GECEDEN KALAN, GÜNDÜZE YANSIYANLAR: ÜNİVERSİTE!
İkinci defa atanan Alim Yıldız döneminin geçen 4 yıldan farklı olmayacağının geceden ve gündüzden kalan resimler göstermektedir. Ellerinde çiçekle bina girişinde bekleyenler, alkış alkış diyenler göstermektedir. Şair’in dediği gibi: “Canan gide, rindan dağıla, mey ola rızân/Böyle gecenin hayr umulur mu seherinde”
Görev süresi 28 Temmuz 2020’de sona eren Alim Yıldız sn. Cumhurbaşkanı tarafından 13 Ağustos 2020’de tekrar rektörlük görevine atanmıştır. Rektör Alim Yıldız ve yardımcısı Ünal Kılıç 4 yıllık yönetimleri boyunca başta eş, dost, akraba, ahbap alımları olmak üzere, her şeyi kendilerine hak sayan dar ekibinin üniversite içerisinde ve dışarısında bıraktığı olumsuz uygulama ve izlenimlerle anılmışlardır. Devletin verdiği yetkiler yeri gelmiş kayırmacılık yoluyla kötüye kullanmış, hep bizden mantığı ile idari görevlendirmeler ve akademik alımlar suistimale uğratılmış, milletin bir çok evladının hakkı fütursuzca çiğnenmiş, en acil durumlarda milletin evladına kapılar kapatılmış, maşeri vicdan çiğnenmiş, insanlık yok sayılmıştır. Dini ve sözde milli söylemler popülist yaklaşımlarla adeta tüketilmiş, dini ve milli duruş bu yolla zaafa uğratılmış, bu tür söylemler makam, mevkii ve menfaat korumanın ve kotarmanın aracı haline getirilmiş, pragmatik ve Makyevelist bakış pes dedirtmiştir. Samimiyetin içi boşaltılmış, söylenenle yapılan başka başka olmuştur. Kapalı kapılar ardında verilen sözlerle çeşitli dernek, vakıf, cemiyet, cemaat, tarikat ve siyasi parti referansları ile üniversiteye alınanlar çeşitli birimlerde boy boy filiz vermeye başlamışlar, bilimin değil de referanslarının öncülüğünü yapmada birer abide gibi yükselmeye başlamışlardır. 4 yıllık yönetimleri boyunca başta kendileri olmak üzere danışmanlar ve genel sekreter, birimlerin başına getirdikleri ve atadıkları insanlar, daire başkanları vb. bu makam ve devlet gücünden istifadeyi ülkü edinmişler, yakınlarımız diye aç mı kalsınlar söylemini bayraklaştırmışlar, tüm hızla yollarına devam etmişler, bize bir şey olmaz düşüncesi ile egolarını tatmin yoluna gitmişlerdir.
Eş, dost, akraba, ahbap alımlarının zirve isimlerinden en önemlisi Rektör’ün akrabası Zafer Yıldız’dır. Bilgisayar Programcılığı’ndan ve teknikerlikten Enstitü Sekreterliğine, Açık Öğretim İşletme’ye, kısa sürede oradan Eğitim Fakültesi’ne Dr. Öğretim Üyeliğine uzanan yolculuğu… Rektör yardımcılarının yakınları ve tanıdıkları, Rektör danışmanı Taner Çiftçi’nin eşi Mehtap Çiftçi’nin alınış şekli, Genel Sekreter Hakan Yekbaş’ın yeğenleri, danışmanların hızlı yükselişleri ve danışmanların alımlarda büyük roller oynaması, Enis Baha Biçer’in paha biçilmez varlığı, ilgili ilgisiz açılan kadrolar (Şarkışla MYO Eczacılık Programı), kura sisteminden önce işçi alımlarındaki öncelikler ve şanslılar, bölümlerdeki hoca ve araştırma görevlisi yetersizlikleri (Kamu Yönetimi bölümü gibi), üniversitenin başarı sıralamalarında mesafe kat edememesi, hiçbir patentinin olmaması, hastanenin 4 yıl boyunca ihmal edilmesi, bir çok doktorun gitmesi ve gidecek olması, stend ve çarşaf yokluğu ile gündeme gelmesi, defalarca yapılan şikayetler, İlgili ilgisiz dekanlar (mesela Hukuk Fakültesi dekanlığına Ünal Kılıç’ın bakması gibi, Eğitim Fakültesi dekanlığına Ali Aksu’nun bakması gibi), saçma haberlerle gündeme gelinmesi (İlahiyat Fakültesi dekanı Yusuf Doğan’ın Arapça olmadan ibadet yapamazsınız söylemi gibi), yerleşke içindeki kazalar, yaşananlar, kafeler, ihaleler, Üniversite Vakfı’nın başında kimin niçin oturtulduğu, Vakıf Okullarının kimlere niçin devredildiği vs. vs. yüzlerce sorun ve soru işareti…
Sn. Cumhurbaşkanının kararına devletin ve sistemin işleyişi boyutunda elbette saygılıyız ama bu atamada kimler rol oynamış, kimler devreye sokulmuşsa büyük bir vebale sebep olunduğunu belirtmeliyiz. Mevcut yönetimle ilgili sıkıntı ve şikâyetler ilgili yerlerden saklanmış, üstü kapatılmış ve görmezden gelinmişse büyük vebaldir. Bilenler, duyanlar, görenler, hiçbir şey yokmuş ve her şey süt limanmış gibi hareket ediyor, tebrik etmek üzere Rektörlük makamının yolunu tutuyorsa bunu sadece uyuma ve nezakete bağlamak gaflettir. Kimler gelecek dönemde kimler yahut hangi menfaatlerini korumak için sıraya girmiştir bilemeyiz. Ancak 50 tane rektör adayı içinde Tıp Fakültesi’nin çok değerli hocaları varken, içeriden ve dışarıdan çok değerli bilim insanları müracaat etmişken ünden unvandan güç alanların arkasında durduğu, 4 yıl boyunca olumsuzlukla anılan bir rektörün yeniden atanması düşündürücüdür. Son rektör atamalarını dikkate aldığımızda sn. Cumhurbaşkanı’nın böyle bir atama yapmaması akla geliyor. Denizli, Siirt, Eskişehir vd. Üniversite Rektörlerinin istifaları ve niçin istifa ettikleri dikkate alındığında sn. Cumhurbaşkanının ve öneri sunan kurumların böyle bir atamayı doğru bulmaması akla geliyor. Zira çoğu eş, dost, akraba, ahbap kadrolaşmalarının dışa vurumu ve Cumhuriyet Üniversitesinde yaşanan sıkıntıların benzerleridir.
Bilimle feodal kafaların uyuşmayacağı bir gerçekken, bilimle insanın, hukukun ve kelimenin tam anlamıyla medeniyetin birlikte yürüdüğü bir gerçekken Sivas’a yine kimler el atmıştır? Kimlerin Sivas’taki uzantıları da bunun için çalışmıştır? Kimler Sivas’ta yüksek öğretimin tam bir bilim ve entelektüel bakışa hizmet etmesinin önüne setler çekmeye merak salmıştır. Sivas’taki üniversitelerde kimlerin ne şekilde menfaatleri vardır ki tablo aynı kalmaktadır?
İkinci defa atanan Alim Yıldız döneminin geçen 4 yıldan farklı olmayacağının geceden ve gündüzden kalan resimler göstermektedir. Ellerinde çiçekle bina girişinde bekleyenler, alkış alkış diyenler göstermektedir. Aynı dar ekip alttan üstten, yerli yersiz, gizli veya açık etkin olmaya devam edecek, aynı sorunlar gündemdeki yerini koruyacaktır. Şair’in dediği gibi: “Canan gide, rindan dağıla, mey ola rızân/Böyle gecenin hayr umulur mu seherinde” Rektör Alim Yıldız’ın çevresine topladıkları yahut Alim Yıldız’ın etrafını saranlar bunu göstermektedir. Gerçekten entelektüel bakış bambaşka bir şey. Sanmıyoruz ama yeni dönemde temennimiz Sivas’ın ve Cumhuriyet Üniversitesinin olumsuz, skandal, eş, dost, akraba, ahbap alımları, garip ilanlar, üniversite yerleşkesindeki kafelerde yaşananlar, yerleşkedeki sorunlar ve ikinci dönem rektörlüğe atanabilmek için üstelenilen göz boyama işleri ile anılmaması. Sanmıyoruz ama şehirle üniversiteyi buluşturmak ve birleştirmekten anlaşılan Eğri Köprü cenahına açılan yollar olmamalıdır. Göze girmek için ve yerini korumak bulvar ve yollara verilen isimlerle değil gerçekten hayata ve insana bakışla olmalıdır.
Yüce Tanrım, Gökçe Tanrım, Kadir Tanrım her şeyi fırsata çeviren ve her fırsatta türlü türlü hünerlerle milleti ve milletin evladını hançerleyenlerden ziyade nereye kadar gideceğini ve nerede duracağını bilen, gerçekten milletle yürümesini, gerçekten milletin evladı ile koşmasını bilenlere fırsat versin. Yolun ve yoldaşın farkında olduktan sonra herkes yürüdüğü yolda serbesttir. Ancak Yusuf Has Hacip’in dediği üzere “Doğrunun eğrildiği gün kıyamet kopar”
Yine Yusuf Has Hacip’in ifadesiyle “İnenin yükseldiği, yükselenin indiği; parlayanın söndüğü ve yürüyenin durduğu, her şeyin kendi kemâlini beklediği; tam kemâle erişince, tekrar zevale başladığı” dünyada, saadet ve ikbalin dönekliğinin farkında olunmalıdır.