Vah, Vah, Vah!

Vah, Vah, Vah!

Cumhuriyet Üniversitesi yönetiminin yaklaşık iki yıllık icraatinin karnesi hiç te iç açıcı değil. Aslında skandal haberlerle gündeme gelen yönetimin son icraatı ise yok artık dedirtecek cinsten. Sonunda övüne övüne bitiremedikleri hatta boy boy reklam ver

Yönetime gelir gelmez yaklaşık ince ayarlarla kendine oy verenleri kritik görevlere getiren sonrasında da kendine oy atmayanlarla inceden inceye hesaplaşmaya giden Alim Yıldız yönetimi, skandal haberlere de konu olan yeğen atamalarıyla başlayan eş dost akraba alımlarını hız kesmeden devam ettirmişti. Hatta Ulusal basına bile konu olan bu tür vakalar da adeta vurdumduymaz tavırlarıyla ?konuşşunlar, yazsın dursunlar bir şey olmaz?? hesap kapatır bir tavırla benzer uygulamalara devam etmişti. Üniversiteden ayrılıp giden akademisyenlerin yıllarca üniversiteye hizmet ederken gitmelerini normalleştirip Yıldız´ın yakın ekibinin özellikle danışman kadrosunun gidenler varsa gelenlerde var diyerek yine oralı olmayan garip tavırlarla karşılamaları da eleştirilmişti.

Aslında temel de bilimi önceliğe alması gereken üniversite yönetimleri, öğretim üyelerini kapı kulu olarak gören, insanları küstüren, azarlayan, dışlayan ve cezalandıran bir kurum olma yerine liyakatı esas alan bir kurum haline dönüşmeli ki, uygulamalara baktığımızda bunun böyle yürümediğini rahatlıkla görmekteyiz.

Göreve gelir gelmez arabasını yenileyecek parayı bularak audi alan rektörlük konutuna ciddi meblalarla bakım yaptıran, yeni rektörlük binasında makam odalarını lüks bir dekorla çehre kazanadırmaya çalışan Alim Yıldız´ın sonrasında yaptıkları da şaşırtıcı bulunmadı. Üniversitenin kurumsal kimliğini keyfiyetçi bir tutumla istediği şekilde yönetmeye çalışan Yıldız, logodan tutunda web sayfasındaki düzenlemeleri, öğrencinin barınma ihtiyacı varken mihmandar oteli ismiyle ticari bir kimlik kazandırılmasına varıncaya kadar hep bir inatlaşma hep bir ben yaptım oldu felsefesiyle hareket etti.

Benden olsun bize hizmet etsiin desturuyla işler yürütülmeye çalışılmıştır. Onun için valilikten belediyeden personel görevlendirmeleri yapılmış ve üniversitenin çehresi değiştirilmeye çalışılmıştır. Üniversite daire başkanlıkları görevden alınmış, istifaya zorlanmış hep bizden ya da bizim dediklerimizi yapanlar olsun ilkesi güdülmüştür. Akademik kadro alımları arkamızda güç var bize bir şey olmaz biz ne istersek o olur baskısıyla yönetmeye yönettirmeye çalışmışlardır. Üniversitede fikir üretecek eleştirecek yönelimlerin önü kesilmeye çalışılmıştır.

Akademik ve idari kadrolarda yakın akrabalık kaynaklı bir idari şema oluşturulmaya çalışılmıştır. Rektör danışmanın eşi müdür, karı koca, abi kardeş dekanlar, yakın akraba, arkadaş idaricilerle liyakattan uzak ve bir rota izlendiği vurgulanıyor.

 Gelelim asıl meseleye bütün bu vahim tablo sonunda üniversitenin yıllardır bir prestij kaynağı olan ve sürekli övünülen başarılara imza atan VAKIF KOLEJİ önceden dersanecilik yapan birilerine özelleştirerek devredildiği konuşulmaktadır.

Vakıf Okullarının İstanbuldan getirilerek koordinatör atanan Mehmet Tamer´in de okulla şimdiye kadar olan beyanlarının tamamen lafı güzah olduğu ortaya çıktığı belirtiliyor.

 Vakıf personelinin büyük bir çoğunluğunun işten çıkarılarak mübarek ramazan gününde mağdur edilerek maaşlarının ödenmediği söylenmektedir. Paylasmak guzeldir sloganiyla ramazanda öğrencilere yemek vermek icin caba gösteren yönetim vakif çalışanları na ayni hassasiyeti göstermediği gözlemleniyor.

 Şimdiye kadar ne yaptıysanız yaptınız, bari Allah aşkına şu vakıf okuluna dokunmayı aklınızdan geçirmeyin diye eleştirenler olduğu haber merkezimize gelmeye devam ediyor.

Ben yaptım oldu felsefesiyle yapılan her iş daha çok kötü sonuçlar getirecektir. Buna dur diyecek siyasilerin bu yönetim anlayışına gerekli uyarıları yapacağı hatalara dur diyeceği beklenilmekte.



Anahtar Kelimeler: