Tenha Bir Suskunluktur Hayat

Tenha Bir Suskunluktur Hayat

Tenha bir suskunluktur hayat. Dağların kenarcığına gizlenmiş dağ çiçekleri gibi. Asude yanlarını, bir kırılmışlığın öyküsü ile bütünlemedir hayat. Hoyrat rüzgarların, gül ağacının dallarını sarsması gibi. Diğer yarısını arayan bir öykünün, son mısrasını,

“belki bir yanlışım

kurşuni bir gökyüzü ile

kurşuni bir deniz arasında


yorgun düşmüş bir yanlış
belki bir yorgunum


kış yaklaştıkça
kendimi yanlışlayan
bir uykuyum belki de”
 
 Tenha bir suskunluktur hayat…

Dağların kenarcığına saklanmış asude çiçeklerin masum ellerle derilmesi misali.Yarım bir hikayenin diğer yarısını, asırlardır arayıp bulması gibi. Ağır aksak şiirlerin dingin ırmaklarla zamanı ve yüreği bütünlemesi gibi…

 Tenha bir suskunluktur hayat…

Aşka şiire ve yüreğe dair bütün sözlerin, hoyrat avuçlardan kaçıp, öte dağların koyuklarına saklanması gibi. Bir sözün, bir cümlenin depremler misali insan yüreğini hesaba çekmesi gibi. Fırtınanın, boranın, sukutun içinde sukutu bulurcasına tenha bir suskunluktur hayat…

 Tenha bir suskunluktur hayat…

Depremleri andıran kırılmışlıkların yeniden ve yine yeniden, başkaca zamanları dahi aratmadan zamana ve gönle dair girizgahları fısıldamadan, hüzne dair suskunluğa bürünmesidir hayat…

  Tenha bir suskunluktur hayat…

Tenha bir suskunluktur hayat, tenha bir adanmışlıkla birlikte… Yarım kalmış hikâyelerin, zamana meydan okuyan dinginliğine inat, hüzünbaz bir nidayı aşkla bütünlemedir hayat… Masum tebessümlerden, masum hüzünlerden, yarına dair düşlerin sızdığı anlar anıdır hayat…

 Tenha bir suskunluktur hayat

Geçen zamanı daha soluklamadan, yüreği şaha kaldıran kelimelerdir aslında hayat. Ne menem bir tutsaklıkları daha dillendirmeden aşka, şiire ve yüreğe dönmeyi öğütleyen asi bir duruştur hayat… Depremleri andıran sarsılmaların, umudun soy şarkısını besteleye besteleye zamana ve aşka meydan okumasıdır hayat. Uçarı hülyaları daha içselleştirmeden, zamanın ve yine zamanın fendine yenilmedir hayat.

 Tenha bir suskunluktur hayat…

Hükmünü yitirmiş suskunlukların, bir şiirde dile gelme ihtimalinin ihtimalinden, destanlar dokuma ile hemhaldir adeta. Asude adanmışlıklar, asude yarınlar, asude aşklar… Sukut içre dönen her şeyin, bir bilinmez nidayı yeniden içselleştirmesi gibi…

 Tenha bir suskunluktur hayat

Sukutun içinde destanların dile geldiği adanmışlıklar. Öte yüzyılları kendi içinde soluklata soluklata, tenha bir suskunluktur hayat. Gönle dair girizgâhların hüküm sürdüğü asude gizler seyrangahı…

 Tenha bir suskunluktur hayat

Dağların en tenha yerlerinde, dokunaksız güzelliklerin sevdasına ram olan çiçeklerin, binbir rengi içlerinde taşıya taşıya, yarına odaklanma halleri gibi her şey… Her şey yarım bir şiirin, çözülmemiş bulmacanın, sahibini arayan mektupların asudeliği kadar yalnız ve mutlu… Her şey bir söz, bir sukut, bir şiir gibi sukut içinde münzevi sanki…

 Tenha bir suskunluktur hayat

Narin çiçeklerin, kendi içlerinde taşıdıkları sırlar içindeki sırrı berhava etmeden, yüreğin aman bilmez şiirini yeniden ama yine yeniden salıvermeleri gibi. Gök şiirine emsal sevdalar sevdası misali… Gök şiirine emsal arı duru yürüyüşler misali…

 Tenha bir suskunluktur hayat…

Dağların, tepelerin kenarcığında bir yudum sevdaya hasret ebruli gülüşler, masumiyetin o aman bilmez sıcacık kollarını özleye özleye, boyunlarını güneşin doğru uzatmaları… Tebessümde karların eriyip, buz tutmuş suretlerin baharla söyleşmeye koşması gibi…

 Tenha bir suskunluktur hayat

Arı, duru bir masumiyetin, zamana meydan okuyan şiirlerin, suskunlukla bezeli hallerinden soyarak bir bir kelimeleri, duyguların alı al seyrangahını içselleştirerek, yüreğin kekremsi düşlerine yeni ümitleri demirlemesi aniden…

 Tenha bir suskunluktur hayat

Derin bir sukut… Derin bir adanmışlık… Derin bir bilinmezlik… Yüreğin şaha kalkmasına engel olan bütün aykırılıkların, rayihasını yitirmiş kekremsi duygulardan kendisini araklaya araklaya, yeniden sukut üzre bir sukutu tercih etmesi gibi…

 Tenha bir suskunluktur hayat…

Arı duru bir masumiyet… Kirlenmemiş ve kirletilmemiş bir yürek… Olanca tebessüm, olanca suskunluk, olanca hüzün, olanca mutluluk… Arı duru bir asudelik. Zamana, yüreğe ve aşka meydan okuyan, kendi içindeki ıssız ırmakları içselleştiren bir anlam. İlla da arı duru bir masumiyet. Onca yağmalanan güzelliklere rağmen, kendi içinde tuttuğu güzelliği derin ırmaklarla bütünleyen bir sevdalık bilmecesi… Gönle ve zamana saklı dair her şey… Gönle ve bilinmezlere dair her şey…

 Tenha bir suskunluktur hayat

 Dağların en asude yerlerine gizlenmiş narin çiçekler korosu. Yüreğin dur duraksız gizlerinden soyarak hatıraları, ardı ardına zamana meydan okuyan narin güzellikler… Sarımtırak güz güneşinin, yüreği rehin alan masumiyeti gibi.

 Tenha bir suskunluktur hayat

 Kışa, borana, ayaza rağmen, yüreklerine gizledikleri narin güzellikleri gökkuşağının renk cümbüşü ile bütünleyen dağ çiçekleri… Bir yanı güneşe doğru, öbür yanı soğuğa. Nisan yağmurlarıyla birlikte büyüyen yalnızlıkların, gök gürlemesiyle yeniden depreşmesi aniden…

 Tenha bir suskunluktur hayat

Baharın, güzün ve yazın bütün canhıraş rüzgârlarına göğüslerini gere gere meydan okuyan dağ çiçekleri. El değmemiş dağların, el değmemiş tenhaların en kenarcığında… Sere serpe bir asudeliği içlerinde barındıra barındıra zamana meydan okuyan dağ çiçekleri. Tebessümde keder, kederde tebessüm…

 Tenha bir suskunluktur hayat…

İlla da masumiyetin bütün renklerini içlerinde taşırcasına, zamana ve aşka dair güzellikleri içselleştiren sarımtırak bakışlar. Güneşin dahi kıskanacağı güzellikler geçidi… Ayın on dördü ile hemhal bir masumiyet… Arı duru bir masumiyet… Sadece yüreğe dair gizlerin, nakaratını şaşırmış şarkılarla bütünlenebildiği, arı duru bir masumiyet…

 Tenha bir suskunluktur hayat

Kelebeklerin sonsuza uçan kanat şakımaları ile birlikte, üç güzel günü, üç renkle birleştirerek zamana meydan okumaları. Dağların en uzağında, kendilerini dermeyi bekleyen sevdalara daha ermeden, kevenlerin hemen yanı başında, başlarını bir kartal dinginliği ile gökle bütünleyen, mini mini masum yaban çiçekleri… Tebessümlerinde hayatın allı pullu yanı, kederlerinde kar fırtına boran…

 Tenha bir suskunluktur hayat

Arı, duru bir masumiyet… Kirlenmemiş ve kirletilmemiş bir yürek… İlla da, dağların kenarcığına gizlenmiş dağ çiçekleri. İlla da, dağların en tenhacığına saklanmış, kendisini dermeyi bekleyen masum ellere hasret narin çiçekler. Tebessümünde buzların eridiği, güz yağmurlarıyla gönlün sağanağa tutulduğu, kederde gözyaşlarından asi derlerin aktığı masum dağ çiçekleri…

 Tenha bir suskunluktur hayat. Dağların kenarcığına gizlenmiş dağ çiçekleri gibi. Asude yanlarını, bir kırılmışlığın öyküsü ile bütünlemedir hayat. Hoyrat rüzgarların, gül ağacının dallarını sarsması gibi. Diğer yarısını arayan bir öykünün, son mısrasını, tenhaya sığınmış masum dağ çiçeği ile bütünlemesi gibi… Arı duru bir masumiyetin, esrik bir tebessümü yüreğinde taşıya taşıya, dağ çiçeklerinin rayihasını kendiyle bütünlemesi gibi… Tenha bir sukut, tenha bir aşk, tenha bir suskunluk, tenha bir adanmışlıktır hayat…

                                                            OSMAN ÇELİK