Tarih: 21.08.2021 22:05

Siyasetin CHURCİHİLL'i

Facebook Twitter Linked-in

Siyasetin Churchill’i, İngiliz Hakkı.

Sivas’ın tanınmış tüccarlarından Hacı Mustafa ve Fatoş hanımın oğlu olan dedem dört kardeşten ikincisidir.

1922 (1329) doğumlu olup rüştiye son sınıftan ayrılmıştır.

Çok küçük yaşta siyasete atılmış, siyaseti sadece halk için yapmıştır.

1946 yılında CHP ye girmiş, 1950 – 1955 yılları arasında Şarkışla ilçesini temsilen CHPden meclis üyeliği yapmış 1957 de partiden ayrılarak bağımsız kalmaya karar vermiş. 1965 yılında Delilyas’ın belediye olmasını sağlayıp başkan seçilmiştir.Belediye başkanı olmadan önce Demirel tüm muhtarlarla Ankarada bir toplantı yapıp  isteklerini sormuş.En sona dedem kalmış ‘’HAKKI BEY Sizin eksik gediğiniz yok sanırım’’ diyince dedem ‘’eksik gediğimiz yok ,her şeyimiz tamam bir belediyemiz yok’’ demiş.Demirelgülmüş.İki gün sonra belediye kararı gelmiş.Dedem kurucu başkan olarak göreve başlamış.

1968 seçimlerinde yine bağımsız seçilmiş daha sonra tekrar CHP ye girerek 1979 yılına kadar belediye başkanlığı görevine devam etmiştir.

Siyaseti çok iyi bilen, hemen her partiden siyasetçi ile  iyi ilişkileri olan dedem tüm ısrarlara rağmen ‘’fakülte mezunu değilim’’ gerekçesiyle milletvekilliğini kabul etmemiştir.

Dişlerine 6 ok yaptıracak kadar fanatik CHP li olup her olumsuzluğu eleştirecek kadar cesur ve dürüst olan  dedem siyasetin Churchill’i olarak adlandırılmıştır.

Demokrasiye, çok sesliliğe inanan hukuktan hiç vazgeçmeyen bir kişilik.

Başbakan Sy. Adnan Menderes idam edildiğinde üç gün yemek yemeyip adeta yas tutuyor, annem nedenini sorunca ‘’Türkiye’ye kara bir leke sürüldü, suçu ne kadar büyük olursa olsun idam olmamalıydı’’ demiş.

Cumhuriyet Bayramlarına çok önem verip köyde bir hafta şenlik yaparmış.

Köy halkıyla sohbeti, onları dinlemeyi, haftada  bir gün erkeklere,  bir gün de kadınlara kitap okumayı ihmal etmezmiş. Her Çarşamba birlikte ‘’ Moskova’nın sesi Erdem yorumcu anlatıyor’’ haber programını dinleyip tartışırlarmış.

Gençlerin mutlak surette okuması gerektiğini, okuyamıyorsa sanat öğrenmelerinin zorunluluğunu her fırsatta anlatırmış.

Çocuklara karşı sevgisi ve ilgisi hep farklıydı. Onları belediyede makamında ağırlamaktan mutlu olurdu. Kimin çocuğu olursa olsun masasına oturtup çekmecesinden şeker, lokum ikram ederdi.Kendi çocuklarına sıradan olmasın,soylu bir aileden geldiklerini bilsinler diye sonu hanla biten isimler koymuş.

O dönem sadece Delilyas’ta okul mevcutmuş çevre köylerin çocukları da buraya geliyorlarmış.

Delilyas’ın komşu Ermeni köyleri olan Gazmara (Gaziosman paşa) ve Beydiğin cami yaptırmak için 30.000TL para toplamışlar, her iki köyün ileri gelenlerini bir araya getiren dedem, büyüklerin cami için Delilyas’a gelebileceklerini, gelemezlerse namazın evde kılınabileceğini oysa okulun çok daha önemli olduğunu, çocukların karda – kışta perişan olduklarını anlatmış. Okul için iki köyü de ikna ederek kendisinin de çabalarıyla okul yaptırılmış. Sonrasında çok ciddi eleştiriler almış ama o önemsemeyip eğitimi,bilimi savunmaya devam etmiş.

1973 de pek çok ilçede elektrik yokken  Tokat - Almus Barajından Deliilyas’a elektrik hattı çektirip evlere elektrik bağlatmış.

1965 – 1977 yılları arasında başkanlık yapan dedem pek çok yeniliğinde sahibi olmuş  su deposu, ekmek fırını, hamam, halı kursu, PTT, hükümet konağı ve lojmanlar, değirmen ona caddeler bu işlerden bir kaçı.

Aşıkları, dengebejleri, konakta ağırlayıp onların köylüyle buluşmasını sağlamış.

Annemin anlattığına göre Aşık Veysel defalarca konuk olmuş, konakta sazlı sözlü sohbetler yapılmış.

Konak adeta büyüklerin aydınlanma evi gibi. Kendisi iki gazete ve bir mecmuaya abone. Annemler mecmuadan resimli romanları takip ediyor, dedem köylüye gazete de okuyor.

Delİilyas’ın ufkunu değiştiren başkan olarak bilinmesinin tek sebebi elbette iyi siyaset değil her dertlerine koşan, çare arayan bir başkan olmasıdır. Çok zeki ve ileri görüşlü olduğu için olsa gerek İngiliz Hakkı lakabını takmışlar.

Benim yaşadığım ve hiç unutamadığım bir anımı anlatmak isterim; 6-7 yaşlarındayım dedem yine masasına oturtup lokumumu verdi o sıra biri geldi telaş içinde, çocuğu yanmış, arkadaki dolaptan büyükçe bir şişe çıkarıp, küçük bir şişeye bölüp verdi.’’sabah – akşam bunu sür’’ diye tembih etti.

Sonra başka biri geldi tam bilek üstünde küçük bir delik ve akıntılı yarasını gösterdi. Hemen sigara kağıdından huni yaptı ve o deliğe oturttu yine o dolaptan bir şişe çıkarıp 3-5 damla mavi bir sıvı akıttı.

Yıllar sonra eczacılık fakültesinde öğrendim ki, ilk verdiği en iyi yanık ilacı kireç linimenti ikincisi de göz taşı..

Her ramazanda kendi elleriyle porselen tabaklara koyup, zeytinle süslediği salataları her eve gönderir, akşam iftarda da köy halkından 10-12 kişi bulunurdu. Tüm köy bitince en son akşam sülalemizle iftar yapıp ramazanı bitirirdi.

Otoriter, ciddi ve disiplinli olan dedemin  çay ve gelincik sigarası vazgeçemediği iki alışkanlığıydı.

Kıtlama içmek için küçük bardaklarını, şeker kırmak için keserini herkes hatırlar.

‘’İnsan sadece kendini düşünerek yaşarsa dünyaya borçlu gider’’ diyen, halka hizmeti kutsal sayan, siyaseti sadece ve sadece halk için yapan dedemi anlatmak hiçte kolay değil. Ne kadar anlatsam eksik kalır ama gerçek bir vatan sever olduğunu, demokrasiye, hukuka inandığını söyleyebilirim.

         Ecz.BEYHAN AKBULUT




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —