görmeden ve açılmadan paymal (ayak alında kalmış)  olmuş bir gonca-i zekâ sayabiliriz. 

(…) Şarap içti, rakı içti, afyon ve esrar kullandı. Nihayet alil (sakat) ve mariz (hasta) 35 yaşında vefat eyledi.

Sivas ceride i resmiyesi mubarriri sıfatıyle Vali Reşid Âkif (Paşa) tarafından tahsis olunan (300) kuruş aylıkdan gayri medar ı maişeti yoktu.”

(…) Bu seçkin şairimiz nihayet (hicrî 1336) yılında hayata gözlerini kapamıştır. (…)

Daha ziyade bir divan şairi olduğu (Millî şair) Mehmet Emin’e hücumundan anlaşılan Rahmi’nin derli toplu bir eseri yoktur. (…)

Bu hicviye meşhur ve millî şairimiz (Mehmet Emin Yurdakul) için yazılmıştır:

Gelmeden mayıs otuz bir gidiyormuş bu ne hal,

Vermeden mi gidecek yoksa hesap Türkücümüz.

 

Kendini bülbülü gülizarı hakikat sanarak,

Gübrelikte ötüyor misl i gırban (karga) Türkücümüz

 

Şuarının (şairler) da büyük namını berbad etti,

Bu hususta hele şayanı (yakışır)  itap (azarlama) Türkücümüz

 

Miri (baş-asıl)  mektubunun ibkasını (sürekli kılma) aldık da haber

Ederek kaçmaya elbette şitap (acele) türkücümüz 

 

Millete hizmet ise kasdı umuru mülki (halka ait işler)

Terk edüp örmeli evvelce çorap türkücümüz

 

Lâubalıydi ahaliye  gelince lâkin,

Çeker oldu yüzüne şimdi nikab (peçe) Türkücümüz.

 

Yıkılıp gitmelidir çünkü yeter çektirdi,

Sekiz aydır bu ahaliye azap türkücümüz

 

Kiliselerda gidip câm ediyor inleyerek,

Müslümanım diye eyler mi hicap (utanma, sıkılma) Türkücümüz.

 

İngilizden nesi eksik yalnız şapkası yok,

İçiyor hükmü helaliyle şarap Türkücümüz.

 

Bir namaz kıldığını var mı gören mescide,

Feylesoftur tanımaz dini kitap Türkcümüz.

 

O kadar çeşmi (gözü)  açıktır ki görirse denizi,

Zanneder çölde görünmekte serap Türkücümüz.

Maksadı yapma iken tecrübesine başlayarak,

Kıldı bir kat daha Sivas’ı harap Türkücümüz.

12 Aralık 326

Bu hicviyenin yazılmasına sebeb olan olayı da kısaca anlatalım:

Rahmetli millî şairimiz Mehmet Emin Yurdakul 1910 yılının 23 Mayısında ve bir Pazar günü Sivas’a vali olarak geliyorlar. Mesrutiyet il”an edilmiş, herkes büyük bir sevince dalmış. Sayın şairimiz de meşrutiyeti ilân edenler arasındadır. Bu itibarla kendisini parlak bir istikbal töreniyle karşılıyorlar. Çok natuk olan şair valimiz bütün kazaları dolaşıyor, nutuklar veriyor.

O zamana kadar şair denince hep, aruz şiir yazanlar akla geldiğinden, öz Türkçe şairlerin sahiplerine (Türkücü) denmektedir. Sulu kahvede çalıp çağıran Emrah, Ruhsatî gibi âşıklar hep bu neviden şairlerdir. İşte rahmetli millî şairimiz de onlar gibi Türk ölçüsüyle şiirler yazdığı için şair vali anlamına (Türkücü vali) diyorlar.

Bu esnada Sivas’ın iyi bir ailesinden olan (Ahmet Münir) Bey, Sıvas’a mektupcu geliyor, Bu zat (Reşid ağazade Recep) Efendinin oğludur. Abdulhamit mensuplarından meşhur (Ebülhüda) saraya intisab etmeden Sıvasa da uğruyor Recep Efendi de misafir bulunduğu sırada Ahmet Münir bey dünyaya geliyor. Bundan haberdar olan şeyh derhal ev sahibine bir yakınlık göstererek adını kendisi koyuyor. Gel zaman git zaman derviş (Ebülhüda) malum mertebeye yükseliyor. Derhal bir mektupla (18) yaşlarında bulunan (Ahmet Münir’i) İstanbul’a alarak tahsil ve terbiyesiyle meşgul bulunuyor.

Kuvvetli bir milliyetçi ve Türkçü olan Mehmet Emin, her ne kadar Sivas’ın iyi bir çocuğu olmasına rağmen, Ebülhüdaya mensubuyetinden ötürü (Emin Bey) le çalışmak istemiyor. Ve şair vali neticede Sivas’ı terk ediyor”( Vehbi Cem Aşkun, Sivas Şairleri, Kamil Matbaası, Sivas, 1948, s.289-299).

 

Not: Bu yazı, Olcayto Şahin Sivas Tarihi 1-2 (Editörler Suat Türkay, Sami Bildirici, Bahattin Gülez), Dilek Ofset Matbaacılık, Sivas, 2023, s. 314-319)’dan özetlenerek alınmıştır….




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —