"Yılkı, akşamın dar vakti "sığır yolağı" denilen dar geçitten, arzı gümbür gümbür sarsarak girerdi köye. Yazı yabanın canavarıyla, kurduyla girmiş olduğu cenklerden yarı vahşi bir hale gelmiş olan yılkı başı aygır, muzaffer bir kumandan edasıyla gerile gerile, yılkıyı kendilerine tahsis edilen geniş ağıla doğru sevk ederdi. En geride kalan en arık atta içeri girdiğinde, yağız iki delikanlı zulalandıkları yerden fişek hızıyla fırlayarak ağılın kapısını kapatırlardı. Atlar ağılın "madrap" tabir edilen yüksekçe tarafından önlerine atılan otları yiyip, biraz da sakinleştikten sonra sahipleri tarafından götürülürlerdi.
Yılkı atlarının geldiği güzergâhta kimsecikler durmaz, köy halkı bacalardan, duvarların üzerinden başlarını uzatarak onların gelişlerini merakla izler, özellikle de biz çocuklara mukayyet olunurdu. Çocuklar, itirazlarına rağmen ya kapı içeri edilir, ya da körpecik canlarına zeval gelmesin için, "dulda" bir yerde, ellerinden sıkı sıkı kavranarak muhtemel bir kazadan esirgenirlerdi."
SÜR ATINI KAF DAĞINA/BERAT DEMRİCİ