YİĞİDİM ASLANIM BURDA YATIYOR
Bugün sizlere büyük ozan, besteci, şarkıcı, siyâsetçi ve yazarımız Zülfü Livaneli’nin ölümsüz eseri, bir ağıt olan “Yiğidim Aslanım Burda Yatıyor” hakkında bir şeyler yazmak istedim.
Livaneli bu güzel, duygulu, hüzünlü şarkıyı seksenli yıllarda besteledi.
19 Mayıs 1997 de bir Ankara konserinde Anıtkabir’i göstererek söylediğinde yüz binlerce izleyeni gözyaşlarını tutamadı. (O sırada oradaydım.)
Ve zannedildi ki Livaneli bu şarkıyı Atatürk için besteledi.
Yanılmıştık.
Uğur Mumcu’nun (24 Ocak 1993) katledilişinin ertesi günü Zülfü Livaneli bu şarkıyı yine yüz binlerin önünde söyleyip orada bulunanları ağlatmıştı. (O sırada da oradaydım.)
Ve o zaman da zannedildi ki Livaneli bu şarkıyı Uğur Mumcu için besteledi.
Yine yanılmıştık. Livaneli bu şarkıyı çok daha önceleri, seksenli yıllarda bestelemiş, kasetlerinde (o zamanlar MP3 değil, kaset vardı,) yayınlamıştı.
O yıllardan bu yıllara bu ağıt hem bizde hem dünyada yaygınlaştı, Mikis Teodorakis, Joan Baez ve daha pek çok ünlü yabancı şarkıcı sanatçı tarafından seslendirildi. Bizde ilk zamanlar sol görüşlü kesim tarafından sevilip söylense de artık günümüzde solcusu, sağcısı herkes tarafından sevilip hep bir ağızdan söyleniyor bu ölümsüz şarkı. Söylemeyen sanatçımız yok gibidir.
***
Bu yazımı, bu şarkının güftesi hakkındaki yanlış bir kanıyı düzeltmek amacıyla kaleme alıyorum.
Şarkının bestesi Züfü Livaneli’ye aittir ama güftesi zannedildiği gibi ona ait değildir.
Şiiri büyük şairimiz Bedri Rahmi Eyüboğlu, Bursa hapishanesinde kırklı yıllarda çok uzun süre hapis yatmakta olan çok yakın arkadaşı, uluslararası ünlü, büyük şairimiz Nazım Hikmet için yazdı.
Şiirin aslı şöyledir:
ZİNDANI TAŞTAN OYARLAR
Bursa'nın ufak tefek yolları
Ağrıdan sızıdan tutmaz elleri
Tepeden tırnağa şiir gülleri
Yiğidim aslanım aman burda yatıyor.
Bir şubat gecesi tutuldu dilin
Silâha bıçağa varmadı elin
Ne ana ne baba ne kız ne gelin
Yiğidim aslanım aman burda yatıyor.
Ne bir haram yedin ne cana kıydın
Ekmek gibi temiz su gibi aydın
Hiç kimse duymadan hükümler giydin
Döşek diken diken yastık batıyor
Yiğidim aslanım aman burda yatıyor.
Zindanı taştan oyarlar
İçine bir yiğit koyarlar
Sağa döner böğrü taşa gelir
Sola döner çırılçıplak demir
Çeliğin hası da yiğidim aman böyle bilenir
Döşek melul mahzun, yastık batıyor
Yiğidim aslanım aman burda yatıyor.
Bugün efkârlıyım açmasın güller
Yiğidimden kötü haber verirler
Demirden pencere taştan sedirler
Döşek melul mahzun yastık batıyor
Yiğidim şahinim aman burda yatıyor
Mezar arasında harman olur mu
On üç yıl hapiste derman kalır mı
Azrail aç susuz canın alır mı
Döşek melul mahzun yastık batıyor
Yiğidim şahinim aman yerde yatıyor.
Dilinde dilimi bulduğum
Gücüne kurban olduğum
Anam babam gibi övdüğüm
Dayan hey Aslan Ustam
A benim yiğidim dayan.
Dayan hey gözünü sevdiğim
Bugün efkârlıyım açmasın güller
Yiğidimden kötü haber verirler.
Sana kökü dışarda diyenlerin kökleri kurusun
Kurusun murdar ilikleri dilleri çürüsün
Şiirin gökyüzü gibi herkesin.
Sen Kızılırmak kadar bizimsin
En büyük ustası dilimizin
Canımız ciğerimizsin.
Bugün burdaysa şiirin, yarın Çin'dedir
Bütün hışmıyla dilimiz
Kökünden sökülmüş bir çınar gibi
Yüreğimiz içindedir.
Bugün burdaysa şiirin, yarın Çin'dedir
Acısıyla sızısıyla alnının kara yazısıyla
Bir yanı nur içinde tertemiz.
Bir yanı sızım sızım sızlayan memleketimiz içindedir. BEDRİ RAHMİ EYÜBOĞLU
Zülfü Livaneli, bu muhteşem şiirin bir kısmını düzenleyip besteleyerek bu ölümsüz eserini ortaya çıkartmıştır.
***
ZÜLFÜ LİVANELİ ANLATIYOR
Bir gün bestemi Uğur Mumcu’ya çalıp söyledim. Uğur Mumcu, besteyi dinleyince ağlamaya başladı.
“Niçin ağlıyorsun Uğur,” diye sordum.
“Bu beste bütün devrim şehitlerinin ağıtı olmuş,” cevabını verdi.
Maalesef bu beste Uğur Mumcu’yu, 10 yıl sonra Ankara’da hayatını kaybetmesinin ardından, 200 bin kişi ‘Yiğidim Aslanım Burada Yatıyor’ şarkı sözleriyle uğurladı. Yiğidim aslanım burada yatıyor. Gönüllerimizde yatıyor.”
( Zülfü Livaneli’nin bir röportajında, İsveç’te kendisi ziyarete gelen gazetecilere bu şarkı ile ilgili anlatısı)
“Bu şarkıyı ben galiba 1980-81 yılında Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun bir şiiri üzerine besteledim. Orada o şiir Nazım Hikmet için yazılmış bir ağıttı. Ve öyle de kalacağını sanıyordum. Sonra duyuldu tanındı parça ve böyle söyleniyordu. Sonra Uğur Mumcu için söylendi. Sonra Onat Kutlar için söylendi.
Ben de istiyorum ki bu şarkı bir daha söylenmesin. Yani böyle bir gelenek oluşmasın. Ne böyle bir gelenek olsun ne böyle şarkılar söylensin.”
(Zülfü Livaneli’nin şarkıyı yazış sürecine dair bir anlatısı)