Tarih: 07.11.2020 19:18

"SÖMÜRÜLÜYORUZ BİRADER..."

Facebook Twitter Linked-in

“ SÖMÜRÜLÜYORUZ BİRADER…”

Ülke olarak, son iki yıldan beri içinde bulunduğumuz ekonomik kriz, COVİD-19 salgını, sel ve deprem afetleri ve ardı arkası gelmeyen dış tehditler, hem devlet yönetimini, hem de milleti artık iyice zorlamaya başladı. Kanaatimce, çok daha zorlu günler ve hatta yıllar bizi bekliyor…

Sanki aynı anda ve bir noktadan düğmeye basılmış gibi top yekûn bir saldırı silsilesi ile karşı karşıyayız…

Bu gün yarın belli olacak olan ABD’nin yeni başkanını, dünyada herhalde bizden fazla merak eden yoktur. Çünkü biz bunlara göbeğimizden bağlıyız birader…

Öyle olmasaydı, Trump gibi bir dengesiz, açıkça bizi tehdit edip “papazı vermezseniz, sizi ekonomik olarak çökertiriz” diyebilir? Ancak, dedi ve verdik. Bu dengesiz ile biraz samimi olunca Pensilvanyalı Papazı verebilir misiniz diye, bir ricada bulunacak olduk. Sonrasında adeta sesimiz soluğumuz kesildi. Adam, Cumhurbaşkanımıza bir mektup yazmış, bırak devletten devlete böyle bir mektup yazmayı, insan emmisinin oğluna böyle çirkin bir mektup yazamaz. Adam gözümüzün içine baka baka Suriye de Kürt devleti kurarken, kendimiz çaldık kendimiz oynadık ve meseleyi yalama ettik. Yani anlayacağınız, bizim ABD’ye ne hükmümüz, ne de sözümüz geçiyor birader…

Son yıllarda Rusya ya, turizm ve domates satıp, karşılığında nükleer santral yaptırıyor, S-400 ve doğal gaz alıyoruz. Rusya ile stratejik iş ortağı olduk. ABD ile 1950’ler den bu yana Nato da müttefikiz ve Başkan Obama döneminden itibaren de, stratejik müttefikiz. Müttefikiz ama parasını verdiğimiz F-35’leri bile müttefikimizden alamıyoruz. Stratejik müttefikimiz ABD ve stratejik iş ortağımız Rusya’nın arasında ve ortalarında garip bir ilişki içindeyiz.

Rusya’dan aldığımız S-400 füze savunma sistemini alma gerekçemizin bile stratejik müttefikimizin (!) ne yapacağını kestiremediğimizden kaynaklandığını düşünüyorum.

Ancak bizim için asıl tehdit, fiziki saldırılardan ziyade bu saldırganların karşısında ki, fukaralığımız, kötü yönetimimiz, eğitimsizliğimiz ve hülasa geri kalmışlığımızdır.

Çocukluğu köyde geçmiş, öksüz büyümüş ve bir hayli fukaralık çekmiş bir ağabeyimiz, arada bir şöyle derdi. “Fukarayı döv, söv ama sakın üstünü başını yırtma. Fukara yediği dayağı unutur, iyileşir ama yırtılan elbisesinin yerine yenisini alamayacağı için adeta yıkılır”, derdi.

Ülkemizin durumu da adeta buna benziyor. ABD tarafından her türlü darbeye ve alçaklığa maruz kalsak da, itilip kalkılsak da, en büyük zaafımız, kırılgan ekonomimiz ve fukaralığımız. Biz, demokrasisi her geçen gün daha da geriye giden, teknoloji üretemeyen, fukara bir ülke olmamıza rağmen zenginmiş gibi yaşayan bir ülkeyiz.

Sesini dahi çıkarmaktan aciz kalmış kitlelerin yanı sıra, halkımızın büyük bir kısmı da, 200-300 bin liralık arabalar için parasını önceden yatırarak sıraya girmektedir. Faizler üç puan düşürüldü diye temmuz ayında, ülke tarihinin konut satış rekoru bile kırıldı. Maşallah, halkımızın seçkin bir kısmına, her yerden para akıyor. Devletin itibarı (!) için makam araçlarından, lüks binalardan ve lüks yaşamdan hiç taviz verilmiyor. Ancak, hiç kimse şunu sormuyor. Devlet ve halk olarak, ne ürettik, ne kazandık da harcadıkça harcıyoruz ve o da yetmeyince gırtlağımıza kadar borçlanıyoruz…

Ülkemiz her geçen gün ve istikrarlı bir şekilde ucuzluyor. Komşumuz Bulgarlar bile günübirlik Edirne’ye gelip pazarlarda ne var, ne yok satın alıyorlar. Her şey, o kadar ucuz ki… Daha on yıl önce 1 Leva, 1 liraydı… Şimdi ise Bulgaristan’ın 1 Levası, 5,18 lira… Avro, dolar ise malumunuz. Çok fena sömürülüyoruz birader…

Bu gidişe dur diyecekler de belli ama maalesef sonuçlar ortada. Bilirsiniz futbolun kuralıdır, sonuçlar iyi gitmeyince, ne olacağını herkes çok iyi bilir... Çünkü hiç kimse kulüpten ve takımdan daha önemli değildir.

Tacettin KEPENEK




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —