-Türkiye gündemini, seçimlerden sonra çok meşgul edecek olan yeni bir parti kurma çalışmalarına şimdiden bir ışık tutmak gerekmektedir.
-Ahmet Davutoğlu ve Ali Babacan isminin daha çok pazarda olduğu ama arka perdeden Abdullah Gül´ün desteklediği bir siyasi oluşum söylentilerine ilave olarak! Abdullah Gül´ün desteği ile Ali Babacan´ın ayrı, Ahmet Davutoğlu´nun ayrı bir parti kuracakları, ama beraber hareket etme kararı aldıkları söylentileri tabanda yer tuttu. Ve kısmen kabul de gördü.
-31 Mart sonrasına işaret eden yeni dönemde Ahmet Davutoğlu ile yeni bir siyasi hareket nereye gider? Bu sorunun yanıtı, aslında yeni parti beklentisini dillendiren kesimin de en çok sorduğu soru. Şu an AK Parti´nin tabanından tavanına, geçmiş dönemlerde çeşitli kademelerde görev almış, belki hala görevde, belki dışlanmış her isim, bu soruya doğru yanıtı bulmaya çalışıyor. Ancak ilk kez, ?Yeni bir partiye ihtiyaç var? söyleminin tutması önemli bir gelişme. 2001´den bu yana ilk kez, merkez sağda yeni bir siyasi hareket ihtiyacının konuşulmaya başlanması enteresan.
-Türkiye´yi, bu siyasi boşluğa götüren sürecin detayları ve yeni hareketin öncülerinin; bu 18 yıllık süreci yöneten isimler olması ise dikkat çeken ana unsur. Bu durum, ?Ülkede siyasetin kısır döngüsü mü? Yoksa, AK Parti´nin çıkış felsefesinin dışında hareket etmesi mi?? diye sorgulanmalıdır.
-Peki, Davutoğlu bu beklentiyi karşılayacak doğru isim mi?
-Ya da aynı şekilde Ali Babacan, halk arasına yerleşmiş fikrin yürütücü ismi olabilir mi?
***
-Ahmet Davutoğlu´nun, AK Parti ile kavga etmeden, eski ve yeni milletvekilleri ile birlikte hareket ederek, fısıltı haberciliği ile de sürekli yeni bir oluşumu dillendirmeleri garip bir metot olmakla beraber, şüpheli bir durum da arz etmektedir.
-Ahmet Davutoğlu, yeni bir oluşuma öncülük yapacak isimlerin tam anlamı ile kabüllenecekleri bir isim olmadığı gibi halkın da şu an var olan sorunların temelinde, Ahmet Davutoğlu´nu kısmen suçlu görmesi. Davutoğlu ismi için bir sorun teşkil etmekte. O sebeple söylemler Ali Babacan ismi ile birlikte anılmaktadır.
-Başbakanlıktan zorunlu olarak el çektirildiği günden bu tarafa, eski başbakan sıfatı ile (AK Parti kimliği ile de aynı zamanda) bütün ülkeyi dolanmakta. Her gittiği yerde, kendisine yüklenen suçlarda payının olmadığını, dış politikadaki yanlışların sorumlusu olmadığı gibi kendi sürecine ait konuları konuşuyor. Son zamanlarda ise açıktan ülkenin politik bir çıkmaza sürüklendiğini belirtip, ?AK Parti kuruluş felsefesine geri dönmeli veya aynı çizgide eski ve dışlanmış arkadaşlarla yeni bir oluşum sürecine girilmelidir? söylemlerini onun adına duyuyoruz!
-Başka bir soru! Bir buhran ve kötü giden şeyler varsa bu sürece AK Parti felsefesi ile gelinmedi mi ki, yeniden aynı felsefede bir hareket üzerinden oluşum yapılmaya çalışılıyor?
-Evet, Türkiye gerçeği; Milliyetçi Muhafazakar doğmalara gebe bir psikoloji içerisindedir sürekli.