SİVAS'ta Üşümeyenlerin Kaderi...

SİVAS

İSKENDER ÇANKAYA Yazdı...

Sivas’ta üşümeyenlerin kaderi başka yerlerde üşümek miydi?

1996 Yılında Sinop Türkeli Helaldı İlköğretim okulunda 2.sınıfta denetimdeyim. İlke olarak her öğrenciye kısa okumalar yaptırır kendimde eğilerek onları takip ederdim. Gözlüklü bir öğrenciyi okutuyordum. Zorlanınca iyice eğildim. Heceleyerek okutmaya çalışırken öğretmen yanımıza geldi eğilerek çocuğunda duyabileceği şekilde “Hocam bu çocuk biraz geri zekâlı” dedi. Çocuk başını kaldırdı gözlüğünün üstünden gözlerime öyle bir baktı ki beynime çakıldı o çocuğun mahcup bakışları. Asla unutmadım o bakışları. Öğretmeni sessizce uyardım. Sonra bu konuda öğretmene gerekli açıklamalarda bulundum. O geri zekâlı çocuk şu an yaşıyorsa sanırım 21 yaşında ve bir iş başındadır. Adam olamazsın dediğimiz çocukların çoğunun işinin bizden iyi olduğuna şahit olabiliriz.

**

        Yine 1996 Sinop Ayancık İlçesi Babaköy İlköğretim Okuluna teftiş için 3 kişi gittik. Ayını hatırlamıyorum, ama yağmur yağmış ve her taraf çamur içindeydi. Babaköy’e yaklaşık 3 km uzaklıkta bulunan Babakaraçulha Köyünde bulunan okula arkadaşlardan kimse gitmek istemedi. Babaköy İlköğretim Okulu öğretmeni Önder Bey’in çizmelerini giydim. Köyden birisini bulduk. Öğretmenin tüfeğini de alarak çamurlu rampadan bata çıka  köye doğru yürümeye başladık. Nihayet sisler içinde ahşap evlerin bulunduğu köye ulaştık. Okulu hiç görmemiştim. 4 kazığın üstünde bulunan ve yerden 3 metre yükseklikteki ahşap bir binanın önünde Bayrak dalgalanıyordu. O tarafa yöneldik. Yukarı pencerenin perdesinden birisi bizi gördü. Koşarak merdivenlerden indi. Tanımıştım aday öğretmenimiz Sivas’lı Ömer ÖZAY dı. Mahcup bir şekilde hoş geldiniz hocam dedi. Ahşap merdivenlerden çıktık. Bana dedi ki “Hocam çok özür dilerim araba buraya gelemiyor, iki aydır Ayancık’a inemiyorum. Tıraş olamadım” dedi. Baktım saçları iyice uzamıştı, kulaklarını ve ensesini kapatmıştı. Koluna girdim. Görmedim bile Ömer dedim. Gerçekten dikkat etmemiştim. Burada bulunman yeter, boş ver tıraş olmayı dedim. Kaldığı odaya girdim. Her tarafını naylonla kaplamıştı. Ahşap olduğu için tahta aralarından hala içeri ışık sızıyordu. Orta yerde odun sobası, tavan basık nerdeyse başım değecek. Üşümüyor musun? burada dedim. Hayır Hocam dedi. Hâlbuki üşümemek mümkün değildi. Sivas’ta üşümeyenlerin kaderi  başka yerlerde üşümek miydi?. Nasıl geçirmişti kışı burada. Sınıfına girdim. On üç öğrencisi vardı. Tertemiz çocuklar. Sınıfın da her yanı kalın naylonla çevrili. Ama tüm faaliyetlerini sergilemiş basık duvarlarda. Çocukları gayet güzel eğitmiş. Bahri adındaki 1.sınıf öğrencisi hazır ola geçip öyle bir şiir okudu ki yanaklarından öptüm. Gerekli rehberliği yaptıktan sonra ayrılma zamanı geldi. Sivas’lı Kardelen Ömer’i kucaklayıp ayrıldım.



Anahtar Kelimeler: SİVAS' Üşümeyenlerin Kaderi...