Tarih: 31.07.2022 23:33

Türkülerle Söyleşiriz

Facebook Twitter Linked-in

            Ne zaman bir yürek kabarır göğüslerde, zihinlerde düğümlenir ilkin. Ardından dillere dökülür usulcacık şiirlerde. Sonra nağme olur tellerde, gönüllere akseden.

Türkü: aslen Türki, yani Türk´e ait olan, yani Türk´ün sevdasını dillendiren, Türk´ün acısını ballandıran. Türk´ün coşkusunu tellendiren. İç yanmaların dışta alevlenmesi, koşması minik derelerin büyük ırmaklara doğru. Aşkın duyguların köpürmüş seller gibi bendini aşması, sevgi huzmelerinin karanlıkları yırtması, gizli ve coşkulu sevdaların ayyuka çıkması?

            Bir tomurcuk gülün patlaması gibi, kaya kovuğundan inatla çıkan çalılar gibi, yüksekten düşen su damlalarının kayaları delip geçmesi, kardan gelinlik giyen kardelenler gibi, Türküler de yangın gönüllerin alevlenmesini dillendirir. Uzaklara çakılan efkârlı bakışların nemli ışıltısını parlatır ansızın. Ani bir bomba gibi düşer yanık gönüllere. Kasup kavurur içimizin gizli dehlizlerini. Buram buram duygu kokar içlerinde. Masum sevdalara korunaklık eder türküler hep. El değmemiş masum aşklar muştularlar çağlar ötesine.

            Kendimizi buluruz türkülerde. İçimize attığımız türlü dertlerin söyleşisini mırıldanır usulcacık. Ekmeğimize katık olur davetsiz; aşımızın da tuzu biberi. Çetin ayrılık acısını mısralarında uzatır gül kokulu türküler. Koyulaşmış dert katmerinin üzerine tuz biber eker ansızın. Hele aşk harmanında yalnız kalmışsa sevgi başağımız, kor ateş gibi tutulmuşsak siyah zülüflerin perçemine, özlem yüklü bir katarda yer almışsak sorgusuzca, gurbet ve sıla köprüsünde yer almışsak sualsiz, hele de yüreğimizde tortulamışsa acılar, türküler bir başka koyulaşır içimize. Dertlerimizle baş başa kalmışlığın acıklı musikisi vururken gönlümüze, dertli bir uzun hava yankılanırsa kulağımıza, dert orkestrasının müthiş senfonisi başlar bir an..

Hazin iç geçirmelerin yanmalı sızıntıları süzülür de gelir ışıl ışıl göz bebeğimizden?

            Allı turna uçururuz bilinmez sevdalara türkülerle. Yeşil başlı gövel ördek dalarken türkülerin derin gölüne, içimizin titreyen gölünde kanat çırpar aslında. Yüce dağ başında yanan ışık, aslında gönül sarayımızda yanar titrek titrek. Biz tatlı hayallerle bezenmiş sevda mektuplarını yollarken zaman ötesine, türküler tercüman olur saklı duygularımıza, meçhul bir zamanda soylu bir sevdalının yüreğinde.

                                    Şu dereden cıvıl cıvıl kuş gelir
                                   Armağanlar dolu gider boş gelir.
                                   Sevda bilmeyene hayal düş gelir
                                   Şenol yaylam şenol Bedir geliyor.

             Yüce yaylalardan lale, sümbül, mor menekşe kokuları getiren seher yeli gibi, türküler de zamanın kuytu köşelerinde gizli kalan özlemlerin, sevdaların, sevinçlerin hoş kokusunu getirir. Özleşir içimize, türkülerle sunulan armağanlar. Yılmaz bir seyyah gibi iklimler gezer, obalar görür. Bazen yüce dağ başında yağan kar olur; nice bahtı kara başlara yağan taze karlara şahitlik eder. Sevda olur mesken mesken dolaşan; ateş olur yürek dağlayan.

            Sıla tatlı gülücükler yollarken yüzümüze, gurbet acısı toplaşır bir an özümüze. Sonra hasret feryat eder türkülerin merhametli kucağında.

                                    Gurbet elde hasretine yanarım.
                                   Tabipler derdimi deşmeden gel gel.
                                   Gizli dertlerime derman ararım.
                                   Yüreğime ateş düşmeden gel gel.

             Sıla özleminin sonu gelmez patikası kıvrılarak türkülere doğru uzar. Eli kınalı, allı yazmalı yâre duyulan özlemlere ve masum aşklara ortak olur hep. Nice bağrı yanık sevdalılara şahitlik eder. Deli gönle bağlanan sarı saçların efsunlu düğümü türkülerde çözülür ilmik ilmik. Hudutsuz aşkların yumuşak esintisi küfül küfül vurur yüzümüze, türkülerin yanık bağrından doğarak.

                                   Sarı saçlarını deli gönlüme,
                                   Bağlamışım çözülmüyor Mihriban.
                                   Ayrılıktan zor belleme ölümü,
                                   Aşka hudut çizilmiyor Mihriban.

             Kalpten kalbe giden yolun şefkatli kıvrımlarında türkülerin allı turnaları ötüşür. Bülbülün güle dert yandığı gibi, türkülere dökeriz dertlerimizi ancak. Özde koyulaşan yürek yangınları sözde feryada dönüşür. Gönül sarayımızın bülbülleri şakırken, içimizin birikmiş deryaları sökün gelir göz yaşlarına sinmiş hoş kokulu türkülerle. Gönlün göz ile gizli muhabbetini aşikâr eder savurur yüce dağların karlı başlarına doğru.

            Yaz görmemiş kışa benzeyen karlı başlarımızı türkülerin şefkatli dizlerine koyarız. Huzuru ararız kemale ermiş bir yaşlı gibi. Tabiplerde ilacı bulunmayan yaraların en şifalı merhemini saklar dağarcığında. Bülbül figan ederken gül bahçesinde melül olan deli gönül ona eşlik eder vefalı dost gibi. Ayrılık acısı değince nice canlara, seher yeli allı yazmalı yardan hoş nağmeli haberler getirir sessizce. Yalnız çekilmeyen gam yükünün en cefakâr kervanı olur; paylaşır cömert ve vefalı dost gibi hayat yükünün çekilmez ağırlığını.

                                    Yine gam yükünün kervanı geldi
                                   Çekemem bu derdi bölek seninle.
                                   Seni seven aşık sararıp soldu.
                                   Çekemem bu derdi bölek seninle.

             Bilir misin kırık gönüllerin yanık türkülerle sarmaş dolaş  sohbetini?  Duyar mısın yıkık hayallerin viran köşelerinden yankılanan türkülü inlemeleri?  Anlar mısın hayat bilmecesinin türkülerle yolladığı sır perdelerini?  Görür müsün sevda ülkesinde uğur böceği uçuran, çile ülkesinde uyku kaçıran, acı ülkesinde sabır taşıran türkülerin bitmez seyahatini?

            İnsan hayatın bilmecesini çözerken türküler onun gergefini dokur nakış nakış. Duygu manzumesi dize dize sinmişken içine sahipsiz bir melodi yollar sedefli sazlarla kabarmış yüreklerin kuytu köşelerine doğru. Ve Anadolu türkülerle söyleşir delice. Bozkır yürekler ancak onda yeşerir ancak onda bulurlar kendilerini.

                          Emsali KARADUMAN

                                              

                                                                             




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —