YILDIZ DAĞI ESERİ ÜZERİNE DEĞERLENDİRME!

YILDIZ DAĞI ESERİ ÜZERİNE DEĞERLENDİRME!

SPHM ÖZEL HABER

TÜRKÜLERLE VE ŞİİRLERLE YILDIZ DAĞI ESERİ ÜZERİNE KISA BİR DEĞERLENDİRME

Hasan Akar

Yıldız Dağı ile ilk yayını Ankara Milli Kütüphane’de Süreli Yayınlar Bölümünde buluyoruz. 1937 yılında Sivas Öğretmen Okulu Müdürlüğü Yıldız Dağı adıyla siyah-beyaz bir dosya kâğıdı ebatlarında 10 sayı bir dergi çıkarmış. Derginin kapaklarında genellikle Yıldız Dağı’nın bir silueti kullanılmış. Ayrıca okul öğrencilerinden Fethi Peker’e ait bir şiir ile Yıldız Dağı kayakçılarına ve okulun izci oymağına ait iki fotoğraf konulmuş. Bunun dışında Yıldız Dağ ile alakalı herhangi bir bilgiye rast gelmiyoruz. Yayın hayatının en zor yıllarında bir okulun tahmin edebileceğimiz imkânlarıyla böylesi bir derginin çıkarılması takdire şayan doğrusu.

Yıl 2021. Aradan geçen bunca yıla rağmen bir kültür-sanat şehri olan Sivas’ımızın buram buram tarih, kültür ve tabiat kokan Yıldız beldesi ile alakalı herhangi bir yayına ulaşamıyoruz. Ozanlarımız, şairlerimiz dışında Sivas’ın yetiştirdiği tanınmış yazarlarımız, çizerlerimiz araştırmacılarımız neden Tecer’e, Köse Dağı’na eğilip de Yıldız’ı ve Yıldız Dağı’nı şiir dışında bir kenara bırakmışlar bilemiyorum.

Oysa üzerine türkülerin yakıldığı, şiirlerin yazıldığı dağlar arasında belki de Âşık Kerem’in:

“ Yükseğinde yavru şahin beslenir,

Yıldız Dağı niçin kalmaz dumanın “

Pir Sultan Abdal’ın:

“ Gelmiş iken bir habercik sorayım,

Yıldız Dağı niçin kalkmaz dumanın “

Ahmedî’nin :

“Yıldız Tağı ulu tağdır gaziler,

Gürbüz erenleri vardır başında.”

Mısralarıyla dillendirip, Cumhuriyet döneminde derlenerek TRT arşivlerine kadar taşınan Yıldız Dağı şiirleri ilk sıralarda yer alıyor.

2021 yılı bize göre Yıldız Beldesi’nin ve Yıldız Belediyesi’nin kültür açısından miladı oldu. O topraklarda doğup büyüyen insanlardan Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ali Akar, Tokat Şairler ve Yazarlar Derneği Başkanı, Araştırmacı-yazar Hasan Akar, Araştırmacı Mehmet Bozkurt ve Şair Mustafa Akkaya bir vefa duygusu içinde Yıldız Beldesi’ne kültür-sanat açısından ne yapabiliriz? Diye yola çıkıp toplandılar ve çalışmalara başladılar.

Ortaya kısa sürede güzel sonuçlar çıkmaya başladı. İşte bu gayretlerin ilk değerli ürünü: Şair Mustafa Akkaya’nın bir ekip anlayışı içinde bir yıla yakın zamandır emek vererek belgesel, antoloji niteliğinde hazırladığı ”Türkülerle ve Şiirlerle Yıldız Dağı “ eseri oldu.

Mustafa Akkaya, dumanı eksik olmayan Yıldız Dağı’nın eteklerindeki Yıldız Beldesi’nde doğmuş, şu anda Sivas’ta ticaretle iştigal eden genç bir yetenek. İlhamını mutlaka doğduğu o güzel toprakların suyundan, havasından, atalarının Asya’dan Anadolu’ya taşıdıkları geleneklerinden, göreneklerinden kaynaklanan kültüründen ve Yıldız Dağı’ndan almış.

Sivas Es form Ofset Tesislerinde 160 sahife,14X20 cm. ölçülerinde bin adet basılan eser gün yüzüne çıkalı henüz bir hafta oldu. Ön kapağında Yıldız Dağı, arka kapakta bir dörtlükle beraber Yıldız

Çağlayanı fotoğrafı bulunan eserin Genel Yayın Koordinatörlüğü bendenize, dizgi-grafik Seda Batur’a ait. Kültür-sanat dünyasında bu kısa zaman zarfında büyük ilgi gören eserin önsözünü Mustafa Akkaya yazarak çalışmasını “Eli kalem tutan, özü ve sözü bir olan Yıldız Beldesi’nin altın nesli, genç kuşağının sabah yıldızlarına” ithaf etmiş.

Büyük müzik adamı, Yurrtan Sesler’in kurucusu Muzaffer Sarısözen’in yeğeni Bolu İzzet Baysal Üniversitesi Öğretim Üyesi, Müzik Uzmanı Kemal Bilsel Sarısözen:” Türkülerimizde Yıldız Dağı”, Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ali Akar :”Aslımız, Neslimiz”, Araştırmacı-Yazar Osman Çelik: ”Ben Yıldız Dağı’nda Yalnız Bir Ahlatım” başlıklı yazıları ile esere renk katarken Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Sivas’ı da içine alan “ Beş Şehir” adlı eserinden Yıldız Dağı ile ilgili bir bölüme de yer verilmiş.

Eserin ikinci bölümünde TRT Repertuarında bulunan Yıldız Dağı türküleri yer alıyor. Bu konuda Müzik Uzmanı Necdet Kurt gerekli çalışmayı titizlikle yaparak Akkaya’ya göndermiş. Eserin hazırlanması sırasında katkıda bulunan kurum ve kuruluşların yanı sıra başta Cumhuriyet Üniversitesi Emekli Öğretim Üyesi Doğan Kaya başta olmak üzere çok değerli şahsiyetlerin bilgi ve belgelerinden yararlanan Akkaya teşekkür bölümünde bu isimleri tek tek yazarak bir nezaket örneği göstermiş.

Eserin asıl bölümünü oluşturan kısımda Yıldız Dağı ve beldesi ile ilgili şiirleri olan ve bir kısmı bugün hayatta olmayan değerler alfabetik sıraya göre yer alıyor: Abidin Çınar, Ahmedi, Ahmet Köse, Ali Akar, Ali Sultan, Aşık Divane, Aşık Eseri, Aşık Eşref Tonbuloğlu, Aşık Hikmet Savcı, Aşık Kaptani, Aşık Kerem, Aşık Sağlam, Aşık Sefil Kadimi, Aşık Veysel Şatıroğlu, Bekir Alim, Bekir Yeğnidemir, Cahit Külebi, Duran Dama, Ertuğrul Akar, Feramuz Çam, Fermani, Fethi Peker, Hakkı Öztürk, Halil Akgöz,Halil Pazarlı, Hasan Akar ,Kervani, Kutubi, Lütfi Gültekin, Mehmet Bozkurt, Mehmet Coşkun, Merdin Yıldırım, Ozan Mihrican Sarı, Mustafa Akkaya, Mustafa Altınay, Mustafa Tonbul, Muzaffer Özden, Nevin Kılıç, Olguni, Ömer Kurt, Ömer Tombul, Pir Sultan Abdal, Rasim Yılmaz, Refik Kutlu, Şuayp Pişkin, Zübeyde Gökbulut dağarcıklarındaki duyguları dile getirmişler.

Akkaya ,”Âşıkların Diliyle Sivas “ başlığı altında âşıkların ve şairlerin Sivas ile ilgili yazdıkları şiirleri de tarayarak Yıldız Dağı konulu dörtlükleri de yer vermiş. Bu değerler arasında da: Bekir Yiğit, Güven Tahtakıran, İsa Koç, Ali Karagöz, Mustafa Rahmi İpek, Nazım Onmuş, Rıza Ümit, Sami Okatan, Sefil Kadimi, Süleyman Yücekaya, Murat Tanrıverdi, Yener Okatan, Ali Doğan, Çınarcan, Deryani, Yezdani, Hamza Polat, İsmail, Mahmut Uzunpınar her biri Yıldız Dağı’nın eteklerinde açan nadide çiçekleri ile şiir sevdalılarıyla buluşuyor.

Belki büyük bir uğraş verilerek tespit edilebilen bu kıymetli şairlerimizin dışında Yıldız Dağı ile ilgili şiirleri olan şairlerimiz de vardır. Dileriz bir başka çalışmada da eksikler tamamlanıp, yeniler eklenerek yeni bir eser ortaya çıkarılır.

Eserde diğer şiir kitaplarından farklı bir format yakalayan Akkaya, Yıldız Dağı ve beldesinde yaşanan ve efsaneleşmeye yüz tutan, yaşanmış hüzünlü - derlenmiş- hikâyelere de yer vermiş. Esasında bu acıklı hikâyeler belge açısından mahalli kültürümüzde büyük bir önem arz ediyor.

Son bölümde ise bir bibliyografya niteliğinde Yıldız Dağı ve beldesi ile ilgili yayınlar, kitap, tez, makale ve plaklar konu edinmiş.

Yıldız Beldesi ile ilgili ilk kitap olma özelliği taşıyan ve geliri Yıldız Beldesi’nden üniversitelerde öğrenim gören öğrencilere bağışlanan bu değerli eserin Türk Kültür ve sanatına hayırlı olmasını diliyor, Akkaya’yı kutluyor ve yeni çalışmalar bekliyoruz.

Biz değerlendirmemizi Akkaya’nın bin emekle vücuda getirdiği eserin arka kapağına koyduğu bir dörtlükle bitirelim:

“Kıvrım kıvrım akan ırmağın bizimdir,

Köpük köpük düşen şelalen bizimdir,

Cennet gibi bir vadiye uzanır kolların,

Akşehir’de Değirmenaltı bizimdir.”