Suyun Destanını Yazan Adam!

Suyun Destanını Yazan Adam!

Osman ÇELİK Yazdı...

"Allı turnam bizim ile varırsan 
Şeker söyle kaymak söyle bal söyle 
Eğer bizi suâl eden olursa 
Boynu bükük, benzi soluk, yâr söyle"

O güzel nâme, ondan başkasına emanet edilemezdi zaten. Göğün en yükseğinden geçen her turna katarı, insanı heyecanlandırır, bahara yine gelmeleri için, temenniler tutulurdu yüreklerde. 
** 
Azımızın çok kabul edildiği, bir dünyanın filizleriydik. Kıtlık, kapımıza hiç uğramazdı. Kanaat, en samimi yârenimizdi. Sofralarımız, önce tuzu konuk ederdi; Yusuf´un arpa ekmeğini konuk etmesi gibi. Yeri geldiğinde, yavan ekmeğe tuz katık olur, Kerbela yangınına dönen yüreği, bir tas su ferahlatırdı?

**

Kapı hemencecik çalınır diye, bir tabak hep fazladan bekletilirdi. Sıcacık çorba, daha boğazımızdan geçmeden, hemen bir kase, komşumuzun sofrasına inerdi. Hani, apansız bir misafir gelip, evimizi şenlendirir diye, gözler kapıda kalırdı. Misafirin getirdiği kısmet, aylarca dolanıp dururdu o hanenin yanı başında?

Bayramlar iple çekilir ve dolapta bayramlıklar, günler öncesinden yerlerini alırdı. Neşeli bayramlıkların yanı sıra, buruk bayramlıklar da yasla şekillenirdi bazen... Yasa bürünmüş buruk bayramlıklar...Bayramlığa bürünmüş, buruk yaslar?

Küsler barışır, kin ve nefret, bir yılkının sırtında Kâf Dağı´na gönderilirdi, bir daha gelmemek üzere. Bayram yemeği acelece yenir, rengârenk şekerlerle cepler doldurulup, yemyeşil çayırlarda uçurtmalar uçurulurdu, göğü kıskandırırcasına.

Hep dik durulurdu. Dik duruşun bedeli ağır da olsa, bedeli ödenir ama eğilinilmezdi...    
** 
   Her gece Ay Dede, ıslıkla selamlanırdı tepelerin ardından."Bir baş kuru soğan, bir parça kuru ekmek" kavilleşmesi yapılırdı, gözlerden ırak yerlerde. 
   Sulardan destanlar okur, damla damla şiirler süzülürdü gönüllerde. Hep Mecnun´un hikâyesi, yürekleri dağlardı nedense. Bir damla gözyaşını, kuru yaprağın üzerinde, ceylanla Leyla´ya göndermesi, daha bir umutlandırırdı Anadolu yürekleri. Her ırmak kenarına uğrayışında, hani Leyla da susuzdur diye içmeyip berrak sulardan, seslenirdi avare akan derelere: Su, Leyla´yı gördün mü? Su, Leyla´ya selam götür. Su, Leyla´yı al da getir... Su, su, su...

**

Ve Ferhat, kazmasıyla çıkıp gelirdi masallardan ansızın. Her kazma darbesinde, Şirin´in gül yüzünü görüp, daha bir delerdi yüce dağları. Sonra hayal meyal, sanki Şirin ona seslenirdi nazenin bakışlarla: 

"Taş taş değil bağrındır taş senin
Nereni nasıl yaksın söyle bu ateş senin
**
Bir katılıktır dinamit söker mi yürekleri
Başın bir kez bu kalbe çarpmasın ey taş senin
**
Kazmayı kayalara değil kalplere vur ey
Ferhat niçindir kırdığın bunca taş senin 
** 
Anne seninle bağrın döğer gider mi acı
Hanidir Ferhad´dan aldığın ders taş senin
**
Sen de mi taşla bir oldun ey sevgili 
İşitmez oldun beni kalbin taştan taş senin
**
Nereye koysam seni söyle ey yüreğim
Bir gün beni ele verir bu güçlü atış senin"


 "Su gibi aziz ol" temennileri gönülleri genişletir, gidenlerin ardına su dökülürdü; menziline kazasız, belasız ulaşsın diye.Hafakanlar bastığında düşleri, onu sadece suya anlatır ve hemencecik rahatlanılırdı... 

**

Gönül çeşmesinden doldurulan bir tas su, içleri serinletir, verene minnet duyulurdu. Hele hastaya o su hayat verir, yeni dünyaların kapıları aralanırdı: 
"Bir hastaya vardın ise, 
Bir yudum su verdin ise, 
Yarin orda karşu gele, 
Ab-ı hayat içmiş gibi" 

 Kent meczupları, şehrimizi talan ede dursun, bir gül çağının çocuğu yaşadı Kültür Şehri Sivas´ta. Parlak bir yüreği, Ebubekir´leştirmiş bir suskun adam. Ebubekir PARLAK!..

Sivas Numune Hastanesi´nde dört tekerlekli arabasıyla, buğday tenli bu suskun adam, ölmemesi gereken bir erdemi sundu taşlaşmış kalabalıklara. "Su parasızdır" levhasıyla, insanların peşinden koştuğu her şeyi gölgede bırakarak yaşadı. 

**
Hikâyesi olsa gerek diye sıkıştırdım, her gördüğümde. O kadar gizemli bir suskunluğu vardı ki, anlatamam. Yanında yürüyüp, konuşturmaya çalışıyorum; ama bir türlü konuşmuyordu. Suyu bitince de, tatlı suyun olduğu yere gidip, kaplarını doldurup, yine karışıyordu kalabalıklara. Suskunluğu daha bir meraklandırıyordu insanı. Suskunluğun o bilge, o asil, o nazenin duruşunu şiirleştiriyordu sanki esmer suretinde. 

**
Kesik kesik anlattıkları, eski zaman seyyahlarının fırtınalar yüklü çeteleleri gibi, gerisin geri bir geniz yanmasına sebep oluyordu. Bir koşu gidip getirilen ve dönüşte yıkılan bir umudun, soy sendelemesi titretiyordu su dağıtan ellerini. 

**
 Geldiğinde, yapayalnız kalışın öyküsünü saklıyordu nasırlı yüreğinde. Hayat arkadaşına, bir yudum su getirmek için koşan yorgun bedeni, geldiğinde onu görememenin iç burkan nedametiyle titriyordu.

Bir kaybı bin kayıp sanıp, bütün acıları omuzlarına yükleyip, yudum yudum tatlı su veriyordu yanan gönüllere. Üzerinde, uzun ömrü birlikte yaşadığının, el örmesi hırkasını hiç çıkarmadan, "bana bir yudum su ver" sesini duyar gibi, koşturuyor suyu, hastaların yanına.

Yol arkadaşına, bir tas suyu yetiştirememenin acısıyla, bütün bağrı yanık hastalara, ona su verirmiş gibi veriyor suyunu... 

**
 Yıllardır bir hatıraya, ancak bu kadar sâdık kalınır değil mi? Kalabalıkların meraklı gözlerine hiç aldırmadan, bir yudum soğuk suyla yürekleri serinletti Sivas´ın sıcağında... 
** 
Sahi, böyle güzel vefâları, ne çokta özledik son yıllarda... Suyun üzerine sevda şiiri yazan, Sivas´ın buğday benizli suskun adamını, anlamaya ne kadar da ihtiyacımız var... Nice hikâyesi olanlara inat, O, bir tek hikâyenin sırrına dağıttı gönül çeşmesini cömertçe. Onun ellerinden su içen herkes, belki de, öyküsünü daha dinlemeden, nakış nakış yüreğinden çözüyorlardı bir yumak gibi."Tatlı su parasızdır"sözü, alışık olmadığımız iç geçirişleri getiriyor maddeleşmiş ruhlarımıza...

Ve gün oldu, devran döndü, suya adanan bir ömür, bağbozumu sonunda, başıboş dolaşan sular gibi, toprağın bağrında yok oldu gitti. Bir vefaya adanan su sevdası, çökmüş omuzlarda, varlığını epey bir zaman sürdürdükten sonra, yavaş yavaş seyreyledi cânânının yanına?

                                                                                                                        OSMAN ÇELİK   



Anahtar Kelimeler: Suyun Destanını Yazan Adam
Serdar Gök
21.10.2018 10:19:49
Çok teşekkür ederim size

Şebnem
24.05.2022 16:45:11
Numune hastahaeside su dağıtan amca evrt çok iyi hatırlıyorum özellikle baktım bilgi var mı diye bir köşe yazısıyla karşılaştım evet suskun bir amca , sadece ve sadece bir bardak yada iki bardak suyunu içmiştim hiç konuşmaz dikkatimi çekerdi konuşmuyordu hiç hikayesi ne idi sadece ve sadece bir bardak yada iki bardak suyunu içmiştim iyi kid e içmişim ama yine de eksiklik kalacak içimde ,hafif bir tebessümle bakıyordu bize sadece çok teşekkür ederim diyebildim ,çok susamıştım ,su mühimdir verene Alalh razı olsun ,geçmişlerinin canına değsin ,su verenin çok olsun denir bunlar güzle şeylerdir diyememiştim ,hikayesini de bilmeye gerek yoktu sonuçta su dağıtıyordu yanına gittik su içmek için sadece amca su alabilir miyiz çok susamıştım çok teşekkür ederim diyebildim ne sonra öğrendim hikayesini gidip bir bardak suyunu içip dua etmeliyim dedim ama naip olmadı bazen duaları duymak ister insan yaptığının karşılığında , akıl farklı çalışyor o an için diyemedim evet akıl denen şey garip çalışıyor hikayesini bilmeye de gerek yoktu en temel şey insan için önemli olan su dağıtıyordu yeterdi Allah razı olsun geçmişlerinni canına değsin su verenin çok olsun demeye sadece çok susamıştım çok teşekkür ederim kuru bir teşekkür gibi tabi hikayesini öğrenince daha da duygu yüklü oluyordu insan ve bir bardak suyunu bir kez daha içip yaptığı iyiliğe karşı istenilen duada bulunmak ve yine akıl garip işliyo o an diyememiştim deyip sağ elin vderdipğini sol el görmez düstruyla yarım klmış dileği de tamamlayabilirdim Alalh bilir ki o tamamlayıcıdır hikayesini öğrenip öncesinde ve sonrasında bunu diyememiş olmanın verdipği üzüntü ve Allah razı olsun geçmişlerinni canına değsin su vereni bol olsun sözlerini sarfedip bunları diyremedim diye üzüntü duymak bunu üzüntüyle ifade ederekn biel demiş oluyor insan belkide Alalh bilir ,ameller niyetlere göredir ben niyetimi amelleştiremedim amelimi bile yapamadım diye üzüntü duyrak belirttim ve Allah yücedir bunu duyup üzüntüde dua gibidir bunu kabul etmiştir inancı tek tesellim ama içimde yinede kalıcak yarım kalmşılığı , her gün üşenmeden hep su getirdi hastsnenin oradaki çeşmeden görüyordum , Allah razı olsun , hastane de hergün su dağıtmak dört tekerlekli arabasıyla ,çok kişi su içti ve benim yerine çok kişi dedi Alalh biliyor amcanın iyi niyetini ve mükafatını vrmeyecek mi ve su içenin susuzluğunu gidermesini ,kalplerden bile bir Alalh razı olsun geçmesi dün gibi gözümün önünde hastane mekan su dağıtan amca bir aşağı bir yukarı kordidorda giden kalabalık ve o kalabalıkta su dağıtmak içi hayatını ona adayan bir Ebubekir amca geçti hakkınnı nasıl oderiz diye düşünüyorum hiç bir şeyin tadı yok herşy ne kadar renkliydi iyi ki kaleme almışsınız ve çok iyi ifade etmişsiniz yürek burkucu ama ne yazık ki artık yok tsrihte kaybolup gitmeyecek ve yazı akıllarda kalacak unutlmayacak fotoğrafı yok sanırım köşe yazısı tarıhi 2018 haber bugün tekrar gündeme gelmiş ,anladığım kadarıyla Amca isminide yeni öğreniyorum Ebubekir parlak amca vefat etmiş makalenin sonunda ifadeye göre ,vefat trihi 2018 mi acaba Allah gani gani rahmet eylesin , eşine de kendisine de mekanları cennet olsun ,umarım suyunu veren olmuştur karşılığını almıştır ,Amin , hep dua edeceğim ,nurlar içinde yatsın ,ve ,Amin