SİYASET VE SAMİMİYET
Siyaset, hayatımızın her alanını kuşatmış ve günlük yaşamımızın bir parçası olmuştur. Gündelik muhabetlerimiz siyasetle iç içe girmiştir. Siyasetin hayatımızı çok boyutlu kuşatması ona olan ilgiyi artırmış ve toplum nazarında çeşitli ölçütlerle değerlendirilmiştir. Bu ölçütlerden biride siyasette samimiyettir. Samimiyet ve gayret başarının anahtarıdır. Siyaset, samimiyeti ölçer iktidar ve muhalefeti tanıma fırsatı sağlar.
Siyasetin samimiyet boyutunu ahlaki ilkeler belirler. Bu nedenle siyasetin tüm programları ve ilkeleri ahlaka dayanmalıdır. Ahlaka ve ilkelere dayanmayan siyaset dürüstlükten uzaklaşır ve toplumsal değer yargılarını aşındırır. Siyasetin çıtasını yükseltmek toplumsal erdemlilik açısından önem arz eder. Kaliteli siyaset, faziletli siyasetçilerle mümkündür. Bu nedenle bilgiye, ahlaka, tevazuya ve samimiyete dayalı siyaset, toplumsal yarınlar için aydınlık ve güven kazandırır. Hangi kulvarda ya da hangi partide siyaset yapılırsa yapılsın önemli olan düzeyli ve dürüst siyaset yapılmasıdır.
Siyasetçiler, siyasi oluşumlara değer katmak zorundadır. Girdiği yere değer katmayan, samimi olmayan ve gayret etmeyen kişilikler elenerek siyasete değer katacak kişiliklere bırakılmalıdır. Her değişim sancılı olabilir. Ancak siyasetin sürekliliği ve iktidar olmanın kalıcılığı için bu kaçınılmazdır. Samimiyetin olmadığı siyasi yapılarda çıkar çatışmaları olur. Parti içi uyumsuzluklar ve rekabetler ortaya çıkar. Parti içinde "adamcılık" yani ayırma ve kayırma mücadelesi başlar. Bu da parti programı ve felsefesinden uzaklaşma ve yerine kişilerin ihtiras ve egoları egemen olur.
Siyasi parti yöneticileri, yönetimlerini oluştururken aktif , geleceği görebilen , önsezileri kuvvetli , değişim ve farkındalıkları analitik okuyabilen, istişareye açık, samimi ve gayretli kişilerden oluşturmalıdır. Fakat realitede buna pek az rastlıyoruz. Yöneticiler genellikle pasif ve gelecekte kendisine rakip olabilecek ya da liderlik vasfı taşıyan, itiraz edebilen kişileri kadrolarına almamaktadırlar. Herşeye evet diyebilen, el kaldıran ve el indirenler tercih edilmektedir. Bu anlayış siyasetin ufkunu ve geleceğini köreltmektedir. Eleştiriye açık olmayan her yapı zamanla kendi despotunu üretir ve tarihin çöplüğünde yerini hazırlar.
Günümüzde siyaset denilince güvensizlik akla gelmektedir. Bu kötü imajı silecek emin ellere ve liyakatli kişilere her zaman ihtiyaç duyulmaktadır. Yüce kitabımız: "Allah, emanetleri emin, ehliyetli ve liyakatli kişilere vermenizi sizlere emrediyor" (Nisa: 58) şeklinde buyurmuştur. Kamu maslahatını gözetmeyenler, siyaset için kılıktan kılığa girenler ve siyaseti çıkarları uğruna kullananlar toplumsal güveni kaybederler. Siyaseti çamurlaştıranlar, sabiteleri olmayanlar, yalan dolanla, yalakacılıkla işgörenler ve ganimetçileri siyasetten uzak tutmak gerekir. Sürekli tehdit ve şantajla fırsat kollayan bu çıkarcı siyasetçiler: "Beni yönetime almazsanız, belediye başkanı, belediye meclis üyesi, il meclis üyesi vs. yapmazsanız istifa ederim ya da başka partiye geçerim" gibi talepler en çok başvurdukları kurnazlıklarıdır. Kendi çapını ve ağırlığını bilmeyen bu liyakatsizler her dönemde ve her partide varolmuşlardır ve var olmaya devam edeceklerdir.
Kısacası siyaset samimiyet, vizyoner ve doğru gayretlerle başarıya ulaşır. Ahlaki ilkelere dayanmayan her siyaset müfteri ve halk için güvensizlik üretir. Bu nedenle siyaset ilkeler ve samimiyet üzerinden yapılmalıdır. İslami duruş ve onurlu bir yaşam için değerleri çiğnetmeden siyaset yapmayı zorunlu kılmaktadır. Siyaset belli bir dava, belli bir ideal için yapılmalıdır. "Bizden olsun çamurdan olsun" anlayışı etkisiz kılınmalıdır.